Türk ilaç sektörü teslim bayrağını 1839'da çekti
İstinye Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Olgun, Türkiye'nin 1839'da geleneksel ilaç sürecinden Fransa'ya tanınan imtiyazla koptuğuna işaret ederek, "Japonlar1970'li yıllarda 'kampo' projesini hayata geçirdiler. Bu projeyle 149 ilaç geliştirdiler. Biz de aynısını yapmalıyız" dedi
27.01.2018 00:00:00
RECEP BAHAR/İSTANBUL
İstinye Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Olgun, dünyada ilaçların yüzde 54'ünün doğru kullanılmadığına işaret ederek, "Eczacılık mesleği de dönüşüyor. İlaç odaklı değil hasta odaklı olmalı.
İlaçların yan etkileri açısından ele alındığında dünyada en büyük 4. ölüm sebebi tıbbın bizzat kendisi!" dedi. İstinye Üniversitesi'nde düzenlenen medya bilgilendirme etkinliğinde konuşan Olgun, Türkiye'nin 1839'da geleneksel ilaç sürecinden Fransa'ya tanınan imtiyazla koptuğuna dikkatleri çekerek, "Biz burada geleneksel ilaçlarımıza hayat vermeye çalışacağız.
Bir örnek vermek gerekirse Japonlar1970'li yıllarda 'kampo' projesini hayata geçirdiler. Bu projeyle geleneksel yöntemlere dayalı formülleri kanıta dayalı hale getirerek 149 ilaç geliştirdiler. Burada İlaç Araştırma Merkezi kuracağız" şeklinde konuştu.
Kritik ilaç çalışması
İstinye Üniversitesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Ulukaya da kolon kanserine yönelik bir ilaç geliştirmeye çalıştıklarını kaydederek, "İlk kez deney hayvanlarıyla gerçekleştirilen Faz-1 çalışması Türkiye'de yapıldı. Aynı çalışmayı Hollanda ve Hindistan'da gerçekleştirdik. Çalışmamızın deney hayvanı kısmı bitti. Bu çalışmamıza Uludağ Üniversitesi, TÜBİTAK, İstinye Üniversitesi, Avrupa Birliği finansman desteği sağlıyor.
Şu ana kadar 800 bin TL harcama yapıldı. Ancak çalışmamızın ilaç olabilmesi için daha gidilecek çok yol var" dedi.
Yabancı firmalara ilaç eleştirisi
Kanserde tedavinin kişisel olması gerektiğine işaret eden Ulukaya, "İnsanda 200 çeşit hücre var. Dünyada ne kadar insan varsa, o kadar kanser var. Zira her insanın molekül yapısı farklı? Kişilerin molekül yapılarına göre tedavi edilmesi gerekiyor. Buna göre bazı hastalara kemoterapi verilmemesi gerekiyor. Herkese aynı tedavi sonuç vermez" dedi.
Türkiye'deki ilaç firmalarının ülkemizi pazar olarak gördüğünü kaydeden Ulukaya, "Burada tek bir ilaç geliştirmiş değiller" şeklinde konuştu. İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erdal Karaöz de Türkiye'nin mikrobiyotasını çıkaracaklarını kaydederek, "Böylece Türkiye'de bölgeler arasındaki hastalık farklılıkları görülecek. Finansa ihtiyaç var zira maliyetli bir araştırma.
Yurtdışında 30 bin TL'ye yapılan bir test. Burada 5 bin TL'ye yapacağız" dedi. Karaöz, İstinye Üniversitesi'nde Ar-Ge alanlarını 5 yıl önce planladıklarını kaydederek, "Anahtar kelimemiz bilgiyi kullanan değil üreten bir üniversite... Türkiye'nin ilk patentli ilacını geliştirmenin gayreti içindeyiz.
20-30 yıl içinde antibiyotik devri bitecek, insanlar probiyotiklerle tedavi edilecek" diye konuştu. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sacit Karamürsel, sağlığın ön planda olduğu bir üniversite olduklarını kaydetti.Rektör Prof. Dr. Melih Uslu da Tıp Fakültesi'ndeki laboratuvarlara ilişkin "Harvard'da ne varsa, burada da o var" diye konuştu. Üniversitede 'kök hücre doku mühendisliği', 'üç boyutlu tıbbi ve endüstriyel tasarım', 'moleküler kanser' laboratuvarları bulunuyor.
İstinye Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Olgun, dünyada ilaçların yüzde 54'ünün doğru kullanılmadığına işaret ederek, "Eczacılık mesleği de dönüşüyor. İlaç odaklı değil hasta odaklı olmalı.
İlaçların yan etkileri açısından ele alındığında dünyada en büyük 4. ölüm sebebi tıbbın bizzat kendisi!" dedi. İstinye Üniversitesi'nde düzenlenen medya bilgilendirme etkinliğinde konuşan Olgun, Türkiye'nin 1839'da geleneksel ilaç sürecinden Fransa'ya tanınan imtiyazla koptuğuna dikkatleri çekerek, "Biz burada geleneksel ilaçlarımıza hayat vermeye çalışacağız.
Bir örnek vermek gerekirse Japonlar1970'li yıllarda 'kampo' projesini hayata geçirdiler. Bu projeyle geleneksel yöntemlere dayalı formülleri kanıta dayalı hale getirerek 149 ilaç geliştirdiler. Burada İlaç Araştırma Merkezi kuracağız" şeklinde konuştu.
Kritik ilaç çalışması
İstinye Üniversitesi Biyokimya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Ulukaya da kolon kanserine yönelik bir ilaç geliştirmeye çalıştıklarını kaydederek, "İlk kez deney hayvanlarıyla gerçekleştirilen Faz-1 çalışması Türkiye'de yapıldı. Aynı çalışmayı Hollanda ve Hindistan'da gerçekleştirdik. Çalışmamızın deney hayvanı kısmı bitti. Bu çalışmamıza Uludağ Üniversitesi, TÜBİTAK, İstinye Üniversitesi, Avrupa Birliği finansman desteği sağlıyor.
Şu ana kadar 800 bin TL harcama yapıldı. Ancak çalışmamızın ilaç olabilmesi için daha gidilecek çok yol var" dedi.
Yabancı firmalara ilaç eleştirisi
Kanserde tedavinin kişisel olması gerektiğine işaret eden Ulukaya, "İnsanda 200 çeşit hücre var. Dünyada ne kadar insan varsa, o kadar kanser var. Zira her insanın molekül yapısı farklı? Kişilerin molekül yapılarına göre tedavi edilmesi gerekiyor. Buna göre bazı hastalara kemoterapi verilmemesi gerekiyor. Herkese aynı tedavi sonuç vermez" dedi.
Türkiye'deki ilaç firmalarının ülkemizi pazar olarak gördüğünü kaydeden Ulukaya, "Burada tek bir ilaç geliştirmiş değiller" şeklinde konuştu. İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erdal Karaöz de Türkiye'nin mikrobiyotasını çıkaracaklarını kaydederek, "Böylece Türkiye'de bölgeler arasındaki hastalık farklılıkları görülecek. Finansa ihtiyaç var zira maliyetli bir araştırma.
Yurtdışında 30 bin TL'ye yapılan bir test. Burada 5 bin TL'ye yapacağız" dedi. Karaöz, İstinye Üniversitesi'nde Ar-Ge alanlarını 5 yıl önce planladıklarını kaydederek, "Anahtar kelimemiz bilgiyi kullanan değil üreten bir üniversite... Türkiye'nin ilk patentli ilacını geliştirmenin gayreti içindeyiz.
20-30 yıl içinde antibiyotik devri bitecek, insanlar probiyotiklerle tedavi edilecek" diye konuştu. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sacit Karamürsel, sağlığın ön planda olduğu bir üniversite olduklarını kaydetti.Rektör Prof. Dr. Melih Uslu da Tıp Fakültesi'ndeki laboratuvarlara ilişkin "Harvard'da ne varsa, burada da o var" diye konuştu. Üniversitede 'kök hücre doku mühendisliği', 'üç boyutlu tıbbi ve endüstriyel tasarım', 'moleküler kanser' laboratuvarları bulunuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.