Türkiye'yi lokmalara bölmek!

İbn-i Haldun, "Coğrafya kaderdir" der. Anadolu, Doğudan Batıya, Batıdan Doğuya ve hatta Kuzeyden Güneye, Güneyden Kuzeye kavimlerin, kültürlerin, askerlerin, mal ve hizmetlerin sürekli aktığı, üzerinde yaşayanlara her devir "çetin" bir kader tayin eden coğrafyanın adıdır ve o ad binlerce yıldır ve bugün "Türkiye"dir.Çünkü üzerinde biz Türklerden başka tutunabilen olmamıştır. Bu topraklar Türklerden başkasının "kader defterini" dürmüş, bir haliyle "kavimler mezarlığı" haline gelmiştir. Anadolu Türk'tür. Ahmet Yesevî himmet ve ufkuyla bu topraklara göçen Hacı Bektaşi Velî'nin ana damarı "Türk", baba damarı "Seyyid"tir ve bu damar Anadolu zarfının içine o gün bu coğrafyada yaşayanları "Türk" ve "Müslüman" diye mühürlemiş, zarfı kapatmıştır. Al sana "kader"?Yani biz hangi ırktan olursak olalım ve hangi dili, hangi lehçeyi konuşursak konuşalım bu coğrafyada yaşayabilmek için "Türk" olmak, "Türk" kalmak, on tane ok isek bir araya gelip "Türk destesi" adını almak zorundayız. Çünkü dün olduğu gibi bugün de bu topraklar Doğudan Batı'ya, Batıdan Doğuya ve Kuzeyden Güneye, Güneyden Kuzeye orduların, kültürlerin, iyi niyet ve kötü niyetlerin cirit attığı bir ülkedir. Burada tutunmak çok büyük ve ağır bedeller ister. Türk bu topraklarda tutunabilmek için 22 milyon kilometrekarede bedel ödemiştir. Yemen'de toz, Sibirya'da buz olanların annesi, çocuğu, karısı Anadolu'da "Ne zaman gelecekler" diye ufka baka baka toprağı ekmiş, yerine göre öküzün eşi olarak bu toprakların kökü olmuştur. Anadolu kadınlarına bakınız, elleri ayakları toprak gibidir, kendileri meşeye, çınara benzer? Bugün başımız belâdan kurtulamıyorsa biraz da bu toprak ve ağaç analarımızı torunlarını boyalı dudakları, ojeli elleri ile küçümsemeleri olsa gerek.Bütün bunları niye yazdık?Yazdık, çünkü 7 Haziran'da millet sandık başına gidecek. Başbakan Davutoğlu, "Yeni anayasada herhangi bir etnik ve dini kimliğe referans olmayacak" dedi ve ekledi, "Bunu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" gereği yapacaklarını söyledi.  Yani "Türk" kimliği lağvedilecek. Şu akla bakar mısınız, Avrupa Türkiye'yi yönetenlere, "Biz Türk'üz demeyin" diyor, bizimkiler de, "Peki, demeyelim" diye kabul ediyor. "Türk" demeyeceğiz de ne diyeceğiz? "Laz" diyeceğiz, "Arap" diyeceğiz, "Gürcü" diyeceğiz, "Kürt" diyeceğiz. Türkiye'yi 36 etnik yapıya bölecek, ülkeyi bu etnik yapıların yoğun olduğu bölgelerde "kantonlar" haline getireceğiz. Bu kelimenin tam anlamıyla "Sevr'e dönüş"tür.Bir ülkeyi böyle "lokmalara" ancak işgalci güçler böler, o da, gücü yeterse tabi?  Peki, niye böldürüyorlar? Çünkü "Türk" kimliği etrafında birleşince lokma büyük geliyor. Siz bir lokantaya gitseniz, mercimek çorbası içme şartınız Trabzon ekmeğini tasa bütün koymaya bağlansa, o ekmeği de o çorbayı da yiyebilir misiniz? Kocaman ekmek çorba kâsesine sığar mı?Tabi ki, sığmaz?Onun için çorbayı içmek isteyen ekmeği böler, böldürür?Ey millet vatanın ve devletin hakkında böyle niyetler besleyenlere ve bu niyeti besleyenlere güç yetiremeyen meclisteki muhalefete hâlâ kanacak mısın, yoksa Bağımsız Türkiye Partisi'nin bütün bu kâbusların çanına ot tıkayacak Milli Ekonomi Modelli bayrağı altında toplanacak mısın?İşte 7 Haziran'da sandık başına doğru giderken cevap arayacağın soru bu!Bunlar yeniden iktidar olurlarsa dünya Çin devleti olacak, Ermenistan olacak, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti olacak, Fransa olacak, Almanya olacak, İtalya olacak, İsrail olacak Kürdistan olacak amma bir Türkiye Cumhuriyeti olmayacak. Kendileri söylüyor, "Türklüğü kaldıracağız" diyorlar?Kendini lokmalara böldürecek misin?