Vahdeddin hain miydi yoksa değil miydi tartışması Türkiye'nin düşünce sisteminde var olan eksiklikleri net biçimde ortaya koymuştur.'Tarih' birçok toplumda var olan yapıların geçmişlerini ve var oluş nedenlerini anlamak için girişilen bilimdir.Bizde ise tarih var olan yapıların geçmişini ve var oluş nedenlerini anlamamak ve anlatmamak için kurgulanmış bir yalan-bilime (pseudo-science) dönüşmüştür. Bu 'olanı anlatmama' ve 'anlaşılmamasını sağlama' ihtiyacı sadece Türkiye'ye özgü değildir. Ancak demokrasinin bir yaşam biçimi olarak algılanmadığı ülkelerde yaygın olarak görülse bile, ülkemizde de sık sık ve gizlenmeden, saklanmadan başvurulan bir yöntemdir. Son Vahdeddin tartışmasına teorik müdahalede bulunan Süleyman Demirel'in 'bazı konuları kurcalamamak yerinde olur' sözü, Türk devletinin tarihe resmi bakışını oluşturur. 'Tarih' gibi zor bir konuda, devletin resmi bakışı ve tavrı olduğunda ise bunu kırarak gerçekleri ortaya çıkarma neredeyse imkansız olur.Vahdeddin'i hain ilan etme, bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet'in Osmanlı geçmişinden radikal bir kopuşu oluşturduğu ve eskinin tamamen unutulup yeninin baştan aşağıya yeniden kurulması anlamına geldiği tavrı, bir anlamda, Vahdeddin'in de harcanması ihtiyacını doğurmuştur. Bülent Ecevit'in çıkışı, resmi tarih anlayışına büyük darbe vurduğundan ve Cumhuriyet'in anlamını yeniden düşünme sürecini açtığından, büyük tepki görmüştür. Bu gibi durumlarda Süleyman Demirel resmi devlet refleksini gayet net ve şeffaf biçimde ortaya koyan çıkışlar yapıyor. Derin devlet tartışmalarında da böyle olmuştu, şimdi de tarih tartışmalarında aynı tavrı sergiledi, bazı doğruları ortaya çıkarmamak daha doğru olur demedi tam olarak ama, bunu dolaylı şekilde söyledi.Bazı ülkelerde resmi tarih ya yoktur ya da orasından burasından delinip deşilmiş bir halde ve onu her düzeyde zorlayan bir alternatif tarih anlayışıyla birlikte vardır. Bu ülkelerde bir kişinin tarihteki yerinin ne olduğu bu şekilde tartışılmaz. Serdar Turgut / Akşam
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.