Vakit kölelik 'vakit'i

Bismillahirrahmanirrahim. "Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin? O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir. Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır." (Beled Suresi, 12-16, Diyanet İşleri meali) Onların İslam ile kavgaları çok eskiye, köleliğin kaldırıldığı bu ayete kadar dayanır. Onlar Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim köleliği kaldırıp, yasaklasa da kölelik müessesesinden vazgeçemediler.  Köleleri yoktu ama köleydiler. Zorla değil, gönüllü idiler. Çünkü kölelik ruhlarına işlemişti, vazgeçemiyorlardı. Efendileri Müslüman değildi, olamazdı da zaten. Çünkü Müslümanlar için kölelik bu ayetlerle birlikte tarihe gömülmüştü.  Efendileri İslam'ın düşmanları idi ve onları kullanıp İslam'ı yok etmeye çalışıyorlardı.  Efendileri zaman içinde değişse de köleler hep aynı idi. Tıpkı yolsuzluk, hırsızlık gibi bu kölelik de babadan oğula tevarüs ettirilen bir müessese haline getirildi.  Uzunca bir süre efendileri İngiltere idi. İngiliz çıkarlarına köle oldular, asker oldular. Para için, menfaat için dinlerini sattılar ve İngilizin emri altında İslam dünyasının içinde, İslam görünüp İslam'ın altını oymaya çalıştılar. Sonra efendileri bayrağı ABD'ye devretti ama kölelikleri aynen devam etti. Bu sefer de ABD'ye kölelik etmeye başladılar. İngiltere'nin bıraktığı yerden ABD İslam ile mücadelesini devam ettirdi. Kendi çıkarlarına kölelik eden sözde Müslümanlarını oluşturdu. Yeşil kuşak dedi, Ilımlı İslam dedi, radikal İslam dedi... Ama onlar hiç bir zaman gerçek Müslüman olamadılar. Hep Haçlı'nın kölesi olarak kaldılar, kalmaya da devam edecekler.  Kurtuluş savaşında da o köleler efendilerine hizmet ettiler. Bu toprakların, efendileri İngilizlerin eline geçmesi için canhıraş bir şekilde mücadele ettiler. Fetvalar yayınladılar, cemiyetler kurdular, Milli mücadele kahramanlarına, Mustafa Kemal'e olmadık iftiralar attılar, tam anlamıyla "köleliklerinin hakkını verdiler" ama olmadı.  Ama işleri bitmedi, efendileri bu kez de, kendilerinin yüzlerce yıllık projelerini tersyüz eden Mustafa Kemal Atatürk'e düşmanlık etmelerini, onu dinsiz göstermelerini emretti. Ağızlarından salyalar akarcasına bu göreve giriştiler. Mustafa Kemal'i "dinsiz, İslam düşmanı" ilan etmek birinci görevleriydi. Neredeyse bir asırdır bu görevlerini hakkıyla yerine getiriyorlar. Hayatlarını bu misyon üzerine oturtup Mustafa Kemal ve arkadaşlarına küfretmeden adeta nefes bile alamıyorlar. İkinci dünya savaşından sonra yeni efendileri ABD'nin bu topraklar üzerindeki emellerine kusursuz hizmet eden bu kölelerin zihin dünyaları çok basit bir mekanizma ile çalışır. Efendileri emreder, onlar yerine getirir. Sorgulamazlar çünkü köleler... En acısı da, yüzlerce yıldır Haçlı'ya hizmet eden bu kölelerin toplumumuzda "İslamcı" "dindar", "mütedeyyin" gibi sıfatlarla anılıyor olmasıdır. Bu durum da bu dine, bu topraklara kurulan tuzağın büyüklüğünü ve tehlikesini anlamamız için yeterli bir işarettir. Bu kölelerin İslam'la uzaktan yakından alakası olmadığı gibi İslam'ın en büyük düşmanıdırlar. Bunlar ne dindar, ne de mütedeyyindirler, olsa olsa "dinci kölelerdir". Hayatları İslam'ı istismar ile geçmiş ve İslam'a en büyük darbeyi de bunlar indirmiştir.  Kölelikte karakter yoktur, ihanet vardır.  Kölelikte sadakat yok, efendileriyle yaptıkları Akit vardır. Kölelikte bugün küfrettiğine yarın taparcasına itaat vardır. Kölelikte porno kasetleri yayınlamak ama efendi emrettiği zaman da o porno kasetlere lanet okumak vardır. Kölelik ihanet için kollanan Vakit'tir. Kölelik İslam'ı yok etmek için kollanan Vakit'tir. Kölelik Cumhuriyet'i yıkmak için kollanan Vakit'tir. Özetle Kölelik değneksiz köyde köpeklik yapmaktır. Neyse, bugünkü yazımızda Prof. Dr. Haydar Baş hakkında çıkan tezviratı değerlendirecektik, bakın konu nerelere geldi. Boş verin, zaten isimleri Prof. Dr. Haydar Baş'la aynı sütunları paylaşmayı haketmeyen önemsizleri burada zikredip de sizin de gündeminizi necasetle işgal etmeyeyim.