İktidar kavgası yargı üzerinden yapıldığı için sürülen, meslekten atılan ve de tutuklanan hâkim ve savcıdan geçilmiyor. Terk-i diyâr veya firar eyleyenler de ayrı.
İşin garibi; meslektaş, meslektaşına yapıyor bunu. Belli ki siyasal kuşatma var. Hükümet bindiği dalı keser mi, kesmez! Adına "kuvvetler ayrılığı" demişler yani yargı ayrı, yürütme(hükümet) ayrı, yasama da(parlamento/meclis) ayrı. Ayrı olsunlar ki, güç tek elde toplanmasın, diktatörlüğe giden yol engellensin. Ancak yürütme organı olan hükümetin adalet bakanı çöreklenmiş yargının tam ortasına. Yargının kalbi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na(HSYK) reis yapılmış bakan efendi. Oysa yürürlükteki anayasa HSYK'nın da mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre oluşacağını hüküm altına almış (madde:159). Aynı anayasa HSYK başkanının adalet bakanı olduğunu da ihmal etmemiş. Ne yaman çelişki; hem bağımsız diyorsun hem de hükümete bağlıyorsun. Üstelik Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olduğunu da vurguluyorsun. Ismarlama, tepeden indirilen bir anayasa da bu kadar olurdu. Çeyrek yüzyıldır değiştirme çabaları var? değişiklikler olmadı değil, ancak siyasal iktidarın elini güçlendirecek şekilde oldu. İçlerinde öğrencim olan, dostum olan adalet bakanlarına da bizzat ya da TV programlarında söyledim: HSYK'nın başından çekilmediğiniz sürece yargı bağımsız olamaz! Bugüne kadar hiçbir siyasal iktidar da buna ve bu yoldaki bir anayasa değişikliğine yanaşmadı.
Ama bir itiraf var, AKP'nin başbakan yardımcılığını yapmış, üç yasama döneminde önemli mevkilerde bulunmuş bir siyasetçi bakın neler diyor: "?Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olmasıyla ilgili ciddi soru işaretleri oluştuysa, bu başlı başına bir problem? Demokrasi kuşkusuz yönetim şekillerinin güzeli. Eğer bir ülkede demokrasi var, ancak hukuk konusunda sorunlar var diyorsanız, işte o ülkede demokrasinin sıhhatli işlemesi bir süre sonra mümkün olmaz. Eğer kurallar açık değilse, kurallar şeffaf değilse kurallara uymayanlar ile alakalı yaptırımlar güçlü değilse, eğer ülkenin yargısı iyi işlemiyorsa burada demokrasi zaafa uğrayabilir? Eğer davalar çok uzun sürüyorsa? kararlar tutarlı değilse, alt mahkeme ile üst mahkeme birbirinden tamamen farklı sonuçlara varabiliyorsa bu? son derece sıkıntılı bir tablo oluşturur. Yargının mutlaka ve mutlaka evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Anayasa, yasalar ve belki de daha önemlisi vicdan ile hareket etmesi gerekiyor? Yargı alanında ne kadar başarılı olursak demokrasimiz o kadar başarılı olacak. Eğer bu zayıf tablo devam ederse de hem demokrasi hem de ekonomide görmüş olduğumuz bu tabloyu bile mumla arar duruma geliriz?"
Bu sözler Ali Babacan'a ait. Önemli, neden? Lafları söyleyen 10 yıldır Türkiye'yi yöneten kişidir. Bu itirafa baktığımızda; yargıda durum vahimdir ve sorumlusu AKP iktidarıdır. Yargının çökmesi, demokrasinin ve ekonominin de çökmesine neden olacaktır, kusur siyasal iktidardadır. Yargıyı düzeltmek gerekmektedir. Babacan'ın sözleri böyle okunmalıdır. Hatta daha dün hükümetin eylem planını açıklarken başbakan, yargının düzenlenmesinin altını çizmiştir. Babacan'ınki kadar olmasa bile bu bir tevilli ikrardır. Yani kusurun dolaylı olarak itirafıdır.
İkrar etseniz de, etmeseniz de yargıyı siyasi zeminden kurtarıp hukuk zeminine, adalet ortamına taşımadıkça toplumsal krizi önlememiz mümkün görünmüyor!