Bu ifadeyi diğerleri kullanır da ben niye kullanmayayım?
Yayınımız etkili oldu işte.
Bu yıl bütün uğraşılara, bütün engellemele gayretlerine rağmen yüz bin insanımız hac ibadeti için mukaddes topraklara gitti.
Çok basitinden, çok ciddisine kadar bazı sebeplerden gitmeyi can-ü gönülden isteyip de gidemeyenleri de eklediniz mi bu sayı hayli artar.
O her biri dünya güzeli tiplerin hac yapmamak için bin bir emekle derlediği, derleyip toparladığı kendi mamulleri ilmi gerekçeleri de çöpe gitti.
Aynı şey kurban ibadeti için de oldu.
Bu milletin on dört asırdır yapa geldiği ibadeti engellemek için, dinî, ekonomik, sosyoekonomik, psikolojik, kısaca sonu lojikle biten ne varsa kullanıldı, argüman olarak.
Sonuç;
Kesecek hayvan yokluğundan üç gün içinde ve bin bir zorlukla ancak kesen bildi kurbanını insanımız. İstanbul'da kesmek için uygun hayvan bulamayanlar, ya en yakın vilayetlere giderek, ya da memleketinde bir tanıdığına telefonla vekalet vererek kesebildi kurbanını.
Bana, sadece bana ulaşan bir haberin bunda etkisi olduğunu sanıyorum.
Haber şöyle;
Anadolu'nun bazı yörelerinde hayvan ticaretiyle uğraşanlara cambaz denir.
Biz cambaz denince farklı şeyler anlasak da bu böyle.
İşte bu cambazlar, o teologların toplum nazarında nasıl bir itibara sahip olduklarını bildiğinden onlardan kurban aleyhinde konuşma yapmalarını istemişler.
Hatta bunun için onlara birer de boynuzlu koç "hediye" ettikleri de iddia ediliyor.
Şöyle düşünmüşler, bunlar kurban aleyhinde konuşursa, sırf bunların inadına millet kurban keser ve biz de elimizde kalan küçük büyük ne kadar hayan varsa satarız.
Sattılar da.
Hatta neredeyse bir haftalık kuzuyu, iki aylık düveyi kurban diye satacaklardı.
Yanı millet her iki konuda da "muhalefetini" gösterdi.
Hani şu imanın alameti olarak Hz. Peygamber (as)'ın arkadaşlarına bazı konularda tavsiye, hatta emrettiği muhalefeti.
"Falancalar şöyle yapıyor, siz onlara muhalefet edin" hem hac konusunda, hem de kurban konusunda insanımız muhalefetini gösterdi, tebrik ederim.
Medyamızın büyük bir ilmi hakikat gibi takdim ettiği bir konuya da değinmek gerek.
İddia şu; çocukların yanında kurban kesmek psikolojik açıdan son derece sakıncalıymış.
Hatta kesim yerlerine giden psikolog muhabirler(!) bile bu konuya dikkat çektiler.
- Siz bu ineği keserken bu çocuk da görüyor muydu?
- Vayyy, nasıl yaptınız bu hatayı?
- Bu çocuk, bu yaşta, bu ineğin, bu şah damarı kesilirken bu yerde miydi?
Ve bir sürü hikaye.
İşte güzide kertel medyamız bu hassas konuya bu cümlelerle yaklaştı bayram boyu.
Boğazı kesilen ineğin çocukların psikolojisi üzerinde ne kadar olumsuz etki yaptığını ilk haberde ortaya koyan TV'lerimiz, ikinci haber olarak Nepal'da Maocular tarafından boğazları kesilerek ve kurşunlanarak öldürülen 36 insanın görüntüsünü dakikalarca ve hiçbir detayı saklamadan verdi.
Üçüncü olarak da, Mısır'da tren faciasında yanarak ölen yüzlerce insanın yanmış vücutları haber olarak geçti ekranlarda. Birbiri üstüne yığılmış yanık cesetler, kömürleşmiş bedenler dakikalarca durdu ekranlarda.
Ve ardından Filistin'de kurşunlara hedef olmuş çocuk görüntüleri.
Öldürdükleri bir Filistinlinin başında kameralara poz veren İsrail askerleri.
Yarım kafalar,
Kopan kollar,
Kan revan içinde elbiseler,
Ve daha neler ve neler, ekranlarda dakikalarca reyting uğruna çocuklara gösterilirken, kurbanın çocuk psikolojisi üzerinde yaptığı olumsuzlukları işledi medya bayram boyu.
Ve tabi bayram öncesi, bayram sonrası, yani 361 gün.
Medya bu,
Kendi yutar salkımı,
başkasına verir talkını.
Çok ehven bir tarif oldu, ama bayram bu, bozmayalım edebimizi.
Bayramınız mübarek olsun tekrar ve tekrar.
Nice bayramlara...
Yayınımız etkili oldu işte.
Bu yıl bütün uğraşılara, bütün engellemele gayretlerine rağmen yüz bin insanımız hac ibadeti için mukaddes topraklara gitti.
Çok basitinden, çok ciddisine kadar bazı sebeplerden gitmeyi can-ü gönülden isteyip de gidemeyenleri de eklediniz mi bu sayı hayli artar.
O her biri dünya güzeli tiplerin hac yapmamak için bin bir emekle derlediği, derleyip toparladığı kendi mamulleri ilmi gerekçeleri de çöpe gitti.
Aynı şey kurban ibadeti için de oldu.
Bu milletin on dört asırdır yapa geldiği ibadeti engellemek için, dinî, ekonomik, sosyoekonomik, psikolojik, kısaca sonu lojikle biten ne varsa kullanıldı, argüman olarak.
Sonuç;
Kesecek hayvan yokluğundan üç gün içinde ve bin bir zorlukla ancak kesen bildi kurbanını insanımız. İstanbul'da kesmek için uygun hayvan bulamayanlar, ya en yakın vilayetlere giderek, ya da memleketinde bir tanıdığına telefonla vekalet vererek kesebildi kurbanını.
Bana, sadece bana ulaşan bir haberin bunda etkisi olduğunu sanıyorum.
Haber şöyle;
Anadolu'nun bazı yörelerinde hayvan ticaretiyle uğraşanlara cambaz denir.
Biz cambaz denince farklı şeyler anlasak da bu böyle.
İşte bu cambazlar, o teologların toplum nazarında nasıl bir itibara sahip olduklarını bildiğinden onlardan kurban aleyhinde konuşma yapmalarını istemişler.
Hatta bunun için onlara birer de boynuzlu koç "hediye" ettikleri de iddia ediliyor.
Şöyle düşünmüşler, bunlar kurban aleyhinde konuşursa, sırf bunların inadına millet kurban keser ve biz de elimizde kalan küçük büyük ne kadar hayan varsa satarız.
Sattılar da.
Hatta neredeyse bir haftalık kuzuyu, iki aylık düveyi kurban diye satacaklardı.
Yanı millet her iki konuda da "muhalefetini" gösterdi.
Hani şu imanın alameti olarak Hz. Peygamber (as)'ın arkadaşlarına bazı konularda tavsiye, hatta emrettiği muhalefeti.
"Falancalar şöyle yapıyor, siz onlara muhalefet edin" hem hac konusunda, hem de kurban konusunda insanımız muhalefetini gösterdi, tebrik ederim.
Medyamızın büyük bir ilmi hakikat gibi takdim ettiği bir konuya da değinmek gerek.
İddia şu; çocukların yanında kurban kesmek psikolojik açıdan son derece sakıncalıymış.
Hatta kesim yerlerine giden psikolog muhabirler(!) bile bu konuya dikkat çektiler.
- Siz bu ineği keserken bu çocuk da görüyor muydu?
- Vayyy, nasıl yaptınız bu hatayı?
- Bu çocuk, bu yaşta, bu ineğin, bu şah damarı kesilirken bu yerde miydi?
Ve bir sürü hikaye.
İşte güzide kertel medyamız bu hassas konuya bu cümlelerle yaklaştı bayram boyu.
Boğazı kesilen ineğin çocukların psikolojisi üzerinde ne kadar olumsuz etki yaptığını ilk haberde ortaya koyan TV'lerimiz, ikinci haber olarak Nepal'da Maocular tarafından boğazları kesilerek ve kurşunlanarak öldürülen 36 insanın görüntüsünü dakikalarca ve hiçbir detayı saklamadan verdi.
Üçüncü olarak da, Mısır'da tren faciasında yanarak ölen yüzlerce insanın yanmış vücutları haber olarak geçti ekranlarda. Birbiri üstüne yığılmış yanık cesetler, kömürleşmiş bedenler dakikalarca durdu ekranlarda.
Ve ardından Filistin'de kurşunlara hedef olmuş çocuk görüntüleri.
Öldürdükleri bir Filistinlinin başında kameralara poz veren İsrail askerleri.
Yarım kafalar,
Kopan kollar,
Kan revan içinde elbiseler,
Ve daha neler ve neler, ekranlarda dakikalarca reyting uğruna çocuklara gösterilirken, kurbanın çocuk psikolojisi üzerinde yaptığı olumsuzlukları işledi medya bayram boyu.
Ve tabi bayram öncesi, bayram sonrası, yani 361 gün.
Medya bu,
Kendi yutar salkımı,
başkasına verir talkını.
Çok ehven bir tarif oldu, ama bayram bu, bozmayalım edebimizi.
Bayramınız mübarek olsun tekrar ve tekrar.
Nice bayramlara...
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024