Grip garibanı olduğum için yazılarım aksıyor, özür dilerim.
En son yazdığım "Muhammet'e (as) iman, bir "kemal" değil de, bir mümin olma zorunluluğudur" ("kelam" şeklide çıktı özür dilerim) başlıklı yazım üzerine bazı arkadaşlardan aldığım e-mailleri, aynı yazıya ilave ederek tekrar yayınlamak zorunda kaldım.
İşin hangi noktaya vardığını ve birilerine niye bazı "Hıristiyan örgütlerin methiyeler dizdiğini" daha iyi anlamanız için aynı makaleyi tekrar ediyorum.
Şunu demiştim.
Dinlerarası diyalog ile asıl hedeflenen şeyin Hz. Muhammet'siz (as) bir din ihdas etmek ve İslam'ın önünü kesmek olduğunu bir kaç kez kaleme aldığımı hatırlıyorum.
"En son din" ve "hak din" gibi sözlerin "en büyük dinsizlik" kabul edildiği (Bu sözler Diyanet'imizden sorumlu zata ait) bu süreçte, dikkat ettiniz mi; Hz. Muhammet'ten (as) hiç bahsedilmiyor.
Bir başka şey daha dikkatten kaçmıyor. O da şu; Bu akımın yerli işbirlikçilerinin başucu kitaplarında da Hz. Muhammet'ten (as) hiç denecek kadar çok az bahsediliyor olması.
Bir başka şey daha var. Sırası geldiği için yazacağım.
Tasavvufî eserlerde Hz. Muhammet (as) için kullanılan övgü dolu sözler o kadar çok, o kadar anlamlı ki, insan hayran kalıyor.
Özellikle de dua kitaplarında O yüce Peygambere dizilen övgüler çok daha müthiş. Aslında bütün bu övgüler, Allah'ın Kur'an'ında haber verdiği övgüler.
Bir mümin, ilahlık izafe etmemek şartıyla O yüce peygamberi ne kadar övse azdır. Çünkü Allah övüyor O'nu.
Tasavvufa şirk diyen İngiliz siparişi Vahhabilik ile, "zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanıdır" düşüncesi ne kadar da uyuşuyor.
Yani hedef Muhammet'siz (as) bir din.
Son süreçte ise niyetler biraz daha netleşmişti.
Şöyle ki;
"Hz. Muhammet (as) olmadan da, O'na iman etmeden de bir insan kurtulabilir.
Bir kişinin Hz. İsa'ya, ya da Hz. Musa'ya (aleyimesselam) iman ettim demesi yeter, Hz. Muhammet'e (as) iman etmek olsa olsa bir "kemal", bir olgunluk olabilir. "Diyalog" sürecinde ben bolca duydum bu "hikayeyi."
Şimdi bakalım Hz. Muhammet'e (as) inanmadan oluyor mu, olmuyor mu?
Kur'an'daki İslam'dan(!) bakacağız.
"Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ve (inanma konusunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip "Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;"
"İşte gerçekten kafirler bunlardır. Ve biz kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır."
"Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükafatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir."
Nisa Sûresi 150, 151 ve 152. ayetlerinin meali böyle.
Kimler için ve hangi söze binaen indi bu ayetler.
Bütün müfessirlerin ortak görüşü, bu ayetler ehl-i kitap hakkında indi.
Yani Cenab-ı Hakk'ın; "işte gerçek kafirler bunlardır" haklarında beyan buyurduğu zümre Hz. Muhammet'e (as) iman etmeyenlerdir.
Çünkü ehl-i kitabın Hz. Muhammet (as) dışındaki peygamberler konusunda bir sıkıntıları yoktur.
Benim yazım bu şekilde son buldu.
Şimdi buraya gelen e-mailleri ben ekleyeceğim ve siz de bir zahmet bu yazıyı tekrar okuyacaksınız.
"Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümüne, yani "Muhammet Allah'ın resûlüdür" kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet nazarıyla bakmalıdır..." (Fethullah Gülen, Küresel Barışa Doğru. S. 131)
Kime rahmet ve merhamet nazarıyla bakacağımızı anladınız mı?
Allah'ın Kur'an'ında kendileri hakkında: "İşte gerçek kafirler bunlardır" dediği kimselere.
"...Kur'an devamla, "Allah'ı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin" diyor. Dikkat edin, bu mesajda, "Muhammedün Resûlüllah" yok." (F. Gülen, Hoşgörü ve Diyalog İklimi, s. 241)
Aslında son paragraftaki ifadeler kadar, delil olarak sunulan Al-i İmran 64. ayet tamamen Kur'an'ın ruhuna ters düşecek şeklide ele alınıp adeta katlediliyor.
O konuda daha sonra yazı yazarım.
"Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed'i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir" (Ahmet Şahin. Zaman Gazetesi, 17.4.2000)
Gelen e-maillerle siz yazıyı bir daha okuyun lütfen.
Okuyun ve okutun.
En son yazdığım "Muhammet'e (as) iman, bir "kemal" değil de, bir mümin olma zorunluluğudur" ("kelam" şeklide çıktı özür dilerim) başlıklı yazım üzerine bazı arkadaşlardan aldığım e-mailleri, aynı yazıya ilave ederek tekrar yayınlamak zorunda kaldım.
İşin hangi noktaya vardığını ve birilerine niye bazı "Hıristiyan örgütlerin methiyeler dizdiğini" daha iyi anlamanız için aynı makaleyi tekrar ediyorum.
Şunu demiştim.
Dinlerarası diyalog ile asıl hedeflenen şeyin Hz. Muhammet'siz (as) bir din ihdas etmek ve İslam'ın önünü kesmek olduğunu bir kaç kez kaleme aldığımı hatırlıyorum.
"En son din" ve "hak din" gibi sözlerin "en büyük dinsizlik" kabul edildiği (Bu sözler Diyanet'imizden sorumlu zata ait) bu süreçte, dikkat ettiniz mi; Hz. Muhammet'ten (as) hiç bahsedilmiyor.
Bir başka şey daha dikkatten kaçmıyor. O da şu; Bu akımın yerli işbirlikçilerinin başucu kitaplarında da Hz. Muhammet'ten (as) hiç denecek kadar çok az bahsediliyor olması.
Bir başka şey daha var. Sırası geldiği için yazacağım.
Tasavvufî eserlerde Hz. Muhammet (as) için kullanılan övgü dolu sözler o kadar çok, o kadar anlamlı ki, insan hayran kalıyor.
Özellikle de dua kitaplarında O yüce Peygambere dizilen övgüler çok daha müthiş. Aslında bütün bu övgüler, Allah'ın Kur'an'ında haber verdiği övgüler.
Bir mümin, ilahlık izafe etmemek şartıyla O yüce peygamberi ne kadar övse azdır. Çünkü Allah övüyor O'nu.
Tasavvufa şirk diyen İngiliz siparişi Vahhabilik ile, "zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanıdır" düşüncesi ne kadar da uyuşuyor.
Yani hedef Muhammet'siz (as) bir din.
Son süreçte ise niyetler biraz daha netleşmişti.
Şöyle ki;
"Hz. Muhammet (as) olmadan da, O'na iman etmeden de bir insan kurtulabilir.
Bir kişinin Hz. İsa'ya, ya da Hz. Musa'ya (aleyimesselam) iman ettim demesi yeter, Hz. Muhammet'e (as) iman etmek olsa olsa bir "kemal", bir olgunluk olabilir. "Diyalog" sürecinde ben bolca duydum bu "hikayeyi."
Şimdi bakalım Hz. Muhammet'e (as) inanmadan oluyor mu, olmuyor mu?
Kur'an'daki İslam'dan(!) bakacağız.
"Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ve (inanma konusunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip "Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;"
"İşte gerçekten kafirler bunlardır. Ve biz kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır."
"Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükafatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir."
Nisa Sûresi 150, 151 ve 152. ayetlerinin meali böyle.
Kimler için ve hangi söze binaen indi bu ayetler.
Bütün müfessirlerin ortak görüşü, bu ayetler ehl-i kitap hakkında indi.
Yani Cenab-ı Hakk'ın; "işte gerçek kafirler bunlardır" haklarında beyan buyurduğu zümre Hz. Muhammet'e (as) iman etmeyenlerdir.
Çünkü ehl-i kitabın Hz. Muhammet (as) dışındaki peygamberler konusunda bir sıkıntıları yoktur.
Benim yazım bu şekilde son buldu.
Şimdi buraya gelen e-mailleri ben ekleyeceğim ve siz de bir zahmet bu yazıyı tekrar okuyacaksınız.
"Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümüne, yani "Muhammet Allah'ın resûlüdür" kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet nazarıyla bakmalıdır..." (Fethullah Gülen, Küresel Barışa Doğru. S. 131)
Kime rahmet ve merhamet nazarıyla bakacağımızı anladınız mı?
Allah'ın Kur'an'ında kendileri hakkında: "İşte gerçek kafirler bunlardır" dediği kimselere.
"...Kur'an devamla, "Allah'ı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin" diyor. Dikkat edin, bu mesajda, "Muhammedün Resûlüllah" yok." (F. Gülen, Hoşgörü ve Diyalog İklimi, s. 241)
Aslında son paragraftaki ifadeler kadar, delil olarak sunulan Al-i İmran 64. ayet tamamen Kur'an'ın ruhuna ters düşecek şeklide ele alınıp adeta katlediliyor.
O konuda daha sonra yazı yazarım.
"Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed'i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir" (Ahmet Şahin. Zaman Gazetesi, 17.4.2000)
Gelen e-maillerle siz yazıyı bir daha okuyun lütfen.
Okuyun ve okutun.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024