Vatandaşını bir başka ülkenin vatandaşı olmaya teşvik eden dünyada kaç devlet adamı bilirsiniz?
Sadece bir tane mi bilirsiniz?
Tarih bilginiz çok zayıf.
Benim de zayıf, ben de taşındım, düşündüm, ikincisini bulamadım.
Belki de yoktur.
Hani bir zamanlar; "Ah şu okullar olmasaydı, ne güzel yönetirdim Millî Eğitimi" demişti ya el oğlu.
Her halde şunu söylemek istiyor bizi idare edenler; "Ah şu ülke nüfusunun yarısı Alaman vatandaşı olsa diğer yarısı da, Ruanda, Matakaskar ve diğer ülkelere taşınsa ne güzel idare ederdik bu ülkeyi."
Aslını isterseniz ne diye Alaman olmamız isteniyor, bir türlü anlamadım. En geç 2004'te gireceğiz ya şu AB'ye, o vakit Alamanlar düşecek bizim heybeye, sonra sıra gelecek vay be'ye.
Yoksa siz hala inanmıyor usunuz Tayyip beye?
Ne diye Alaman vatandaşı olsun ki insanımız?
Yoksa AB sevdamız karşılıksız çek gibi?
Bizi idareye talip olanların, ille de vatandaşı olmamızı istediği Almanya'yı merak ediyor musunuz?
Bir dostumla bu konu üzerine söyleştik.
Aslında söyleşmedik, o konuştukça ben donakaldım.
Niye mi? Anlatacağım.
Önce dostumu kısa bir tanıtayım.
"İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili" değil tabi.
Bu kalıp cümle, diğer meslektaşlarımın süslü yalanıdır bana ters gelir.
Ama bu dostum da, öyle sıradan bir de değil hani.
Doktorasını orada, yani Almanya'da yapmış.
Dünyanın en büyük kuruluşlarından birinde uzmanlık alanında çalışıyorken, oradaki dinî ve millî bozulmuşluk karşısında ve en önemlisi Türkiye'deki akademisyenlerin "ama haa! Buralara sakın gelme" demelerine rağmen, Türkiye'ye taşındı.
İşte "havadan sudan(!)" konuştuklarımız.
Almanya'da kuşaklar nasıl?
Sarı, yeşil, kırmızı, siyah, birinci dan, ikinci dan... değil tabi, bizim sorduğumuz karate kuşağı değil, bizim sorduğumuz, insanımız, nesil.
Çok canlı bir misal verdi dostum.
Benim amcam beş çocuğuyla Almanya'da yaşıyor.
Onun kendi çocukları ve çocuklarının da çocukları, yani torunları var.
Amcam beş vakit namazında, niyazında.
Amcamın beş çocuğundan üçü namazını kılıyor.
Geride kalan iki kardeşten biri hapiste, diğerinin namaz niyaz diye bir derdi yok. Peki torunlar?
Onların dünyasında, ibadet, milli kimlik, Türkiye, vatan, bayrak...gibi şeyler yok.
Peki hapishanelerde durum nasıl?
Avrupa'nın en büyük hapishanesi Berlin'dedir. Adı Tegel hapishanesi.
Mahkumların %70'i Türk.
Yaşları?
Yaşları 18-30 arası.
Suçları, gasp, cinayet, uyuşturucu... Peki ya ırza geçme?
O suçtan pek yatan yok, zira o suç değil.
Peki ya dışarıdakiler?
Genç kuşaktan dışarıdakilerle içeridekiler arasında, kimlik, vatan, Türklük ve benzeri değerler açısından tek fark, biri içeride, diğeri dışarıda.
Daha başka neler var?
Mesela, yabancılar arasında en fazla işsiz olan Türkler. Buna bağlı olarak büyük bir karamsarlık hakim Türkler arasında.
Türk gençlerinin %50'si evlendikten kısa bir süre sonra boşanıyor.
Sebep?
Özgür(!) yaşamak için.
Erkeler mi boşanmak istiyor?
İkisi de, yani hem erkek hem kadın, daha serbest kalmak için boşanıyor.
Serbest kalmak?
İstediği gibi yaşamak için. Ailesinin haber alamadığı bir sürü genç kız var, nerede olduğunu kimse bilmiyor. Başka?
Berlin'de 30 bin insan sokakta yatıp kalkıyor.
Nasıl yani?
Onlara Obdachlos, yani "çatısı belli olmayanlar" denir.
Bizdeki "Nerde akşam orda sabah" misali mi yani?
Aynen öyle, yalnız bir farkla, üstü açık bu yerin. Döşek toprak, yorgan gökyüzü. Ama Almanya'da kişi başına düşen millî gelir 27 bin Dolar'mış? Öyle ama, geliri 27 bin Dolar kişi neden sokakta yatsın ki?
Peki sosyal imkanlar nasıl?
2004 tarihinden itibaren, diş sağlığını sigorta karşılamayacak.
2005'ren sonra da sağlık harcamalarının %50'sini hastanın kendisi karşılayacak.
Son bir not; Son araştırmalara göre şu anda Almanya'daki işsiz sayısı 4 milyon, 310 bin rakamına ulaştı.
Ortak para primine geçtikten sonra maaşlar 100 marktan 500 Euro'ya düştü, 100 mark olan kıra 100 Euro oldu, yani 200 marka çıktı.
İsterseniz burada bitirelim.
Bu tablo karşısında millet Alman vatandaşı olmaz da, suçlusu biz oluruz. Nasıl isterseniz.
Evet, sevgili dostumla söyleşimizi burada noktalıyoruz.
Aslında yazılacak başka öneli şeyler daha var ama...
Peki siz hala Alaman vatandaşı olmadınız mı?
Yoksa siz asim ile olmaktan mı korkuyorsunuz?
Korkmayın, korkmayın.
Asimile değil de belki mile olursunuz.
Fena mı çocuklar oynar.
Sadece bir tane mi bilirsiniz?
Tarih bilginiz çok zayıf.
Benim de zayıf, ben de taşındım, düşündüm, ikincisini bulamadım.
Belki de yoktur.
Hani bir zamanlar; "Ah şu okullar olmasaydı, ne güzel yönetirdim Millî Eğitimi" demişti ya el oğlu.
Her halde şunu söylemek istiyor bizi idare edenler; "Ah şu ülke nüfusunun yarısı Alaman vatandaşı olsa diğer yarısı da, Ruanda, Matakaskar ve diğer ülkelere taşınsa ne güzel idare ederdik bu ülkeyi."
Aslını isterseniz ne diye Alaman olmamız isteniyor, bir türlü anlamadım. En geç 2004'te gireceğiz ya şu AB'ye, o vakit Alamanlar düşecek bizim heybeye, sonra sıra gelecek vay be'ye.
Yoksa siz hala inanmıyor usunuz Tayyip beye?
Ne diye Alaman vatandaşı olsun ki insanımız?
Yoksa AB sevdamız karşılıksız çek gibi?
Bizi idareye talip olanların, ille de vatandaşı olmamızı istediği Almanya'yı merak ediyor musunuz?
Bir dostumla bu konu üzerine söyleştik.
Aslında söyleşmedik, o konuştukça ben donakaldım.
Niye mi? Anlatacağım.
Önce dostumu kısa bir tanıtayım.
"İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili" değil tabi.
Bu kalıp cümle, diğer meslektaşlarımın süslü yalanıdır bana ters gelir.
Ama bu dostum da, öyle sıradan bir de değil hani.
Doktorasını orada, yani Almanya'da yapmış.
Dünyanın en büyük kuruluşlarından birinde uzmanlık alanında çalışıyorken, oradaki dinî ve millî bozulmuşluk karşısında ve en önemlisi Türkiye'deki akademisyenlerin "ama haa! Buralara sakın gelme" demelerine rağmen, Türkiye'ye taşındı.
İşte "havadan sudan(!)" konuştuklarımız.
Almanya'da kuşaklar nasıl?
Sarı, yeşil, kırmızı, siyah, birinci dan, ikinci dan... değil tabi, bizim sorduğumuz karate kuşağı değil, bizim sorduğumuz, insanımız, nesil.
Çok canlı bir misal verdi dostum.
Benim amcam beş çocuğuyla Almanya'da yaşıyor.
Onun kendi çocukları ve çocuklarının da çocukları, yani torunları var.
Amcam beş vakit namazında, niyazında.
Amcamın beş çocuğundan üçü namazını kılıyor.
Geride kalan iki kardeşten biri hapiste, diğerinin namaz niyaz diye bir derdi yok. Peki torunlar?
Onların dünyasında, ibadet, milli kimlik, Türkiye, vatan, bayrak...gibi şeyler yok.
Peki hapishanelerde durum nasıl?
Avrupa'nın en büyük hapishanesi Berlin'dedir. Adı Tegel hapishanesi.
Mahkumların %70'i Türk.
Yaşları?
Yaşları 18-30 arası.
Suçları, gasp, cinayet, uyuşturucu... Peki ya ırza geçme?
O suçtan pek yatan yok, zira o suç değil.
Peki ya dışarıdakiler?
Genç kuşaktan dışarıdakilerle içeridekiler arasında, kimlik, vatan, Türklük ve benzeri değerler açısından tek fark, biri içeride, diğeri dışarıda.
Daha başka neler var?
Mesela, yabancılar arasında en fazla işsiz olan Türkler. Buna bağlı olarak büyük bir karamsarlık hakim Türkler arasında.
Türk gençlerinin %50'si evlendikten kısa bir süre sonra boşanıyor.
Sebep?
Özgür(!) yaşamak için.
Erkeler mi boşanmak istiyor?
İkisi de, yani hem erkek hem kadın, daha serbest kalmak için boşanıyor.
Serbest kalmak?
İstediği gibi yaşamak için. Ailesinin haber alamadığı bir sürü genç kız var, nerede olduğunu kimse bilmiyor. Başka?
Berlin'de 30 bin insan sokakta yatıp kalkıyor.
Nasıl yani?
Onlara Obdachlos, yani "çatısı belli olmayanlar" denir.
Bizdeki "Nerde akşam orda sabah" misali mi yani?
Aynen öyle, yalnız bir farkla, üstü açık bu yerin. Döşek toprak, yorgan gökyüzü. Ama Almanya'da kişi başına düşen millî gelir 27 bin Dolar'mış? Öyle ama, geliri 27 bin Dolar kişi neden sokakta yatsın ki?
Peki sosyal imkanlar nasıl?
2004 tarihinden itibaren, diş sağlığını sigorta karşılamayacak.
2005'ren sonra da sağlık harcamalarının %50'sini hastanın kendisi karşılayacak.
Son bir not; Son araştırmalara göre şu anda Almanya'daki işsiz sayısı 4 milyon, 310 bin rakamına ulaştı.
Ortak para primine geçtikten sonra maaşlar 100 marktan 500 Euro'ya düştü, 100 mark olan kıra 100 Euro oldu, yani 200 marka çıktı.
İsterseniz burada bitirelim.
Bu tablo karşısında millet Alman vatandaşı olmaz da, suçlusu biz oluruz. Nasıl isterseniz.
Evet, sevgili dostumla söyleşimizi burada noktalıyoruz.
Aslında yazılacak başka öneli şeyler daha var ama...
Peki siz hala Alaman vatandaşı olmadınız mı?
Yoksa siz asim ile olmaktan mı korkuyorsunuz?
Korkmayın, korkmayın.
Asimile değil de belki mile olursunuz.
Fena mı çocuklar oynar.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024