logo
19 MART 2024

Zihinsel emperyalizmin eğitime uzanan kolu

31.07.2012 00:00:00
Zihinsel emperyalizm, bir milletin ya da ülkenin, başka bir millet üzerindeki ekonomik ve siyasi emperyalizmini kolayca gerçekleştirebilmek için kendi değerlerini, dünya görüşünü, inanışını değişik yollarla kabul ettirme, benimsetme ve o milleti kendine yabancılaştırma, özünden saptırma, mankurtlaştırma çalışmalarıdır. Bu bağlamda Batı, özellikle Tanzimat'tan bu yana Osmanlı ülkesini parçalayıp, bu coğrafya üzerinde kolayca ekonomik sömürü, siyasi bağımlılık ve teslimiyet sistemini gerçekleştirebilmek için yoğun bir çalışmaya girişti.  
Bunun için önce Müslüman Türk milletinin zihinlerini allak bullak ederek karıştırmaya, Türk-İslam inanış, felsefe, dünya görüşü ve yaşama biçiminden uzaklaştırıp değersiz, kültürsüz, medeniyetsiz, inançsız, tarihsiz ve geleceksiz bir kalabalık, bir yığın  hâline getirmeye çalıştılar.  
Müslüman Türkün Türk-İslam değerleriyle örülü zihinsel dünyasını biyolojik materyalizm, felsefî materyalizm, tarihsel materyalizm, rasyonalizm, pozitivizm, ateizm, komünizm, kapitalizm, batıcılık, ilericilik gibi bir sürü kavramla sarsıp boşaltmaya çalıştılar. Sonra da ortaya çıkan bu boşluk zemininde zihinleri tamamen teslim almak için Hristiyanlaştırma çalışmalarını olmadık yöntemlerle yürütmeye gayret ettiler. Yani misyonerlik çalışmaları doğrudan ya da dolaylı yollarla eskiden beri devam etmiştir.  
Bunun için batılı değerlerle donattıkları, parayla, makamla mevkiyle satın aldıkları, ideolojik olarak kendilerine bağladıkları bir takım adamları, gazeteci, şair, yazar, bilim adamı, siyasetçi gibi ünvanlarla sömürge aydını olarak içimize salıp onların Türk milletinin zihinlerini esir alma çalışmalarına, propaganda faaliyetlerine imkân ve zemin sağladıkları gibi eğitim alanında da kurumsal düzeyde büyük çalışmalara girişmişlerdir. Bunlar için yerli işbirlikçilerden de büyük destek görmüşlerdir.
Doğrudan misyoner faaliyet ve okullarının yanında dolaylı misyoner faaliyet ve okulları da ortaya çıkmıştır. Ayrıca günümüze kadar devam edegelen süreçte Türk okullarının eğitim ve öğretim programları üzerinde de oynamışlar, Türk eğitimini millî kimliğinden uzaklaştırarak gayr-i millî, kozmopolit, batıcı bir içeriğe dönüştürmeye çalışmışlardır ve çalışmaktadırlar. Bizzat Amerikalı ya da diğer batılı uzmanlar istihdamından tutun da batılı eğitim ve öğretim programlarının alınıp bizim eğitim sistemimize uyarlanmasına kadar bir çok çalışma olmuştur.  1945 yılında Türkiye-Amerika arasında yapılan bir anlaşma gereğince 4'ü Türk, 4'ü Amerikalı olmak üzere 8 kişilik bir eğitim kurulu oluşturulmuş. Kurul başkanı her zaman Amerikalı olacak ve 2 oy hakkına sahip olacak denilmiş. Bunun ne demek olduğu, ne gibi sonuçlar doğurduğu veya doğuracağı gayet açıktır.
Bugün de Avrupa Birliğine giriş süreci içindeki dayatmalarla Batı, Türk millî eğitimini millî motif ve değerlerin tasfiyesiyle millî Türk eğitimi olmaktan çıkarma gayretleri içindedir. Bize öyle bir eğitim programı dayatıyorlar ki Avrupalılar gücenmesin, kızmasın diye gerçek Türk tarihi öğretilememekte, bazı şeyler gizlenmekte, yok sayılmakta ve gerçek Türk tarihi bilgileriyle millî bilinç verilememektedir.  
Yine Avrupa Birliği dayatmalarıyla Türk milletinin kültürünün belirleyicisi ve ana kaynağı olan İslam medeniyetinin yine gerçek anlamda öğretilmesi engellenmek istenmektedir. Bu sefer de Hıristiyan ve Yahudiler gücenmesin diye İslam, budanarak, eğilerek bükülerek, kuşa çevrilmiş hâlde, yarım yamalak sunulabilmektedir. Din derslerinin içeriği sulandırılmakta, hatta seçmeli hâle getirilerek iyice kadük edilmek istenmektedir.  
Hangi Avrupa ülkesi, Türkleri hesaba katarak, bizi incitmekten korkarak kendi millî tarihlerinden, kimliklerinden ve dinlerinden taviz veren bir eğitim programı yapmıştır? Bir tek örnek gösterilemez. Onlar millî ve dinî değerlerini kimseyi hesaba katmadan, gereğine inandıkları şekilde öğretiyorlarsa biz de bizim için gerekli olan, millî varlık ve devamımızın teminatı olacak şekilde millî ve dinî değerlerimizi en verimli, en etkili bir şekilde öğretmek zorundayız.  
Türk eğitim sisteminin, çok eski zamanlardan beri, özellikle Türkiye'nin Batıyla kurumsal ilişkilere girmesinden bu yana hem çağdaş anlamda pozitif bilgiler hem millî tarih, sanat, edebiyat ve kültür bilgileri hem de dinî bilgiler bakımından kötürümleştirilmek, millî Türk eğitimi olmaktan çıkarılıp tamamen kozmopolit, zayıf, yetersiz bir hâle dönüştürülmek istendiğini gözlemlemekteyiz. Bu sorun, şu iktidar bu iktidar sorunu değil, uzun zamandan beri devam eden bir sürece bağlıdır. Özellikle 1940'lı, 1950'li yıllardan bu yana bilinmez, görünmez, gizli ellerin Türk eğitim sistemini yozlaştırmaya çalıştığını üzülerek izlemekteyiz.
Bu böyle giderse Türk çocuklarının millî kimliklerinden soyutlanarak Avrupa değerleri içinde asimile edilmesi, eriyip gitmesi, millet olma bilincini kaybedip, tek başına yaşayan, amaçsız dünya vatandaşı bir birey olması sonucunu doğuracaktır. Millî bilinç sahibi, evrensel bakış açısına sahip, şahsiyetli bir birey üretmesi gereken millî eğitim, korkarım ki tedbir alınmazsa millî bilinçten yoksun, emperyalist Batı tarafından kolayca sömürülebilecek değersizleştirilmiş soyut bir birey üretilmesi sonucunu doğurabilecektir.  
O bakımdan her devlet, -buna en fazla Batılı ülkeler dikkat eder-  kendi millî değerleriyle donanmış, millî şuur sahibi bireyler yetiştirmeyi hedefleyen bir millî eğitim sistemine sahiptir. Bizim de Türk milleti olarak yani bilinçli, ahenkli, uyumlu, şahsiyetli bir millet olarak devamımız, her şeyden önce çağın gereklerine uygun pozitif bilgiler, en son fen ve teknoloji bilgileri, millî tarih, millî kültür, millî edebiyat ve sanat bilgileri ve dinî, ahlakî bilgiler bakımından verimli, işlevsel bir sistem uygulamamız lazımdır. Yoksa, geleceği tehlikede olan bir millet ortaya çıkabilecektir.  
Yazımı, günümüz sorunlarına da, yabancı dilde eğitim, yabancı okullar, Türk çocuklarının Batıya öğrenci olarak gitmesi, Türkiye'de yabancı üniversite açılması gibi konulara da ışık tutacak olan ve güncelliğini hâlâ koruyan bir alıntıyla bitirmek istiyorum. Büyük Türk şairi Mehmet Âkif Ersoy, Cumhuriyet'ten önceki yıllarda yayınladığı bir yazısında şöyle bir olay aktarıyor:
"Evvelki akşam muhterem arkadaşım Akçora Yusuf Bey şöyle bir vak'a hikâyet etti (bir olay anlattı): Lehistan (Polonya) Müslümanlarından bir zengin adam geçenlerde İstanbul'a gelmiş. Maksadı hem bu memlekette büyücek bir iş yapmak, hem de oğlunu mekteplerimizden birine vermek imiş. Çünki ora cimnazya (okul) larına devam eden çocuğun Ruslaşmasını istemiyormuş.
Bu hamiyetli adam evvelâ Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi) ye gitmiş; maksadını dili döndüğü kadar anlatmış. Fakat karşısındakiler bir türlü zavallı adama istediği malûmatı (bilgiyi) verememişler; hatta eline sundukları program da Fransızca yazılmış imiş. Başka bir mektep yok mu, demiş. Robert Kolleji sağlık vermişler, gitmiş. Yanına kattıkları tercüman vasıtasıyla, gezmekte olduğu müessese (kurum) hakkında malûmat alırken mabede benzer bir yer nazar-ı dikkatini celbetmiş (dikkatini çekmiş)!
-Burası nedir? -Kilisedir. Şu kürsüye her hafta bir Protestan papazı çıkarak talebeye vaaz eder. -Vaazı dinlemek mecburi midir? -Evet, umûm talebe (bütün öğrenciler) için mecburidir. -Pek âlâ! Talebe içinde Müslüman yok mu? -Seksen kişi var. -Çok şey! Müslüman çocukları Protestan papazın vaazında bulunsunlar, hem de mecburen bulunsunlar ha! Lâkin Rusya mektepleri buradan çok iyi imiş. Onlar Müslüman talebeyi papazların verdiği vaazlarda, din derslerinde hazır bulundurmak şöyle dursun, talebe kendiliğinden girmek istese men' ederler (engellerler).
Bunun üzerine adamcağız şu ukdeyi (düğümü) çözmek için hey'et-i idareye (yöneticilere), içinizde bir Türk olsa da onunla anlaşsak demiş. Kendisine vardır cevabını vererek centilmen bir zatın yanına götürmüşler. Bu zat umum talebenin mev'ize (vaaz) günleri mabedde bulunması müessesenin vâkıfı (vakfeden, kurucu) tarafından vaz'edilmiş (konulmuş) bir usûl (kural) olduğunu, binaenaleyh (dolayısıyla) Müslüman çocukların da bundan istisnası kabil (mümkün) olamayacağını söyledikten sonra sırf ahlakî bir zeminde cereyan eden bu mev'izelerden (vaazlardan) o kadar ürkmek icab etmeyeceğini bildirmiş. Zaten insan, dini mektepte almazmış; büyüdükten, düşüncesi kuvvetlendikten sonra din hakkında bir fikir edinirmiş...
Bu mülahazaları dinleyen Lehistanlı kardeşimiz: "İyi ama insanın büyüyünceye kadar bulunacağı muhitler (çevreler), maruz olacağı telkinler büsbütün tesirsiz mi kalır? Bunların her birinin vicdaniyât (vicdanlar) üzerinde mühim mühim intibââtı (izlenimleri, etkileri) olmaz mı?" demişse de muhatabından "O hâlde Mekteb-i Sultanî'ye müracaat ediniz" sözünden başka cevap alamamış.
Şimdi bu adamcağız rast geldiğine çocuğu için bir mektep soruyormuş. Bir Müslüman çocuğuna hem Rusya'daki cimnazlar derecesinde ulûm ve fünûn (ilim ve fen) öğretecek hem de sağlam bir Müslüman terbiyesi verecek bir mektep kimin hatırına gelirse lütfen bize bildirsin!" 
 
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.