‘2010 öncesi binalarda korozyon ileri safhalarda’
Polat, “Bu insanın kemiklerinin erimesi gibi bir şey aslında. Kemiklerin çürümesi insanda nasıl bir etki yapıyorsa bu, bina için de aynı sonucu doğurur” dedi.
16.09.2024 14:54:00
Bülent TAPICI
Bülent TAPICI





Kentlerin depreme hazırlığı, binaların depreme karşı dirençli hale getirilmesi üzerine tartışmalar sürerken dikkat çekici bir durum ortaya çıktı.
Özelikle 2010 yılı öncesi yapılan binalarda su izolasyonu yapılmadığı çünkü yönetmelikte böyle bir talimatın olmadığı belirtildi.
Yüksek İnşaat Mühendisi Veysel Polat açıklama yaptı. Bu binalarda korozyonun ileri seviyelerde olduğunu ifade eden Polat, "Bu insanın kemiklerinin erimesi gibi bir şey aslında" dedi.
Polat şunları söyledi;
"Güçlendirme alanında karşılaştığımız binaların geneli 2010 öncesi eski yapılar oluyor. Bunlarda da binanın durumuna baktığımızda laboratuvar testleri sırasında korozyonun çok ileri boyutlara ulaştığını görüyoruz, oradaki donatıların çaplarının yüzde 50'sinden fazlasını kaybettiği ile çok sık karşılaşıyoruz.
Özellikle bodrum katta yaklaşık 3-4 sıra boyunca yatay demirin tamamıyla çürüdüğünü ve artık o işlevini yerine getirmediğini sadece beton kaldığını gözlemlediğimiz binalar oldu. Buralarda su almasına bağlı olarak bu korozyon binanın mevcut durumunu da, performansını da çok ileri boyutlarda etkiliyor. Bu sebeple bodrum kat ile üst katlardaki beton değerleri de birbirinden çok farklı olabilir.
Aslında bu insanın kemiklerinin erimesi gibi bir şey aslında. Sonuçta bizim buradaki kolonlarımızı, perdelerimizi bir iskelet sistemi olarak düşünebiliriz. Onun içten çürümesi demek. Kemiklerin içten çürümesi insanda nasıl bir etki yapıyorsa bu, bina için de aynı sonucu doğurur."
Özelikle 2010 yılı öncesi yapılan binalarda su izolasyonu yapılmadığı çünkü yönetmelikte böyle bir talimatın olmadığı belirtildi.
Yüksek İnşaat Mühendisi Veysel Polat açıklama yaptı. Bu binalarda korozyonun ileri seviyelerde olduğunu ifade eden Polat, "Bu insanın kemiklerinin erimesi gibi bir şey aslında" dedi.
Polat şunları söyledi;
"Güçlendirme alanında karşılaştığımız binaların geneli 2010 öncesi eski yapılar oluyor. Bunlarda da binanın durumuna baktığımızda laboratuvar testleri sırasında korozyonun çok ileri boyutlara ulaştığını görüyoruz, oradaki donatıların çaplarının yüzde 50'sinden fazlasını kaybettiği ile çok sık karşılaşıyoruz.
Özellikle bodrum katta yaklaşık 3-4 sıra boyunca yatay demirin tamamıyla çürüdüğünü ve artık o işlevini yerine getirmediğini sadece beton kaldığını gözlemlediğimiz binalar oldu. Buralarda su almasına bağlı olarak bu korozyon binanın mevcut durumunu da, performansını da çok ileri boyutlarda etkiliyor. Bu sebeple bodrum kat ile üst katlardaki beton değerleri de birbirinden çok farklı olabilir.
Aslında bu insanın kemiklerinin erimesi gibi bir şey aslında. Sonuçta bizim buradaki kolonlarımızı, perdelerimizi bir iskelet sistemi olarak düşünebiliriz. Onun içten çürümesi demek. Kemiklerin içten çürümesi insanda nasıl bir etki yapıyorsa bu, bina için de aynı sonucu doğurur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.