Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, 'Terörsüz Türkiye' süreci hakkında açıklamalarda bulundu ve dedi ki:
"Askerlik çağına gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı örgüt üyeleri, herhangi bir eyleme katılmamışsa, askerlik görevini yapmamışsa askere alınır."
Devam edelim…
Öte yandan geçtiğimiz haftalarda ordu evinde yapılan bir asker düğününde, çok ilginç ve ayıp bir gelişme yaşandı.
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı atıkları için ordudan ihracına karar verilen teğmenlere, düğün de yasaklandı.
Gazi Üsteğmen Av. Serdar Öztürk'ün orduevinde yapılan düğününe davetli olan teğmenler, "yasaklı" denilerek içeri alınmadı.
Ergenekon ve Balyoz olaylarında ordudan atılan ve yıllarca hiçbir suçu olmadan hapis yatan Atatürkçü askerlerin dramını anlatmama bile gerek yok.
Suçsuz yere hapishanelerde yatarken hayatını kaybeden Atatürkçü askerlerin vebali ne bu dünyada, ne de öteki dünyada asla ödenemez!
Aynı dönemde, Deniz Kuvvetlerinde yer alan Cumhuriyetçi namuslu askerlerin neredeyse tamamına yakını derdest edilmişti. ABD bu sayede Akdeniz'de bulunan karbon yataklarına, kimseyi yaklaştırmamıştı.
Çok kısa zamanda toparlanan Türk ordusu, şu anda ne kadar temizlenmiştir bilmek mümkün değil ancak, Atatürkçülere karşı ciddi bir operasyon çekildiği çok açık.
Türk milletinin namus ve şerefini koruyan ve kollayan yegane kurum, Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Bu kurum üzerinde oynamaya kalkanların eli, bir gün gelir çok fena yanar!
Orduyu, mesleği askerlik olanlara bırakmalıdır.
PKK'lı olduğu halde, hiç suça bulaşmamışların askerlik çağına geldiğinde askere alınması söz konusu.
Bu tam bir intihardır!
Bu hususta karar verici merci, elbette ki Genel Kurmay Başkanlığı'dır. Ancak, PKK'lı olduğu bilindiği halde şahsın hiç suç işlememesi demek ne demek!
Nereden belli suç işlemediği gibi garip bir soru sorulabilir mi?
PKK'lı ise, zaten suçludur.
Bu şahısların içerisinde, kandırıp dağa çıkartılan ve vaktiyle pişman olup Türk askerine teslim olanlar belki olabilir.
Yıllarca kamplarda, nasıl asker öldürülür diye eğitim alacaksın ve sonra da gelip Türk ordusunun üniformasını giyeceksin.
Babanızın çiftliği değil o makamlar!
Böyle bir karar veya niyetin olması, Türk'ün ve Türk milletinin onur ve haysiyeti ile oynamak anlamına gelir ki, Sn. Gülar Paşa'ya bile bırakılamayacak kadar hassas bir konudur bu.
Daha önce de bu konularda tavizler verilmişti ve sonucu hangi vahim olaylara yol açmıştı, dikkatlice okuyunuz!
Yıl 2 Aralık 1991.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu, 1. Ordu Komutanı İsmail Hakkı Karadayı ve 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Hikmet Köksal denetleme için İstanbul'daki 26. Zırhlı Birlikler Tugay Komutanlığı'na gitmişti.
Birlik komutanı Tuğgeneral Habil Küçük'ün ifadesine göre komutanlar, tugay komutanının odasında kısa bir brifing sonrası kışlayı gezer.
Daha sonra komutanlar, 2. Tank Tabur Yemekhanesi önüne geldiğinde Genelkurmay Başkanı Güreş, öğle yemeğinin hazır olup olmadığını sordu.
Kendileri için tugay gazinosunda yemek hazırlandığı belirtilse de Güreş Paşa, 2. Tank Tabur Er Yemekhanesi'nde erlerle birlikte yemek istediğini söyler.
Yemekten sonra paşa ve beraberindekiler tugay gazinosunun komutan bölümüne geçer.
Tuğgeneral Habil Küçük ifadesinde o andan sonra yaşananları şöyle anlatıyor:
"Komutanlar kahve siparişini verdi. 10-15 dakika sonra kahveler geldi.
Genelkurmay Başkanı kahveden bir yudum içti, müteakiben 'Komutan kahvesi diye içine kahve dolduruyorlar ve acı oluyor' dedi.
O anda Muhittin Fisunoğlu kahvesinden bir yudum aldı ve Güreş'e hitaben 'Komutanım kahve çok acı içinde sanki bir şeyler var' dedi.
Bana dönerek 'Eğer tiksinmezsen bir yudum al' dedi.
Ben de bir yudum aldım. Kahve çok acı ve kötü kokulu idi.
Kahve ile birlikte dışarı fırladım.
Olayın ardından kahveleri hazırlayan garson erler Mustafa Akın ve Mehmet Saka'nın peşine düşüldü, ancak her iki askerin kahveyi hazırladıktan sonra kayıplara karıştığı belirlendi.
Kahveler daha sonra inceleme için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
Kurumun başındaki Prof. Sevil Atasoy'un yazdığı rapor herkesi şaşkına çevirdi.
Gönderilen numunelerde öldürücü etkiye sahip radyoaktif siyanür maddesine rastlanmıştı.
Evet, olay tam olarak buydu.
Peki, bu iki er kimdi biliyor musunuz?
PKK militanı.
Onlara o talimatı da, Murat Karayılan vermişti.
İşin en çarpıcı tarafı ne biliyor musunuz?
1993 yılında PKK ile girişilen çatışmada ölen teröristlerin arasında, Mehmet Saka'nın olduğu tespit edilmişti.
Nasıl, şaşırdınız değil mi?
Peki ya diğeri?
Mustafa Akın'dan ise o günden sonra bir daha haber alınamadı.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve siz söyleyin.
Kalbi, Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi ile dolup taşan teğmenler mi Türk ordusu için daha tehlikeli, yoksa PKK'lı askerler mi?
Aklınızı başınıza alın ve göz bebeğimiz Türk ordusunun kadim gelenekleri ile asla oynamayın!
Atatürkçü olmayanlar bu şanlı üniformayı asla giyemez!
"Askerlik çağına gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı örgüt üyeleri, herhangi bir eyleme katılmamışsa, askerlik görevini yapmamışsa askere alınır."
Devam edelim…
Öte yandan geçtiğimiz haftalarda ordu evinde yapılan bir asker düğününde, çok ilginç ve ayıp bir gelişme yaşandı.
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı atıkları için ordudan ihracına karar verilen teğmenlere, düğün de yasaklandı.
Gazi Üsteğmen Av. Serdar Öztürk'ün orduevinde yapılan düğününe davetli olan teğmenler, "yasaklı" denilerek içeri alınmadı.
Ergenekon ve Balyoz olaylarında ordudan atılan ve yıllarca hiçbir suçu olmadan hapis yatan Atatürkçü askerlerin dramını anlatmama bile gerek yok.
Suçsuz yere hapishanelerde yatarken hayatını kaybeden Atatürkçü askerlerin vebali ne bu dünyada, ne de öteki dünyada asla ödenemez!
Aynı dönemde, Deniz Kuvvetlerinde yer alan Cumhuriyetçi namuslu askerlerin neredeyse tamamına yakını derdest edilmişti. ABD bu sayede Akdeniz'de bulunan karbon yataklarına, kimseyi yaklaştırmamıştı.
Çok kısa zamanda toparlanan Türk ordusu, şu anda ne kadar temizlenmiştir bilmek mümkün değil ancak, Atatürkçülere karşı ciddi bir operasyon çekildiği çok açık.
Türk milletinin namus ve şerefini koruyan ve kollayan yegane kurum, Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Bu kurum üzerinde oynamaya kalkanların eli, bir gün gelir çok fena yanar!
Orduyu, mesleği askerlik olanlara bırakmalıdır.
PKK'lı olduğu halde, hiç suça bulaşmamışların askerlik çağına geldiğinde askere alınması söz konusu.
Bu tam bir intihardır!
Bu hususta karar verici merci, elbette ki Genel Kurmay Başkanlığı'dır. Ancak, PKK'lı olduğu bilindiği halde şahsın hiç suç işlememesi demek ne demek!
Nereden belli suç işlemediği gibi garip bir soru sorulabilir mi?
PKK'lı ise, zaten suçludur.
Bu şahısların içerisinde, kandırıp dağa çıkartılan ve vaktiyle pişman olup Türk askerine teslim olanlar belki olabilir.
Yıllarca kamplarda, nasıl asker öldürülür diye eğitim alacaksın ve sonra da gelip Türk ordusunun üniformasını giyeceksin.
Babanızın çiftliği değil o makamlar!
Böyle bir karar veya niyetin olması, Türk'ün ve Türk milletinin onur ve haysiyeti ile oynamak anlamına gelir ki, Sn. Gülar Paşa'ya bile bırakılamayacak kadar hassas bir konudur bu.
Daha önce de bu konularda tavizler verilmişti ve sonucu hangi vahim olaylara yol açmıştı, dikkatlice okuyunuz!
Yıl 2 Aralık 1991.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu, 1. Ordu Komutanı İsmail Hakkı Karadayı ve 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Hikmet Köksal denetleme için İstanbul'daki 26. Zırhlı Birlikler Tugay Komutanlığı'na gitmişti.
Birlik komutanı Tuğgeneral Habil Küçük'ün ifadesine göre komutanlar, tugay komutanının odasında kısa bir brifing sonrası kışlayı gezer.
Daha sonra komutanlar, 2. Tank Tabur Yemekhanesi önüne geldiğinde Genelkurmay Başkanı Güreş, öğle yemeğinin hazır olup olmadığını sordu.
Kendileri için tugay gazinosunda yemek hazırlandığı belirtilse de Güreş Paşa, 2. Tank Tabur Er Yemekhanesi'nde erlerle birlikte yemek istediğini söyler.
Yemekten sonra paşa ve beraberindekiler tugay gazinosunun komutan bölümüne geçer.
Tuğgeneral Habil Küçük ifadesinde o andan sonra yaşananları şöyle anlatıyor:
"Komutanlar kahve siparişini verdi. 10-15 dakika sonra kahveler geldi.
Genelkurmay Başkanı kahveden bir yudum içti, müteakiben 'Komutan kahvesi diye içine kahve dolduruyorlar ve acı oluyor' dedi.
O anda Muhittin Fisunoğlu kahvesinden bir yudum aldı ve Güreş'e hitaben 'Komutanım kahve çok acı içinde sanki bir şeyler var' dedi.
Bana dönerek 'Eğer tiksinmezsen bir yudum al' dedi.
Ben de bir yudum aldım. Kahve çok acı ve kötü kokulu idi.
Kahve ile birlikte dışarı fırladım.
Olayın ardından kahveleri hazırlayan garson erler Mustafa Akın ve Mehmet Saka'nın peşine düşüldü, ancak her iki askerin kahveyi hazırladıktan sonra kayıplara karıştığı belirlendi.
Kahveler daha sonra inceleme için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
Kurumun başındaki Prof. Sevil Atasoy'un yazdığı rapor herkesi şaşkına çevirdi.
Gönderilen numunelerde öldürücü etkiye sahip radyoaktif siyanür maddesine rastlanmıştı.
Evet, olay tam olarak buydu.
Peki, bu iki er kimdi biliyor musunuz?
PKK militanı.
Onlara o talimatı da, Murat Karayılan vermişti.
İşin en çarpıcı tarafı ne biliyor musunuz?
1993 yılında PKK ile girişilen çatışmada ölen teröristlerin arasında, Mehmet Saka'nın olduğu tespit edilmişti.
Nasıl, şaşırdınız değil mi?
Peki ya diğeri?
Mustafa Akın'dan ise o günden sonra bir daha haber alınamadı.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve siz söyleyin.
Kalbi, Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi ile dolup taşan teğmenler mi Türk ordusu için daha tehlikeli, yoksa PKK'lı askerler mi?
Aklınızı başınıza alın ve göz bebeğimiz Türk ordusunun kadim gelenekleri ile asla oynamayın!
Atatürkçü olmayanlar bu şanlı üniformayı asla giyemez!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Bahçeli hakkında soruşturma açılır mı? / 24.07.2025
- 12 Eylül darbesinin asıl sebebi 24 Ocak kararlarıydı! / 23.07.2025
- PKK, kutsal üniformamızı giyemez! / 21.07.2025
- İsrail Suriye’yi işgal edecek / 20.07.2025
- Darbeyi önleyen Atatürkçü askerlerdi / 17.07.2025
- Atatürk’te buluşun yoksa elveda Cumhuriyet! / 16.07.2025
- Cumhuriyete dil uzatan TÜRK değildir! / 15.07.2025
- Üzgünüm dostlarım… Artık ulus devlete elveda zamanı! / 14.07.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- 12 Eylül darbesinin asıl sebebi 24 Ocak kararlarıydı! / 23.07.2025
- PKK, kutsal üniformamızı giyemez! / 21.07.2025
- İsrail Suriye’yi işgal edecek / 20.07.2025
- Darbeyi önleyen Atatürkçü askerlerdi / 17.07.2025
- Atatürk’te buluşun yoksa elveda Cumhuriyet! / 16.07.2025
- Cumhuriyete dil uzatan TÜRK değildir! / 15.07.2025
- Üzgünüm dostlarım… Artık ulus devlete elveda zamanı! / 14.07.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025