AB aynasındaki görüntüler

AB Aynasındaki Görüntüler

Günümüzde yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeler hem siyasi partileri hem de onların liderlerini tanıma açısından önemli. Ülke olarak tarihi bir kavşakta bulunuyoruz. İşte böyle bir zamanda herkes kendi inancı, kültürü ve gelecek anlayışına göre hareket etmekte. Öyle ya bu kavşakta tercih edilecek yol milletimizin, devletimizin geleceğini bire bir ilgilendiriyor. Bu sebepten siyaset arenasında bir panik hali yaşanıyor. Bazı çevreler doğruyu, gerçeği; halkın eğilimlerini değil, niyet ve projelerini gerçekleştirmenin uğraşısını veriyorlar.

Avrupa Birliği gündemini böyle değerlendirmekte fayda var. Ortalık toz dumana boğulduğu için kimse gizlenme ihtiyacı bile hissetmiyor. Fakat yanılıyorlar, çünkü ölçü sahibi insanların ve kurumların hala var olduğunu göz ardı ediyorlar.

Recai Kutan milletin gözünün içine baka baka Avrupa Birliğinin bir Hıristiyan kulübü olmadığını, çok dinli bir kuruluş olduğunu ifade edebiliyor. Kutan'a sorarım, AB'ye mensup ülkelerden hangisinin dini Hıristiyanlığın dışında. Milletimizi İslam sahilinden alıp Hıristiyan sahillerine taşımanın adı çok dinlilik ise, bu olsa olsa Kutanı ve çevresini bağlar; milleti asla bağlamaz.

Tayyip Erdoğan AB tarafı konuşmalarıyla kendi adamlarını bile çileden çıkartarak, değme batıcılara taş çıkartıyor. Konuşmasında "Biz, Türkiye'nin kesinlikle AB'ye girmesinden yanayız. Gelişen ve küreselleşen dünyada, medeniyetin ve gelişmenin varoşlarında kalmamak, kenar mahalle ülkesi olmamak için, AB'ye girilmesi gerektiğini savunuyoruz." derken milli ve dini bütün değerlerimizi aşağılamaktan çekinmiyor.

İşte dün, islami değerler üzerine politika yapanların gerçek yüzü.

Gelelim Devlet Bahçeli'ye. Bahçeli ise bugüne kadar milliyetçi söylemi savunan bir çizgideydi. AB testi ile Bahçeli de kaybedenlerden oldu. Bahçeli'ye en büyük cevap milliyetçi tabandan geldi ve partiyi terk ettiler. Bunun üzerine Bahçeli'nin ortaya koyduğu çözüm ise çok enteresan. Bahçeli, "AB üyelik sürecini gönülden desteklediklerini" belirtiyor ve arkasından dayatmalara evet diyemeyeceklerini ifade ederek, siz diyor diğer vekillere, meclisten yeterli desteği alın bu dayatmaları siz kabul edin. Oysa 'bu dayatmalar bağımsızlığımızın ihlalidir. Kesinlikle kabul edilemez, karşısında biz varız' diyemiyor. Bilakis 'Türkiye'nin önünü tıkayan konumda olmayız' diyor. Yani ne şiş yansın ne kebap. Ortaya çıkan tablo ise renksiz, fikirsiz, beni yok sayın kabilinden bir açıklama.

İşte Prof. Dr. Haydar Baş Beyin millet tarafından baş tacı edilmesinin sırrı da burada. Bu zaman diliminde milli duruşu ortaya koyan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş. Fundamantalist değil ama dindar; şövenist değil ama Türk milliyetçisi; mandacı değil ama bağımsızlık tarafında olduğunu haykıran ve bu düşüncelerini milletin kendisiyle paylaşan Prof. Dr. Haydar Baş Bey olmuştur. AB'ye bizi almayacaklarını onlarca yıldan beri ifade etmektedir. AB'nin istekleri ile milli menfaatlerimizin örtüşmediğini her fırsatta ifade etmekte bu sebepten dolayı AB'ye hayır demektedir. Milli ekonomik modelle iki yılda Avrupa'yı geçebileceğimizi, TSK'nın dünyanın en güçlü ordusu olması gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kainat devleti haline getireceğini projeleriyle ifade etmektedir.

İşte bundan dolayı yurdun dört bir yanında kapalı spor salonlarına sığmayan on binler, miting meydanlarındaki milyonlar Bağımsız Türkiye Partisini tek başına iktidar; Prof. Dr. Haydar Baş Beyi başbakan yapabilmenin inancı, gayreti, heyecanı ve coşkusu içindeler.