AB, bitmeyen rüya

Son günlerde bitmeyen rüya Avrupa Birliği hakkındaki söylemlerde ciddi bir artış oldu. 15.faslın açılması konusu AB taraftarlarını yeniden heveslendirdi.
Oysa yeni bir fasıl açılması kararı AB'ye giriş anlamına gelmiyor.
Türkiye, Avrupa veya ABD ile bir gelişme kaydederse bilin ki arkasında muhakkak o gelişmenin kat be kat ötesinde verilen tavizler vardır.
Yeni faslın açılması da böyle oldu.
Yeni bir fasıl, Suriye işgalini başlatan, oradaki vatandaşları ülkelerini terke zorlayan Avrupa'nın, "ben yazdım oynamıyorum" oyunu?
Üstelik ülkeden kaçan ve Türkiye'yi geçerek Avrupa'ya sığınmak isteyen sığınmacıların tutulması vazifesini veriyor bize.
Suriyeli mültecileri ülkemizde tutmak karşılığında gösterilen bir pamuk şekeri anlayacağınız.
Gösterilen diyoruz zira, AB'nin 2016 veya 2017'de vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar Euro'nun da bize kalacağı sanılmasın. 
Bu para Suriyeli mülteciler için inşa edilecek kamplar için kullanılmak şartıyla verilecek.
Ülkemizdeki sayıları 3 milyona ulaşan Suriyelilerin ülkemizde kalıcı olması manasına gelen bu durum, üstelik Türkiye'yi ekonomik dar boğaz içinde yalnız bırakıyor.
Sadece dindaşımız Suriyelilerin gelmesi mesele değil, son dönemde yabancı basında muhaliflerin mekanı haline geldiği iddia edilen ülkemiz bir manada girenlerin belli olmadığı bir hale dönüşecek.
AB'ye üyelik için bu fasıldan sonra, açılmayan açılması söz konusu dahi edilmeyen 20 faslın gündem edilmesi, sonra başta Kıbrıs olmak üzere önemli konuların halledilmesi ve en sonunda üye devletlerin halklarının referanduma evet demesi gerekiyor.
İslamofobi'nin doruğa ulaştığı Avrupa'da sınırların Müslümanların girmesine engel olması için tellerle çevrildiği bir ortamda Avrupalı halkların Müslüman Türkiye'nin üyeliğine evet demesi sizce mümkün gözüküyor mu?
Yani ucu kıyamete kadar açık, tavizlerin bahanesi bir uydurma AB fasılları?
Türk siyasetinde "Hıristiyan birliği olan AB'ye bizi almazlar" diyen hem de ilk günden beri buna vurgu yapan tek isim Prof. Dr. Haydar Baş Bey. zaman O'nu haklı çıkardı, almıyorlar, almayacaklar?
Bizi aralarına almayacakları gibi siyasi tavizlere dönüşen üyelik şartlarının bugüne kadar maliyeti çok yüksek olmuştur.
İdamı kaldırırken, zinayı suç kapsamından çıkarırken, domuz etini kasaplık et sınıfına sokarken, cami yerine ibadethane kelimesini getirerek mantar gibi kilise evi açılmasına müsaade ederken, Türk tarımını bitiren tahdit kanunlarını çıkarırken, yabancılara toprak satışının önünü açan düzenlemeleri hayata geçirirken, Türk hukuk sistemini ve sosyal hayatını bitiren daha pek çok uygulamayı meclisten geçirirken bizlere hep, AB'ye girmek için denilmedi mi?
Öyle ki, AB'ye giriş, bizlere dayatılan tavizlerin hukuki bir bahanesi olmuştur.
Ülke sınırlarını kaldırarak büyük Avrupa devleti ülküsünü hayata geçirmekten vazgeçmeye başlayan AB'ye girmeye uğraşırken herhalde birlik kalmayacak.
Böyle giderse, AB'ye girmek için kapıda bekletilen Türkiye AB'den de daha önce tarihten silinecek?