AB kucağını açmış bizi bekliyor da biz ayak diretiyoruz. Bu nedenle Türkiye'deki 175 sivil toplum örgütü bir araya geliyor ve 'aman geç kalmayalım, çocuklarımızın geleceğini karartmayalım' diyor. Hükümete mesajlar yolluyor. Yahu hükümette aynı şeyi söylüyor da karşı taraftan 'tık' yok.
Bizim AB'ciler, toplumdan AB karşıtı söylemler yükselince nedense birden otel lobilerinde toplanıp tangoya durdular. Ben diyeyim tango siz deyin horon, ben diyeyim halay siz deyin samba. Amanın da aman bir baktık kimler kimler aparılmış da bir AB'ciler salatası çıkmış ortaya.
Bu manzarayı görünce nedense aklıma birden Karen Hanım geldi. Türkiye'yi AB'nin peşine takarak, bu uzun ince yolda kimlere paralar dağıttığı, kimleri kafa kola aldığı herkesin malumu. Bu toplantıyı yapmak için epey ulufe dağıtmış olmalı ki yok yok, çeşit bol. TÜSİAD dan MÜSİAD'a, ilahiyatçılardan, daha kimlere...
Keşke bana ayrılan bu yer müsait olsa da tam listeyi yazabilseydim buraya. Fasaryadan listeyi bir görebilseydiniz. Yazıyor, falanca üniversite adına filanca profesör. Yahu bir prof. üniversite tüzel kişiliğini temsil edebilir mi? Barolar birliğinden şu. Şu dernekten bu.
Pek çok kuruluşta gazetelere fakslar çekerek adlarının bu AB muhipleri listesinde yer aldığını ancak kendilerinin haberi ve ilgilerinin olmadıklarını söylüyorlar. Türkiye Mimar Odaları Birliği bunlardan bir tanesi.
Ama yazılı ve görsel medyamız büyük tantanayla verdi bu haberleri. İçtihad'dan bu güne değişen hiçbir şey yok.
"Enstrümanlar farklı senfoni uyumluydu. Sağcısı solcusu, Müslümanı laiki, işçisi patronu farklı görüşlerden 175 sivil toplum örgütü küçük ayrıntılarda değişik sesler çıkarsalar da tam bir milli bütünlük içinde 'Türkiye'nin geleceği AB' dedi. Belki de milli maçtan bu yana yakalanan en büyük milli beraberlik oldu." Bu arkadaşlar 'milli beraberliği' ancak milli maçta yaşanan heyecana kadar götürüyorlar. Oysa bu millet 'ulusal kurtuluş savaşı'nda göstermişti en son milli beraberliğini. AB bünyesinde mündemiç ülkelere karşı. Heyhat şimdi düğün bayram hep beraber AB'ye. Bunların ağababaları da böyleydi. Meşrutiyet döneminde Batıcıların yayın organı olan İçtihad (Abdullah Cevdet, Kılıçzade Hakkı Beyler, Celal Nuri)'ın başyazarı Avrupalı olmanın zorunluluğunu şöyle dile getiriyordu: "Ya biz Avrupa'ya gitmeliydik ya Avrupa bize gelecekti."
Bu AB'ci konsensüsün adı milli beraberlik ve bütünlük oldu. Allah aklımıza mukayyet olsun. AB her türlü etnik unsuru kaşıyarak hatta arkeolojik kazıyla yeni unsurlar çıkararak ülkeyi param parça etsin; bizde birlik ve beraberlik içinde halay çekip horon teperek AB'nin kucağına atlayalım.
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın 'tren kaçıyooor' çığlıkları akis buldu da sivil toplum örgütleri "Türkiye'nin yeri Avrupa Birliği'dir. Kaybedecek zamanımız yoktur" kararına vardı. Tamtam çığlıklarıyla AB'ye girmezsek milli bütünlüğümüzün tehlikede olduğunu söyleyerek; neredeyse Türkiye'ye ömür biçenler, yarın ne ekeceklerini hesaplıyorlar herhalde.
Bu toplantıdaki en önemli sonuçlardan biri de AB'nin Türkiye'ye koltuk değneği olmasıymış. Eee. Bu kadar hırpalanan ve bütünlüğü tehlikeye giren ülkeye koltuk değneği olsa iyi. Musalla taşı olmasın da. Daha girmeden halimiz buysa varın sonraki ahvalimizi siz düşünün.
Bakın bir de ne görüşler çıktı bu toplantıdan. İTO Başkanı Mehmet Yıldırım ve Türk-İş Başkanı Bayram Meral başta olmak üzere toplantıya katılan pek çok işadamı "AB'ye haysiyetli evet" demek gerektiğini söyledi. Bu tespitler ilginç. Öyleyse haysiyetsiz girişe sürükleyenler kimler acaba? Asıl sorulması ve cevap aranması gereken soru bu değil mi?
İşadamları örgütleri AB kumpanyasında başı çekiyor. Gazete ilanlarıyla hükümete muhtıra veren iş adamlarımız diğer yandaşlarına da örnek oluyorlar. MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu aldığı ilhamla: "TÜSİAD'ın tavrını doğru buluyoruz. Biz de benzer ilanlar vermeyi planlıyoruz. AB'ye tabii ki girelim." diyor. Hadi bakalım kolay gelsin. Nasılsa yazılı demokrasiye geçmiş bulunuyoruz. Gazete ilanlarıyla sorulan soruları başbakanımız da yazılı olarak yanıtlıyor.
Nereden organize edildiği açıkça belli olan bu toplantıyla desteği alınmak istenen kamuoyu, olayların farkına çoktan varmış durumda. Milletten kaçırılarak imzalanan anlaşmalar, hazırlanan programlara rağmen millet uyumuyor.
Karen Fogg imzası taşıyan bu uyduruk toplantının ardından, 'Avrupa Birliği'ne Karşı Ulusal İttifak Platformu' şemsiyesi altında milletin gerçek temsilcisi yaklaşık 500 sivil toplum örgütünün katılımıyla düzenlenen toplantıda önemli kararlar alındı ve Avrupa Birliği üyeliğinin ne anlama geldiği konusunda uyarılara yer verildi. Millet uyumuyor. Varsın gerisi otel lobilerinde tiyatrolarını oynayıp kendileri seyretsinler.
Bizim AB'ciler, toplumdan AB karşıtı söylemler yükselince nedense birden otel lobilerinde toplanıp tangoya durdular. Ben diyeyim tango siz deyin horon, ben diyeyim halay siz deyin samba. Amanın da aman bir baktık kimler kimler aparılmış da bir AB'ciler salatası çıkmış ortaya.
Bu manzarayı görünce nedense aklıma birden Karen Hanım geldi. Türkiye'yi AB'nin peşine takarak, bu uzun ince yolda kimlere paralar dağıttığı, kimleri kafa kola aldığı herkesin malumu. Bu toplantıyı yapmak için epey ulufe dağıtmış olmalı ki yok yok, çeşit bol. TÜSİAD dan MÜSİAD'a, ilahiyatçılardan, daha kimlere...
Keşke bana ayrılan bu yer müsait olsa da tam listeyi yazabilseydim buraya. Fasaryadan listeyi bir görebilseydiniz. Yazıyor, falanca üniversite adına filanca profesör. Yahu bir prof. üniversite tüzel kişiliğini temsil edebilir mi? Barolar birliğinden şu. Şu dernekten bu.
Pek çok kuruluşta gazetelere fakslar çekerek adlarının bu AB muhipleri listesinde yer aldığını ancak kendilerinin haberi ve ilgilerinin olmadıklarını söylüyorlar. Türkiye Mimar Odaları Birliği bunlardan bir tanesi.
Ama yazılı ve görsel medyamız büyük tantanayla verdi bu haberleri. İçtihad'dan bu güne değişen hiçbir şey yok.
"Enstrümanlar farklı senfoni uyumluydu. Sağcısı solcusu, Müslümanı laiki, işçisi patronu farklı görüşlerden 175 sivil toplum örgütü küçük ayrıntılarda değişik sesler çıkarsalar da tam bir milli bütünlük içinde 'Türkiye'nin geleceği AB' dedi. Belki de milli maçtan bu yana yakalanan en büyük milli beraberlik oldu." Bu arkadaşlar 'milli beraberliği' ancak milli maçta yaşanan heyecana kadar götürüyorlar. Oysa bu millet 'ulusal kurtuluş savaşı'nda göstermişti en son milli beraberliğini. AB bünyesinde mündemiç ülkelere karşı. Heyhat şimdi düğün bayram hep beraber AB'ye. Bunların ağababaları da böyleydi. Meşrutiyet döneminde Batıcıların yayın organı olan İçtihad (Abdullah Cevdet, Kılıçzade Hakkı Beyler, Celal Nuri)'ın başyazarı Avrupalı olmanın zorunluluğunu şöyle dile getiriyordu: "Ya biz Avrupa'ya gitmeliydik ya Avrupa bize gelecekti."
Bu AB'ci konsensüsün adı milli beraberlik ve bütünlük oldu. Allah aklımıza mukayyet olsun. AB her türlü etnik unsuru kaşıyarak hatta arkeolojik kazıyla yeni unsurlar çıkararak ülkeyi param parça etsin; bizde birlik ve beraberlik içinde halay çekip horon teperek AB'nin kucağına atlayalım.
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın 'tren kaçıyooor' çığlıkları akis buldu da sivil toplum örgütleri "Türkiye'nin yeri Avrupa Birliği'dir. Kaybedecek zamanımız yoktur" kararına vardı. Tamtam çığlıklarıyla AB'ye girmezsek milli bütünlüğümüzün tehlikede olduğunu söyleyerek; neredeyse Türkiye'ye ömür biçenler, yarın ne ekeceklerini hesaplıyorlar herhalde.
Bu toplantıdaki en önemli sonuçlardan biri de AB'nin Türkiye'ye koltuk değneği olmasıymış. Eee. Bu kadar hırpalanan ve bütünlüğü tehlikeye giren ülkeye koltuk değneği olsa iyi. Musalla taşı olmasın da. Daha girmeden halimiz buysa varın sonraki ahvalimizi siz düşünün.
Bakın bir de ne görüşler çıktı bu toplantıdan. İTO Başkanı Mehmet Yıldırım ve Türk-İş Başkanı Bayram Meral başta olmak üzere toplantıya katılan pek çok işadamı "AB'ye haysiyetli evet" demek gerektiğini söyledi. Bu tespitler ilginç. Öyleyse haysiyetsiz girişe sürükleyenler kimler acaba? Asıl sorulması ve cevap aranması gereken soru bu değil mi?
İşadamları örgütleri AB kumpanyasında başı çekiyor. Gazete ilanlarıyla hükümete muhtıra veren iş adamlarımız diğer yandaşlarına da örnek oluyorlar. MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu aldığı ilhamla: "TÜSİAD'ın tavrını doğru buluyoruz. Biz de benzer ilanlar vermeyi planlıyoruz. AB'ye tabii ki girelim." diyor. Hadi bakalım kolay gelsin. Nasılsa yazılı demokrasiye geçmiş bulunuyoruz. Gazete ilanlarıyla sorulan soruları başbakanımız da yazılı olarak yanıtlıyor.
Nereden organize edildiği açıkça belli olan bu toplantıyla desteği alınmak istenen kamuoyu, olayların farkına çoktan varmış durumda. Milletten kaçırılarak imzalanan anlaşmalar, hazırlanan programlara rağmen millet uyumuyor.
Karen Fogg imzası taşıyan bu uyduruk toplantının ardından, 'Avrupa Birliği'ne Karşı Ulusal İttifak Platformu' şemsiyesi altında milletin gerçek temsilcisi yaklaşık 500 sivil toplum örgütünün katılımıyla düzenlenen toplantıda önemli kararlar alındı ve Avrupa Birliği üyeliğinin ne anlama geldiği konusunda uyarılara yer verildi. Millet uyumuyor. Varsın gerisi otel lobilerinde tiyatrolarını oynayıp kendileri seyretsinler.
Mustafa Çiçek / diğer yazıları
- Birlik çağrısı / 27.10.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014