Kıbrıs hakkında Türkiye'nin görüş ve tutumu
Kıbrıs AB yolunda önümüze adeta bir engel olarak konulmak istenmiştir. Onun için siyasilerimiz bu konuyu bir an önce halletmek istemiş bulunmaktaydı. Son duruma gelince; Dışişlerimizden açıklama:
a - Kıbrıs Rumların ve Türklerin orta yurdudur!
b - Aralarında eşit hakların olması gerekir.
c - Rumlar tarafından referandum reddedildi. AB'ye girmeleri ise bu başarısızlığın ödülü - simgesi olmuştur.
d - Kıbrıs Türk kısmı evet dedi ama, AB'nin dışında kaldı.
e - Referandumlar aslında iki ayrı halkın var olduğunun kanıtı olmuştur.
f - Bu durum ise AB'nin bölünmüşlüğünü ifade eder. Onun için Rumlarla beraber tüm adanın katıldığının aslında tam tersi gerçekleşmiştir. AB içinde yapılan Kırbıs yorumları, hakikate ters düşmektedir.
g - Rumlar - Kıbrıs Türklerini temsil etme yetkisine sahip değildirler.
h - Kıbrıs Türkleri kendi anayasa ve idari sistemiyle kendi ülkelerinde yetkilerini kullanmaktadırlar. Anlaşma oluncaya kadar da bu durum böyle kalacaktır.
AB ve Türkiye'nin yalvarışları
AB kurulalı 40 yıldan fazla olmaktadır. Türkiye daha ilk yıllarda Yunanistan'la beraber müracaat etmişti. Yunanistan AB'ye çoktan girdi, şu anda da Kıbrıs Rum Kesimi girmiş oldu. Türkiye, adeta AB'ye "kara sevdaya" tutulmuş gibi oldu. Bizim siyasilerimizin bazıları, AB diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Biz böyle aşırı istekli olunca da, onlar hep nazlanıyor, böylece de bize devamlı olarak paketler halinde (Onların gönderdikleri 8. paket Meclis'ten geçirilmeye çalışılmaktadır) yasa üstüne yasa (ev ödevi olarak) çıkartıyorlar. Türkiye AB önünde adeta ilköğretim sıralarında bir öğrenci gibi onların her dediğine evet demek zorunda kalmaktadır.
Türkiye yıllarca AB kapası önünde beklemektedir
AB'ye bizden çok sonra müracaat eden onlarca ülke girdi, biz hala kapıda bekletiliyoruz. Ama onların hepsi Hıristiyan nüfuslu ülkelerdir. İçlerinden tek bir Müslüman ülke bile yoktur!
Geçen gün Dışişleri bakanımız: "Kapılarını kıra kıra çalacağız" dedi. Ama şu ana kadar kimse AB kapılarını kırmaya teşebbüs etmeden AB'ye usulca girdi. Demek ki kapı kırarak hiçbir yere girmek pek mümkün olmamaktadır!
Tony Blair'in Türkiye'ye 6 saatlik ziyareti
Blair Türkiye'ye 4 konu için gelmiş bulunmaktadır:
Türkiye'ye AB'ye mensup olan her ülke temsilcisinin gelişi büyük heyecanla karşılanmaktadır. Acaba bize dönük düşünceleri nedir, nasıldır? Onun için İngiltere Başbakanı'nın da gelişi heyecan uyandırmıştı. Üstelik 14 yıldan beri bir İngiltere Başbakanı Türkiye'yi ilk kez ziyaret etmekteydi.
Tony Blair, önce Başbakan Erdoğan'la, sonra da Cumhurbaşkanı Sezer ile görüştü ve o akşam geri döndü. 1 günlük iş ziyareti yaptı yani.
Koltuğunda büyük bir ihtimalle 4 ayrı dosya vardı. Bunlar:
1 - Türkiye'deki özelleştirmeden daha fazla pay alabilmek,
2 - İptal olan askeri ihalelerin geleceği hakkında görüşmek,
3 - Irak'taki ve Afganistan'daki konuları konuşmak,
4 - KKTC'deki izolasyonların kaldırılması konuları öncelikle görüşme
Programlarında büyük bir ihtimalle öncelikler mevcuttu. Görüldüğü kadarıyla AB devlet büyüklerinin akıllarında öncelikle kendi çıkarlarına dönük konular yer almaktadır. Bize dönük fikirleri ise sorulduğunda geçiştirmekle yetinmektedirler. Bunun yanında bu zat-ı muhteremler genellikle, Türkiye'ye geldiklerinde buradaki konuşmaları bize karşı anlayışlı olmaktadır. İsteklerimize dönük beyanatlar vermektedirler. Ama kendi evlerine döndüklerinde, bu üslup da, içerikleri de nedense değişmektedir. Orada konuştukları aslında hakiki düşünceleri olmaktadır.
Buradakiler ise sadece ve sadece gönül almaya dönük olmaktadır.
Kıbrıs AB yolunda önümüze adeta bir engel olarak konulmak istenmiştir. Onun için siyasilerimiz bu konuyu bir an önce halletmek istemiş bulunmaktaydı. Son duruma gelince; Dışişlerimizden açıklama:
a - Kıbrıs Rumların ve Türklerin orta yurdudur!
b - Aralarında eşit hakların olması gerekir.
c - Rumlar tarafından referandum reddedildi. AB'ye girmeleri ise bu başarısızlığın ödülü - simgesi olmuştur.
d - Kıbrıs Türk kısmı evet dedi ama, AB'nin dışında kaldı.
e - Referandumlar aslında iki ayrı halkın var olduğunun kanıtı olmuştur.
f - Bu durum ise AB'nin bölünmüşlüğünü ifade eder. Onun için Rumlarla beraber tüm adanın katıldığının aslında tam tersi gerçekleşmiştir. AB içinde yapılan Kırbıs yorumları, hakikate ters düşmektedir.
g - Rumlar - Kıbrıs Türklerini temsil etme yetkisine sahip değildirler.
h - Kıbrıs Türkleri kendi anayasa ve idari sistemiyle kendi ülkelerinde yetkilerini kullanmaktadırlar. Anlaşma oluncaya kadar da bu durum böyle kalacaktır.
AB ve Türkiye'nin yalvarışları
AB kurulalı 40 yıldan fazla olmaktadır. Türkiye daha ilk yıllarda Yunanistan'la beraber müracaat etmişti. Yunanistan AB'ye çoktan girdi, şu anda da Kıbrıs Rum Kesimi girmiş oldu. Türkiye, adeta AB'ye "kara sevdaya" tutulmuş gibi oldu. Bizim siyasilerimizin bazıları, AB diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Biz böyle aşırı istekli olunca da, onlar hep nazlanıyor, böylece de bize devamlı olarak paketler halinde (Onların gönderdikleri 8. paket Meclis'ten geçirilmeye çalışılmaktadır) yasa üstüne yasa (ev ödevi olarak) çıkartıyorlar. Türkiye AB önünde adeta ilköğretim sıralarında bir öğrenci gibi onların her dediğine evet demek zorunda kalmaktadır.
Türkiye yıllarca AB kapası önünde beklemektedir
AB'ye bizden çok sonra müracaat eden onlarca ülke girdi, biz hala kapıda bekletiliyoruz. Ama onların hepsi Hıristiyan nüfuslu ülkelerdir. İçlerinden tek bir Müslüman ülke bile yoktur!
Geçen gün Dışişleri bakanımız: "Kapılarını kıra kıra çalacağız" dedi. Ama şu ana kadar kimse AB kapılarını kırmaya teşebbüs etmeden AB'ye usulca girdi. Demek ki kapı kırarak hiçbir yere girmek pek mümkün olmamaktadır!
Tony Blair'in Türkiye'ye 6 saatlik ziyareti
Blair Türkiye'ye 4 konu için gelmiş bulunmaktadır:
Türkiye'ye AB'ye mensup olan her ülke temsilcisinin gelişi büyük heyecanla karşılanmaktadır. Acaba bize dönük düşünceleri nedir, nasıldır? Onun için İngiltere Başbakanı'nın da gelişi heyecan uyandırmıştı. Üstelik 14 yıldan beri bir İngiltere Başbakanı Türkiye'yi ilk kez ziyaret etmekteydi.
Tony Blair, önce Başbakan Erdoğan'la, sonra da Cumhurbaşkanı Sezer ile görüştü ve o akşam geri döndü. 1 günlük iş ziyareti yaptı yani.
Koltuğunda büyük bir ihtimalle 4 ayrı dosya vardı. Bunlar:
1 - Türkiye'deki özelleştirmeden daha fazla pay alabilmek,
2 - İptal olan askeri ihalelerin geleceği hakkında görüşmek,
3 - Irak'taki ve Afganistan'daki konuları konuşmak,
4 - KKTC'deki izolasyonların kaldırılması konuları öncelikle görüşme
Programlarında büyük bir ihtimalle öncelikler mevcuttu. Görüldüğü kadarıyla AB devlet büyüklerinin akıllarında öncelikle kendi çıkarlarına dönük konular yer almaktadır. Bize dönük fikirleri ise sorulduğunda geçiştirmekle yetinmektedirler. Bunun yanında bu zat-ı muhteremler genellikle, Türkiye'ye geldiklerinde buradaki konuşmaları bize karşı anlayışlı olmaktadır. İsteklerimize dönük beyanatlar vermektedirler. Ama kendi evlerine döndüklerinde, bu üslup da, içerikleri de nedense değişmektedir. Orada konuştukları aslında hakiki düşünceleri olmaktadır.
Buradakiler ise sadece ve sadece gönül almaya dönük olmaktadır.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006