Abbasiler döneminde ahlaki yozlaşma -1-
Bu dönemde nasıl bir ahlakî bozulmanın hâkim olduğunu anlamak açısından şu misaller bize bir fikir verebilir
23.01.2024 19:21:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Bu dönemde nasıl bir ahlakî bozulmanın hâkim olduğunu anlamak açısından şu misaller bize bir fikir verebilir:
Bir ara Harun Reşid'e Musul'dan büyük miktarda bir meblağ ve çok sayıda mal geldi. Bu malın bir cariyeye verilmesini emretti. İnsanlar dehşete kapılarak homurdanmaya başladılar.
Ebu'l-Atahiye, "Bu malın tamamını bir kadına mı veriyor, hem de elime o maldan hiçbir şey geçmediği halde?" dedi. Sonra Harun'un huzuruna girdi ve üç beyitlik bir şiir okudu. Harun ona yirmi bin dirhem verilmesini emretti. Fadl b. Rebi beş bin dirhem de fazladan verilmesini emretti.
İbrahim b. Mehdi bir gün Harun'a bir şarkı okudu. Bunun üzerine Harun Reşid ona bir milyon dirhem verilmesini emretti.
Harun Reşid yetmiş bin dirheme bir cariye satın aldı. Ona hediye olarak on iki bin dirhem değerinde bir mücevher aldı. O gün o cariyeye kendisinden bir şey istediği zaman mutlaka vereceğine dair yemin etti.
Buna karşılık, o dönem halkın ciddi bir zaruret içinde yaşadığı bir zamandı. Kureyşli iki adamın, "Felaketler bizi mahvetti, musibetler mallarımızı alıp götürdü" diye sızlandıkları kitaplarda yer alır.
Yine aynı dönemde Halife Harun Reşid'in büyük miktarda bir serveti vardı. Öldüğünde geride yüz milyon dinar değerinde ev eşyası, mobilya, mücevher, gümüş, hayvan, ayrıca yirmi beş milyon dinar para bırakmıştı.
Horasan Valisi'nin serveti ise seksen milyon dirhemi bulmuştu.
Harun Reşid'in oğlu el-Emin de aynı yolu izlemekteydi. Kendisi için kubbeli bir saray yaptırmıştı. Buraya ipek ve atlastan kızıl altın yaldızlı sergilerden perdeler yaptırmıştı.
El-Emin henüz küçük bir çocuk iken onun için avlanan balıklara altın küpe takardı. Bazıları küpelerin taşlarının yakut olduğunu da söylemişlerdir.
Memun evlenirken Fars ve Ahvaz vilayetlerinin bir yıllık gelirinin eşinin babasına verilmesini emretti.
Bu israf uygulamalarının yanı sıra, ahlakî olarak da bir yozlaşma hâkimdi. Tarihî kayıtlarda geçtiğine göre, ilk kez çevgen ve top oynayan, ok yarışı düzenleyen, ilk kez satranç oynayan halife Harun Reşid'dir.
Halife at yarışları düzenlerdi. Bir gün onun atı birinci oldu. Şairlere atı hakkında şiir yazmalarını emretti. Şairler içinde en önce Ebu Atahiye şiir okudu. Harun ona büyük bir ödül verdi.
Harun Reşid müziğe düşkündü. Şarkıcılara rütbeler ve sınıflar tahsis etmişti. Harun Reşid şarkıcı cariyelerden üç tanesine tutkundu. Onlar hakkında şiir bile yazmıştı:
"Üç kadın dizginlerime hâkim olmuşlar
Kalbimin her tarafını kaplamışlar
Ne oluyor bütün dünya bana boyun eğerken
Bana isyan eden bu üç kadına itaat ediyorum?
Bu, arzunun hâkimiyetinden başka bir şey değildir
Ona yenildim ve egemenliğimde bir delik açtılar."
Yine kayıtlarda geçtiğine göre, halife devamlı şarap içerdi. Bazen meclisinde bulunanlara kendi elleriyle şarap içirirdi.
Gülmeyi ve şakalaşmayı çok sever, İbn Ebu Meryem el-Medenî'yi yanından ayırmazdı. Ve onunla konuşmaktan, şakalaşmaktan hiç usanmazdı. Bu adamı sarayın bir yanına yerleştirmişti. Haremine, köle ve hizmetçilerinin arasına katılmasını sağlamıştı.
Hatta Harun Reşid'le ilgili Taberî'nin Tarih'inde geçen şu yüz kızartıcı ifadeler dikkat çekicidir: "Bir gün Abbas b. Muhammed, içi misk ve amber dolu bir kap hediye etti. Harun da bunu İbn Meryem'e hediye etti.
Abbas buna üzüldü. Ve İbn Meryem için şöyle dedi: 'Bunun anası o...'dur. Eğer bu kokuyu sürünürse mutlaka büyür.'
Harun buna güldü. Sonra İbn Meryem yerinden fırladı. Elini kabın içine daldırıp çıkardı ve avret yerine ve bütün organlarına sürdü. Sonra hizmetçisine kapta kalan kokuyu da karısına götürmesini ve ona şöyle söylemesini emretti: Bunu sür. Buradan gelince seni...'
Bu ifadeleri duyan Harun Reşid gülüyordu. Ardından İbn Meryem'e yüz bin dirhem bağışladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Bir ara Harun Reşid'e Musul'dan büyük miktarda bir meblağ ve çok sayıda mal geldi. Bu malın bir cariyeye verilmesini emretti. İnsanlar dehşete kapılarak homurdanmaya başladılar.
Ebu'l-Atahiye, "Bu malın tamamını bir kadına mı veriyor, hem de elime o maldan hiçbir şey geçmediği halde?" dedi. Sonra Harun'un huzuruna girdi ve üç beyitlik bir şiir okudu. Harun ona yirmi bin dirhem verilmesini emretti. Fadl b. Rebi beş bin dirhem de fazladan verilmesini emretti.
İbrahim b. Mehdi bir gün Harun'a bir şarkı okudu. Bunun üzerine Harun Reşid ona bir milyon dirhem verilmesini emretti.
Harun Reşid yetmiş bin dirheme bir cariye satın aldı. Ona hediye olarak on iki bin dirhem değerinde bir mücevher aldı. O gün o cariyeye kendisinden bir şey istediği zaman mutlaka vereceğine dair yemin etti.
Buna karşılık, o dönem halkın ciddi bir zaruret içinde yaşadığı bir zamandı. Kureyşli iki adamın, "Felaketler bizi mahvetti, musibetler mallarımızı alıp götürdü" diye sızlandıkları kitaplarda yer alır.
Yine aynı dönemde Halife Harun Reşid'in büyük miktarda bir serveti vardı. Öldüğünde geride yüz milyon dinar değerinde ev eşyası, mobilya, mücevher, gümüş, hayvan, ayrıca yirmi beş milyon dinar para bırakmıştı.
Horasan Valisi'nin serveti ise seksen milyon dirhemi bulmuştu.
Harun Reşid'in oğlu el-Emin de aynı yolu izlemekteydi. Kendisi için kubbeli bir saray yaptırmıştı. Buraya ipek ve atlastan kızıl altın yaldızlı sergilerden perdeler yaptırmıştı.
El-Emin henüz küçük bir çocuk iken onun için avlanan balıklara altın küpe takardı. Bazıları küpelerin taşlarının yakut olduğunu da söylemişlerdir.
Memun evlenirken Fars ve Ahvaz vilayetlerinin bir yıllık gelirinin eşinin babasına verilmesini emretti.
Bu israf uygulamalarının yanı sıra, ahlakî olarak da bir yozlaşma hâkimdi. Tarihî kayıtlarda geçtiğine göre, ilk kez çevgen ve top oynayan, ok yarışı düzenleyen, ilk kez satranç oynayan halife Harun Reşid'dir.
Halife at yarışları düzenlerdi. Bir gün onun atı birinci oldu. Şairlere atı hakkında şiir yazmalarını emretti. Şairler içinde en önce Ebu Atahiye şiir okudu. Harun ona büyük bir ödül verdi.
Harun Reşid müziğe düşkündü. Şarkıcılara rütbeler ve sınıflar tahsis etmişti. Harun Reşid şarkıcı cariyelerden üç tanesine tutkundu. Onlar hakkında şiir bile yazmıştı:
"Üç kadın dizginlerime hâkim olmuşlar
Kalbimin her tarafını kaplamışlar
Ne oluyor bütün dünya bana boyun eğerken
Bana isyan eden bu üç kadına itaat ediyorum?
Bu, arzunun hâkimiyetinden başka bir şey değildir
Ona yenildim ve egemenliğimde bir delik açtılar."
Yine kayıtlarda geçtiğine göre, halife devamlı şarap içerdi. Bazen meclisinde bulunanlara kendi elleriyle şarap içirirdi.
Gülmeyi ve şakalaşmayı çok sever, İbn Ebu Meryem el-Medenî'yi yanından ayırmazdı. Ve onunla konuşmaktan, şakalaşmaktan hiç usanmazdı. Bu adamı sarayın bir yanına yerleştirmişti. Haremine, köle ve hizmetçilerinin arasına katılmasını sağlamıştı.
Hatta Harun Reşid'le ilgili Taberî'nin Tarih'inde geçen şu yüz kızartıcı ifadeler dikkat çekicidir: "Bir gün Abbas b. Muhammed, içi misk ve amber dolu bir kap hediye etti. Harun da bunu İbn Meryem'e hediye etti.
Abbas buna üzüldü. Ve İbn Meryem için şöyle dedi: 'Bunun anası o...'dur. Eğer bu kokuyu sürünürse mutlaka büyür.'
Harun buna güldü. Sonra İbn Meryem yerinden fırladı. Elini kabın içine daldırıp çıkardı ve avret yerine ve bütün organlarına sürdü. Sonra hizmetçisine kapta kalan kokuyu da karısına götürmesini ve ona şöyle söylemesini emretti: Bunu sür. Buradan gelince seni...'
Bu ifadeleri duyan Harun Reşid gülüyordu. Ardından İbn Meryem'e yüz bin dirhem bağışladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.