Avrupa Birliği, mevcut 15 üyesiyle ekonomik ve sosyal problemlerine çözüm ararken Mayıs ayındaki genişlemeyle 25'e çıkacak yeni üye sayısıyla problemlerini daha da katlandırmış olacak.
Birlik, 2000 yılının ilk aylarında tedavüle sürdüğü yeni parası Euro ile şu sıralar sıkı bir mücadale vermekte. Almanya ve Fransa'nın başını çektiği blok ile çevresel ülkeler para ve maliye politikalarıyla ters düşüyor. Para konusunda Birlik'te tam bir birlik sağlanamamış durumda anlayacağınız.
Dış ticaret açıklarının yapısı, ülke içi istihdam ve işsizlik, sıkı para politikaları ve genişleyici mali akımlar yanısıra ulusal rantiye paralelinde faiz uygulamaları konularında Avrupa Merkez Bankası'nın üye ülkelere ikircikli yaklaşımı bu dengeleri daha da hassas kılıyor.
Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un oluşturduğu Benelüks ülkelerinde sosyal yapı yavaş yavaş çöküyor. Ülke nüfusu her geçen gün hantallaşırken genç nüfusun apolitik ve asosyal yaşamı hükümetleri kara kara düşündürüyor.
Polonya, Avusturya ve Yunanistan gibi ülkeler, Birlik içerisinde ve karar alma sürecinde daha etkin rol almak için diğer ülkelerle ipleri germiş durumdalar.
Almanya ve Fransa ise büyük oranlı işsizlik karşısında diğer ülkelere kaynak aktarmanın maliyetleri üzerinde temkinli kararlar alıyorlar.
Ekonomik açılımlar vaadederek ortaya çıkan ve siyasal birliğe kayan "Zengin Avrupa''temelinde yeni bölünmeler ve çatlaklar kendini bariz bir şekilde gösteriyor.
Bu çatlaklar büyüdükçe ulusal kimlikler ön plana çıkıyor. Ulusal alandan uluslarüstü konuma sıçramayı hayal eden ülkelerin daha ulusalcı politikalara sarılmaları oldukça düşündürücü.
Bunun en bariz örneğini Avrupa bugün göç konusunda, ona yönelik çözüm aralışlarında yaşamakta.
1 Mayıs'ta üyeliğe 10 yeni üye gelecek. Bunlar: Çek Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs, Malta, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya.
Mayıs'taki genişleme Birlik için sancılı bir geçiş olacak.100 binden fazla insan genişlemeyle birlikte işçi statüsü kazanacak.Asıl sorun burada patlıyor.
Bu yeni üyeler karşısında bakın hangi ülkeler ne tepki veriyor.
Avusturya, işgücü piyasasını açmaktan korkuyor ve Avrupa ükelerinden iş akışını kesmek için yedi yıllık kısıntıyı düşünüyor.
Belçika,göçmenlere iki yıl kısıtlama getiriyor.
Danimarka, bazı bölge ve meslekler için çalışma hakkını sınırlıyor.Finlandiya,iki yıllık dönem için göçmen alımını kesti.Fransa, Doğu Avrupa ülkelenrile ikili irtibata geçerek göçe çare arıyor.Almanya, yedi yıllık engelleme hakkını saklı tutuyor.
İtalya Lüksenburg, Yunanistan, İsveç, Portekiz, Hollanda, İspanya da buna benzer kısıtlama ve yasal kotadan yana tavır aldılar.En gevşek politika izleyen iki ülke İngiltere ve İrlanda.Onlar da hükümetler bazında alternatif çözüm arayışındalar.Avrupa Birliği mevcut zenginliğini başkalarıyla paylaştıkça küçülmeye devam edecek.
Yeni üye yeni külfet demek.
Kendi halkına çözüm üretememenin acısını derinden yaşayan Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye bakışını bu perspektiften yorumlamak lazım.
Siz olsanız tüm bu koşullara rağmen 70 milyonluk Türkiye'yi içinize alır mısınız?
Birlik, 2000 yılının ilk aylarında tedavüle sürdüğü yeni parası Euro ile şu sıralar sıkı bir mücadale vermekte. Almanya ve Fransa'nın başını çektiği blok ile çevresel ülkeler para ve maliye politikalarıyla ters düşüyor. Para konusunda Birlik'te tam bir birlik sağlanamamış durumda anlayacağınız.
Dış ticaret açıklarının yapısı, ülke içi istihdam ve işsizlik, sıkı para politikaları ve genişleyici mali akımlar yanısıra ulusal rantiye paralelinde faiz uygulamaları konularında Avrupa Merkez Bankası'nın üye ülkelere ikircikli yaklaşımı bu dengeleri daha da hassas kılıyor.
Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un oluşturduğu Benelüks ülkelerinde sosyal yapı yavaş yavaş çöküyor. Ülke nüfusu her geçen gün hantallaşırken genç nüfusun apolitik ve asosyal yaşamı hükümetleri kara kara düşündürüyor.
Polonya, Avusturya ve Yunanistan gibi ülkeler, Birlik içerisinde ve karar alma sürecinde daha etkin rol almak için diğer ülkelerle ipleri germiş durumdalar.
Almanya ve Fransa ise büyük oranlı işsizlik karşısında diğer ülkelere kaynak aktarmanın maliyetleri üzerinde temkinli kararlar alıyorlar.
Ekonomik açılımlar vaadederek ortaya çıkan ve siyasal birliğe kayan "Zengin Avrupa''temelinde yeni bölünmeler ve çatlaklar kendini bariz bir şekilde gösteriyor.
Bu çatlaklar büyüdükçe ulusal kimlikler ön plana çıkıyor. Ulusal alandan uluslarüstü konuma sıçramayı hayal eden ülkelerin daha ulusalcı politikalara sarılmaları oldukça düşündürücü.
Bunun en bariz örneğini Avrupa bugün göç konusunda, ona yönelik çözüm aralışlarında yaşamakta.
1 Mayıs'ta üyeliğe 10 yeni üye gelecek. Bunlar: Çek Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs, Malta, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya.
Mayıs'taki genişleme Birlik için sancılı bir geçiş olacak.100 binden fazla insan genişlemeyle birlikte işçi statüsü kazanacak.Asıl sorun burada patlıyor.
Bu yeni üyeler karşısında bakın hangi ülkeler ne tepki veriyor.
Avusturya, işgücü piyasasını açmaktan korkuyor ve Avrupa ükelerinden iş akışını kesmek için yedi yıllık kısıntıyı düşünüyor.
Belçika,göçmenlere iki yıl kısıtlama getiriyor.
Danimarka, bazı bölge ve meslekler için çalışma hakkını sınırlıyor.Finlandiya,iki yıllık dönem için göçmen alımını kesti.Fransa, Doğu Avrupa ülkelenrile ikili irtibata geçerek göçe çare arıyor.Almanya, yedi yıllık engelleme hakkını saklı tutuyor.
İtalya Lüksenburg, Yunanistan, İsveç, Portekiz, Hollanda, İspanya da buna benzer kısıtlama ve yasal kotadan yana tavır aldılar.En gevşek politika izleyen iki ülke İngiltere ve İrlanda.Onlar da hükümetler bazında alternatif çözüm arayışındalar.Avrupa Birliği mevcut zenginliğini başkalarıyla paylaştıkça küçülmeye devam edecek.
Yeni üye yeni külfet demek.
Kendi halkına çözüm üretememenin acısını derinden yaşayan Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye bakışını bu perspektiften yorumlamak lazım.
Siz olsanız tüm bu koşullara rağmen 70 milyonluk Türkiye'yi içinize alır mısınız?
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005