Bu haller bu zatı hayrette bırakır. Üzülür, kalbi kederle dolar. Zahirine baksa yalnız kötülük görür. Kalbine dönse, yalnız hüzün ve zulmet görür. Allah'a dua etse icabet bulmaz. Bir yandan vaad alsa verildiğini göremez. Birine bir şey vermek istese yerine getiremez. Bir rüya görse tabir etmek kolay olmaz. Halka karışmak istese yapamaz. Şayet bir kolaylık bulup halka gitmek istese derhal bela ile karşılaşır.Halkın eli, bu durumda ona musallat olur. Neredeyse tırnaklarıyla vücudunu parçalarlar. Dilleri ırzına malına dokunur. İlk halinden bazı şeyler anlatmak isterse, diyemez. Evvelce gördüğü nimete karşı, şimdiki belayı hoş görse yapamaz. Bu halde, nefis onu böyle yok eder. Heva, şahsi arzu onu ilk halden alıkoyar. Manevi yolculuğu tükenir. Oluşlar durur. Manevi hal kapanır. Daimi bir telaş içinde kalır. Her gün sıkıntısı üzüntüsü çoğalır. Bu haller devam ederken haberi olmadan manen yükselir. Birden kapı açılır, bu açılış ani olur, açılışla beraber maddi ve manevi varlık yok olur, yalnız ruh kalır.İşte bu halde işler başka olur. Batıni deruni sesler işitir. İlk söz; Hz. Eyyub'a olduğu gibi tecelli eder:- " İşte sana, tatlı su, iç ve şifa olduğunu bil, yıkan!.. Ayağını vur, o çıkar..."Kalbinde rahmet çeşmeleri akmağa başlar. İlâhi rahmet ve şevkat onu diriltir, ona hakikat kapıları açılır. Gönül yolları gösterilir. Her kuvvet karşısında söner. Her varlık hizmetine koşar. Diller onu över. Her canipten onun ziyaretine koşarlar. Şah diye geçinen, kendilerini yaratıcı olarak tanıtanlar, onun kapısında köleye benzerler. O, insan olmuştur. Rahmet onun yüzünden okunur. İlâHİ NUR, gözlerinden çıkar. Kendisini de halinden memnun eder. Bu hali hakka varıncaya kadar devam eder.Sonra kavuşacağına kavuşur. Dünya gözü onu görmez, buranın duygusu o alemi sezemez. Allah-ü Taâla onlara hazılanan nimetleri anlatırken şöyle buyuruyor.-" Onların mükafatı büyüktür. Buradaki ölçüler ve tartılı bilgi onları bilemez. O göz kamaştırıcı nimetleri hiçbir nefis bilemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.