Maliye'de görevli bir dostumla karşılaştım geçen sabah. Elindeki dosyalarla yol kenarında bekliyordu.-Hayırdır abi? -Sorma ya bıktım bu işten. Esnaf bitik, vatandaş bitik. Her gün her saat icraya gitmekten bıktım. Yine gideceğim biraz sonra. - (Gülerek) Sen alışıksındır, niye şikayet ediyorsun ki? dedim.Hafif dokundurmalı bu soruya bakın ne cevap verdi dostum;- Ben 2002'de göreve başladım bu vergi dairesinde. O zaman borçlu ilk 1000 mükellefin toplam vergi borcu 12 trilyon lira idi. Her zaman icraya gitmezdik. Şimdi borçlu ilk 1000 mükellefin toplam borcu 60 trilyon civarında, bilmem anlatabiliyor muyum, biz de insanız, yeter ya, bu kadar olmaz. Sabahtan akşama kadar icradayız, mal kaldırıyoruz.- Haklısın dedim, vedalaştık.. Çok üzüldüm. Hatta dehşete düştüm. Tam 5 katı. 3,5 yılda, bu hükümet döneminde tam 5 kat borç... Hem de ilk 1000 mükellef.. Yazık bu millete..Tam da, bu milleti bu hale getirenler yarın bu hesabı nasıl verecek diye düşünürken kiminle karşılaşayım? Kamyonetçi Hasan.. Baktım çay içiyor büfede..İlginç olan şu; Hasan da icra işlerinde zaman zaman kamyoneti ile çalışır. Mal kaldırır. Karşılığında daireden üç-beş para kazanır. Zaman zaman söylerdim;- Bırak şu işi Hasan, kimsenin ahını alma derdim. O da;- Ne yapayım ekmek parası, derdi..O sabah sanki sözleşmiş gibi -ilginç bir tevafuk olsa gerek- ikinci defa bir icracıyla karşılaştım..Selamlaştık Hasan'la. Çay söyledi bana. Sohbet ettik, bir süredir görüşemiyorduk. - İcra işleri nasıl gidiyor dedim. - Abi bıraktım ben o işi dedi. - Hayırdır Hasan? O kadar söyledik bırakmadın, şimdi ne oldu? Anlattı hikayeyi Kamyonetçi Hasan;- Hergün ağlayan, evdeki eşyayı almayın diye çırpınan insanlara artık dayanamadım abi, bıraktım..Aynı soruyu ona da sordum; Alışıksındır sen, neden şikayet ediyorsun ki?- Önceden bir şekilde malı kaldırmazdık. En azından sayısı azdı. Genelde borçlu ile anlaşılır, biraz para alınır, gerisi zamana yayılırdı. Şimdi öyle değil artık herkes borçlu, artık her gün mal kaldırılıyor. Televizyon, beyaz eşya, müzik seti, evde ne varsa..Devam etti Hasan; - Geçen gün yine bir eve girdik. Evde oda falan yok. 2 çocuk var, anneleri var, hepsi bir yerde yaşıyor. Mutfak yok, götürülebilecek buzdolabı yok ,çamaşır makinesi yok hiçbir şey yok. Bir tek eski bir televizyon var, bir de soba. 160 YTL borçları varmış bir yere, ödeyememişler. Kocası işsizmiş uzun bir süredir kadının. Kadın ağlayarak icra avukatına kocasının günlük yevmiye ile bir işe girdiğini bu borcu ödeyeceklerini söyledi. Üstelik adam görüşmüş borçlu olduğu yer ile. İşe girdim, bu borcu ödeyeceğim, biraz bekleyin demiş. Ama ikna edememiş. İcra avukatı bana televizyonu alalım bari dedi. Benim elim gitmedi. Almamak için direndim. Kızdı bana, ben de mecburen kucakladım televizyonu. Ben televizyona sarılınca evin 5-6 yaşlarındaki küçük çocuğu çığlık attı, hüngür hüngür ağlıyordu, benimle beraber televizyona sarıldı, amca ne olur televizyonumuzu almayın başka hiç bir şeyimiz yok dedi. İçim parçalandı. Kahroldum. Yaptığım bu işe lanet olsun dedim. Param olsaydı cebimde, inan ben ödeyecektim borçlarını. Ama aldık televizyonu mecburen. O olaydan sonra bıraktım bu işi.Ağlattın beni be Hasan.. Öyle ki şu satırları yazarken bile gözlerim yaşardı..Şimdi sana diyeceklerim var ey AKP Hükümeti!Bu millet çok yokluklar görmüştür alışıktır, fakirliği bilir, açlığı bilir.. Hatayı devletinde değil kendinde arar.. Laf söyletmez devletine.. Yeter ki devletimiz, ekonomimiz her yıl % 9.9 büyüsün biz çile çekelim der, Yalan bilmez bu millet, yalan söylemez. Koca koca devlet adamlarının da yalan söyleyeceğini düşünmez. Borcumuz namusumuzdur der, aç kalır öder borcunu. Ödeyemezse yüzü kızarır, utanır, belki de kendisine zarar verir. Şimdi siz bu milleti kandırabilirsiniz, fakirliğe mahkum edebilirsiniz. Açlıkla ve yoklukla onları oyaladığınızı düşünebilirsiniz. Ama unuttuğunuz bir şey var. Bu necip milletin hazmedemediği bir tek şey vardır; o da kanlarıyla suladığı vatan topraklarının satılmasıdır, peşkeş çekilmesidir. İşte bunu yapamazsınız, yaptıramazsınız. Bu millet düşman çizmesi sokmaz bu topraklara..Ve bu millet size gereken cevabı tam 90 yıl önce Çanakkale'de vermiştir;1917 yılı 43. Alay 1. Piyade Taburu. 1. Bölük. Yemek Listesi: 15 Haziran: Sabah: Üzüm hoşafı, Öğle: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası, ekmek tam, mısır çorbası. 26 Haziran: Sabah: Yok. Öğle: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek tam. 18 Temmuz: Sabah: Üzüm hoşafı, Öğle: Yok. Akşam: Yok. Ekmek: Yarım. 8 Ağustos: Sabah: Yarım Ekmek. Öğle: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok. 21 Temmuz 1917'den itibaren ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir. Çünkü un kalmamıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yusuf Kırtorun / diğer yazıları
- ‘Ben okudum Atatürk tefsir etti’ / 30.05.2020
- Şeyhler, dervişler, müritler... / 23.01.2020
- Aref iranlı olmasaydı / 04.03.2011
- Paranız yoksa faturaları ödemeyin! / 22.07.2010
- Bırakın Baykal'ı, siz kendinizi düşünün / 15.05.2010
- İngiliz yapar, Haydar Hoca yapamaz / 18.03.2010
- İmam dua etti, gökten soykırım yağdı / 13.03.2010
- Bir zahmet biri izah etsin / 25.07.2009
- Korkunç bir durum / 05.06.2009
- Özür dilerim / 21.11.2008
- Şeyhler, dervişler, müritler... / 23.01.2020
- Aref iranlı olmasaydı / 04.03.2011
- Paranız yoksa faturaları ödemeyin! / 22.07.2010
- Bırakın Baykal'ı, siz kendinizi düşünün / 15.05.2010
- İngiliz yapar, Haydar Hoca yapamaz / 18.03.2010
- İmam dua etti, gökten soykırım yağdı / 13.03.2010
- Bir zahmet biri izah etsin / 25.07.2009
- Korkunç bir durum / 05.06.2009
- Özür dilerim / 21.11.2008