Aşk, genel manada bir insanın başka bir şeyi sevmesi demektir. İnsanın tabiatı, hayvanları, çiçekleri, çalışmayı, sanatı, bilimi; kısacası her şeyi çok sevmesi genel manada aşktır. Fakat bizim kültürümüzde aşk terimi, insanın karşı cinsini ya da Allah'ı sevmesi olarak yaygınlaşmıştır. Türk edebiyatı kadın aşkı ve Allah aşkı konusunda oldukça zengindir. İnsanı insan yapan temel hususiyetlerden birisi aşktır. Yani sevme, bağlanma, tutku; hatta ihtiras ve bu uğurda her türlü fedakârlığı saf bir kalple ve katışıksız bir feragatla kabullenme ve sonunda sızlanmama. Bir yerlerden okuduğum ya da birilerinden duyduğum "âşık olmayan eşek olur" sözü anlamlıdır. Zira âşık olmak demek, farkına varmak demektir. Duygusal, manevi, soyut zenginliklerin farkına varmak, varlıkların olayların, zamanın, mekanın, insanın içine gizlenmiş olan güzellik gibi olağanüstü bir değeri keşfetmek demektir. Âşık olmak, hayatı bütün derinliğiyle duyumsayarak yaşamak demektir. Âşık olmayan eşek olur, yani hayatı salt yeme, içme, uyuma faaliyetlerinden ibaret olarak görür. Âşık olmayan kişi, hayatı ve dünyayı derinliğine kavrayamaz, salt biyolojik bir süreç olarak görür, maddenin dışında manevi zenginlikleri görmeden ot gibi yaşayıp gider. Aslında böylesine bir hayat, yani eşek gibi yaşanan bir hayat, yaşanmamış sayılır. Ya da bir başka ifadeyle insanın doğuştan getirdiği kabiliyetlerini kullanmayarak kendi var oluşuna ihanet etmesi demektir. Aşkla arınma nasıl olur? Âşık olan insan, karşısındaki insanın değerini, önemini derinden hisseder. Aşk, insan duygularını inceltir, eğitir. Sevmenin ne demek olduğunu bilen insan, başkasına kötülük yapmaktan olabildiğince çekinir. Özellikle Allah aşkı çok derin olan insanlar, kötülük ve günah işlemekten iyice çekinirler. Kişide Allah aşkı ne kadar derinse o kadar mükemmel insan olur. Dolayısıyla tasavvufta ilahi aşkla arınma, çok önemli bir olgudur. Ahmet Yesevî bir hikmetinde şöyle der: "Dertsiz insan insan değil, bunu anla; Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinle; Gönlünüzde aşk olmasa, bana ağla; Ağlayanlara has aşkımı bağışladım." Yesevî, aşkı olmayan insanın hayvan olduğunu söylüyor ki bu doğrudur. İnsan da hayvan da canlıdırlar ve ikisi de yeyip içer, soluk alıp verirler. Fakat aralarındaki fark, insanın şuurlu ve duygulu olmasıdır. Aşk, büyük bir şuur ve derin bir duygudur. Bu, hayvanda yoktur. Hayvanlar sadece cesetleriyle ilgilidirler, maddi boyutla sınırlıdırlar. İnsan ise biyolojik varlığından öte maneviyatla, duyguyla, düşünceyle, kültürle, sanatla, bilimle de ilgilenir. Asıl manevi tarafıyla anlam kazanır. Aşk, varlığı derinden hissetmek, farkına varmaktır. Hayvanda bu yoktur. Yesevî'nin "Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinle;" mısraı, Türkiye Türkçesinde güzel bir nükte olarak şöyle ifade edilir: "Âşık olmayan eşek olur." Aşk, başkasını sevmek ve onun için fedakârlık yapmak demektir. Aşk, başkasına kötülük değil iyilik yapmaya sevkeder. Aşk, ince, derin insani duyguları geliştirir. Dolayısıyla insanın kabalıklardan, kötülük yapma istek ve duygularından arınması için aşk derinliği kaçınılmazdır. İnsan Allah'a sonsuz bir aşkla bağlanarak, Allah'ta yok olarak, Allah'ta sonsuzluğa ulaşarak sonsuza dek diri kalırlar. Bu da ontolojik anlamda insanın tatmin olması demektir. Allah'a inanmayan insanın varlık ve varoluş sorunu çözümlenmemiş olur. Bu da insanı bunalıma sokar. Huzur, Allah'a sonsuz aşktadır. Yesevî şöyle der: "Gerçek âşıklar diridirler ölmezler Ruhları da yer altına girmezler Zâhid âbid bu anlamı bilmezler Gerçek âşıklar halkın Hızır'ıdırlar." Ontolojik anlamda var oluş sorununun gerçek çözümü, kişinin ruh ve beden varlığının tamamında Allah'ın bütün isimlerinin tecellilerini, Allah'ın kendi varlığı üzerindeki mutlak tasarrufunu derinden, içten, gönülden, kalpten hissetmesindedir. Bu anlamda insanın kendi varoluşunun hakikatini en iyi hisseden, büyük bir aşkla Allah'a bağlanan Hallac??"ı Mansur'dur. Nitekim Ahmet Yesevî, bu meseleyi en iyi kavramış velilerden biridir. Şöyle değerlendirir: "Mansur der: Ene'l??"Hak erenler işi, doğru Mollalar da: Yanlış, gönlüne kötü gelip Söyleme Ene'l??"Hak, kâfir oldun Mansur der Kur'an içinde budur deyip öldürdüler taş atıp Bilmediler mollalar Ene'l??"Hak'kın manasını Zahir ehline hal ilmini görmedi münasip."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015