‘Ali dünyada da ahirette de efendidir’
Resûlullah (s.a.v), Hz. Fâtıma’ya şöyle buyurdu: “Amcan oğluyla iyi geçin, bu halle yetin. Kanaat sahibi ol. Seni öyle bir kimse ile evlendirdim ki, o, hem dünyada bir efendi, hem de ahirette bir efendidir”
04.09.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle buyuruyor:
Ashabdan İmran b. Hasın diyor ki: Peygamber Efendimizin yanında kendime göre hususi bir mevkiim vardı. Bir gün bu durumu bana açıktan anlattı ve şöyle buyurdu: "Yanımızda senin hususi bir kıymetin ve yerin vardır. Peygamberin kızı Fâtıma'yı ziyaret etmek senin için mümkün mü?"
"Anam babam sana feda... Elbette böyle bir ziyareti candan arzularım" dedim.
Kalktık... Hz. Fâtıma'nın evine vardık... Peygamberimiz (s.a.v.) kapıyı vurdu ve şöyle buyurdu: "Selâm size... İçeri girebilir miyim?"
Hz. Fâtıma, "Elbette ya Resûlallah" deyince, Efendimiz, "Benimle birlikte gelene de izin var mı?" buyurdu.
Kim olduğumu sorunca da, "İmran b. Hasın" buyurdu.
Hz. Fâtıma, benim Peygamber Efendimizle beraber olduğumu anlayınca şöyle dedi: "Seni gerçek peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, üzerimde yalnız bir aba var. Bununla tam örtünecek durumda dahi değilim."
Peygamber Efendimiz eliyle işaret etti: "Şöyle, şu şekilde yaparsın" buyurdu...
Hz. Fâtıma bu emir karşısında şöyle dedi: "Vücudumu bu şekilde örttüm sayılır, ya başı mı?"
Peygamber Efendimizin üzerinde bir örtü vardı, çıkardı Hz. Fâtıma'ya uzattı ve "Bunu da başına koy" buyurdu. Bundan sonra, izin verdi, içeri girdik... İçeri girince, "Allah'ın selâmı üzerine olsun, canım kızım, bu geceyi nasıl geçirdin?" diye sordu. Hz. Fâtıma şu cevabı verdi: "Sabahladım ama Allah şahit ki aç olarak. Öyle bir açlık beni sardı ki, onun tesiri ile yemek yiyecek kuvvetim dahi kalmadı, beni takatten düşürdü." Bunu işitince Efendimiz ağladı ve şöyle buyurdu: "Sızlanma canım kızım; ben de üç gündür Allah'a yemin olsun, bir yemek tatmadım. Allah katında senden daha ekremim. Eğer Rabbimden yemek ihsan etmesini isteseydim, olurdu. Ama ahireti, dünyaya tercih ettim." Efendimiz (s.a.v.), Hz. Fâtıma'nın sırtına eliyle dokundu ve devam etti: "Seni müjdelerim, Allah'a yemin olsun, sen cennet ehlinin hanımefendisisin." Hz. Fâtıma, "Ya Firavun'un karısı Âsiye ile İmran'ın kızı Meryem'in durumu?" Peygamber Efendimiz bunu da şöyle cevaplandırdı: "Âsiye kendi âleminin, Meryem kendi âleminin, Hatice de kendi âleminin hanımefendisi idi. Sen de, kendi âleminin hanım efendisisin. Sizler kamıştan örülü evler içindesiniz. Oralarda ne eza verici bir hal, ne de bir can sıkıntısı verecek söz... Amcan oğluyla iyi geçin, bu halle yetin. Kanaat sahibi ol. Seni öyle bir kimse ile evlendirdim ki, o, hem dünyada bir efendi, hem de ahirette bir efendidir."
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Ashabdan İmran b. Hasın diyor ki: Peygamber Efendimizin yanında kendime göre hususi bir mevkiim vardı. Bir gün bu durumu bana açıktan anlattı ve şöyle buyurdu: "Yanımızda senin hususi bir kıymetin ve yerin vardır. Peygamberin kızı Fâtıma'yı ziyaret etmek senin için mümkün mü?"
"Anam babam sana feda... Elbette böyle bir ziyareti candan arzularım" dedim.
Kalktık... Hz. Fâtıma'nın evine vardık... Peygamberimiz (s.a.v.) kapıyı vurdu ve şöyle buyurdu: "Selâm size... İçeri girebilir miyim?"
Hz. Fâtıma, "Elbette ya Resûlallah" deyince, Efendimiz, "Benimle birlikte gelene de izin var mı?" buyurdu.
Kim olduğumu sorunca da, "İmran b. Hasın" buyurdu.
Hz. Fâtıma, benim Peygamber Efendimizle beraber olduğumu anlayınca şöyle dedi: "Seni gerçek peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, üzerimde yalnız bir aba var. Bununla tam örtünecek durumda dahi değilim."
Peygamber Efendimiz eliyle işaret etti: "Şöyle, şu şekilde yaparsın" buyurdu...
Hz. Fâtıma bu emir karşısında şöyle dedi: "Vücudumu bu şekilde örttüm sayılır, ya başı mı?"
Peygamber Efendimizin üzerinde bir örtü vardı, çıkardı Hz. Fâtıma'ya uzattı ve "Bunu da başına koy" buyurdu. Bundan sonra, izin verdi, içeri girdik... İçeri girince, "Allah'ın selâmı üzerine olsun, canım kızım, bu geceyi nasıl geçirdin?" diye sordu. Hz. Fâtıma şu cevabı verdi: "Sabahladım ama Allah şahit ki aç olarak. Öyle bir açlık beni sardı ki, onun tesiri ile yemek yiyecek kuvvetim dahi kalmadı, beni takatten düşürdü." Bunu işitince Efendimiz ağladı ve şöyle buyurdu: "Sızlanma canım kızım; ben de üç gündür Allah'a yemin olsun, bir yemek tatmadım. Allah katında senden daha ekremim. Eğer Rabbimden yemek ihsan etmesini isteseydim, olurdu. Ama ahireti, dünyaya tercih ettim." Efendimiz (s.a.v.), Hz. Fâtıma'nın sırtına eliyle dokundu ve devam etti: "Seni müjdelerim, Allah'a yemin olsun, sen cennet ehlinin hanımefendisisin." Hz. Fâtıma, "Ya Firavun'un karısı Âsiye ile İmran'ın kızı Meryem'in durumu?" Peygamber Efendimiz bunu da şöyle cevaplandırdı: "Âsiye kendi âleminin, Meryem kendi âleminin, Hatice de kendi âleminin hanımefendisi idi. Sen de, kendi âleminin hanım efendisisin. Sizler kamıştan örülü evler içindesiniz. Oralarda ne eza verici bir hal, ne de bir can sıkıntısı verecek söz... Amcan oğluyla iyi geçin, bu halle yetin. Kanaat sahibi ol. Seni öyle bir kimse ile evlendirdim ki, o, hem dünyada bir efendi, hem de ahirette bir efendidir."
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.