Allah, zulmedenden intikam alır
Nuvbe padişahı, Muhammed b. Mervan' a dedi ki: "Sizler makama ulaştığınızda elinizin altındakilere zulüm yaptınız, dinî emirlerinizi çiğnediniz, Allah da amellerinizin cezasını sizlere tattırdı. Allah'ın sizlerin hakkındaki intikamı sona ermemiştir, devamı vardır, onun zamanı da ulaşacaktır"
12.05.2024 09:07:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Mensur Devaniki'nin zamanında, babasının veliahdı olan (Mervan Himar'ın oğlu) Muhammed b. Mervan hapse düştü. Bir gün Mensur'a şöyle dediler: "Muhammed b. Mervan senin zindanındadır. Onu çağırtıp da ondan, onunla Nuvbe padişahı arasında geçen olayı sorursan iyi olur." Mensur, Muhammed b. Mervan zindandan çıkartılıp yanına getirildiğinde ona şöyle dedi: "Muhammed! Seninle Nuvbe padişahı arasında geçen konuşmayı bizzat senden duymak istiyorum."
Muhammed şöyle dedi: "Hükümetimizin sonlarında (Ben-i Abbas tarafından) yenilgiye uğradığımızda, buradan firar edip Nuvbe adasına sığındık. Orada birtakım çadırların dikilmesini emrettim. Çadırlar dikildiğinde Nuvbe halkı onları görmekle şaşırıyorlardı. Bir gün, uzun boylu ve tas olan Nuvbe padişahı yalın ayakla bizi görmeye geldi ve selam verdikten sonra geçip kuru yerde oturdu. Ona, 'Neden halı üzerinde oturmuyorsun?' dedim.
Cevaben şöyle dedi: 'Ben bir padişahım, Allah, bir kimseyi yücelttiğinde O'na karşı tevazu etmesi gerekir.'
Sonra şöyle dedi: 'Duyduğuma göre sizler halkın ziraatını hayvanların ayağı altına alıyorsunuz. Oysa bozgunculuk sizin kitabınızda haram kılınmıştır. Müslümanların yeryüzünde bozgunculuk yapması doğru değildir.'
Dedim ki: 'Kölelerimiz cehaletliklerinden böyle yapmışlardır.'
Nuvbe padişahı, 'Neden şarap içiyorsunuz; oysa şarap sizin dininizde haram kılınmıştır? Müslümanın şarap içmemesi gerekir" dedi.
Cevabında dedim ki: 'Dostlarımızdan bazıları cahilliklerinden bu işi yapıyorlar.'
Nuvbe padişahı, 'Neden ipek elbiseler giyiyorsunuz ve altınlarla süsleniyorsunuz, oysa bunlar Peygamberinizin sözüyle haram kılınmıştır' dedi.
Dedim ki: 'Bizim Arap olmayan hizmetçilerimiz bu işleri yapıyorlar, biz onların isteğine aykırı davranmak istemiyoruz.'
Bu sözü deyince durup benim yüzüme baktı ve alaya alırcasına benim mazeretlerimi tekrarlayıp duruyordu.
Sonra şöyle dedi: 'Ey Mervan'ın oğlu! Durum dediğin gibi değildir, işin gerçeği şudur ki, sizler makama ulaştığınızda elinizin altındakilere zulüm yaptınız, dinî emirlerinizi çiğnediniz, Allah da amellerinizin cezasını sizlere tattırdı. Allah'ın sizlerin hakkındaki intikamı sona ermemiştir, devamı vardır, onun zamanı da ulaşacaktır. Ama korkum, bizim toprağımızda olduğunuz bir sırada azabın sizlere gelip çatması ve böylece bizi de sizinle yakalamasıdır. O halde en çabuk bir zamanda buradan uzaklaş.'
Biz de onun bu sözü üzerine Nuvbe şehrinden çıktık." (Bihar, c.47, s.186).
Muhammed şöyle dedi: "Hükümetimizin sonlarında (Ben-i Abbas tarafından) yenilgiye uğradığımızda, buradan firar edip Nuvbe adasına sığındık. Orada birtakım çadırların dikilmesini emrettim. Çadırlar dikildiğinde Nuvbe halkı onları görmekle şaşırıyorlardı. Bir gün, uzun boylu ve tas olan Nuvbe padişahı yalın ayakla bizi görmeye geldi ve selam verdikten sonra geçip kuru yerde oturdu. Ona, 'Neden halı üzerinde oturmuyorsun?' dedim.
Cevaben şöyle dedi: 'Ben bir padişahım, Allah, bir kimseyi yücelttiğinde O'na karşı tevazu etmesi gerekir.'
Sonra şöyle dedi: 'Duyduğuma göre sizler halkın ziraatını hayvanların ayağı altına alıyorsunuz. Oysa bozgunculuk sizin kitabınızda haram kılınmıştır. Müslümanların yeryüzünde bozgunculuk yapması doğru değildir.'
Dedim ki: 'Kölelerimiz cehaletliklerinden böyle yapmışlardır.'
Nuvbe padişahı, 'Neden şarap içiyorsunuz; oysa şarap sizin dininizde haram kılınmıştır? Müslümanın şarap içmemesi gerekir" dedi.
Cevabında dedim ki: 'Dostlarımızdan bazıları cahilliklerinden bu işi yapıyorlar.'
Nuvbe padişahı, 'Neden ipek elbiseler giyiyorsunuz ve altınlarla süsleniyorsunuz, oysa bunlar Peygamberinizin sözüyle haram kılınmıştır' dedi.
Dedim ki: 'Bizim Arap olmayan hizmetçilerimiz bu işleri yapıyorlar, biz onların isteğine aykırı davranmak istemiyoruz.'
Bu sözü deyince durup benim yüzüme baktı ve alaya alırcasına benim mazeretlerimi tekrarlayıp duruyordu.
Sonra şöyle dedi: 'Ey Mervan'ın oğlu! Durum dediğin gibi değildir, işin gerçeği şudur ki, sizler makama ulaştığınızda elinizin altındakilere zulüm yaptınız, dinî emirlerinizi çiğnediniz, Allah da amellerinizin cezasını sizlere tattırdı. Allah'ın sizlerin hakkındaki intikamı sona ermemiştir, devamı vardır, onun zamanı da ulaşacaktır. Ama korkum, bizim toprağımızda olduğunuz bir sırada azabın sizlere gelip çatması ve böylece bizi de sizinle yakalamasıdır. O halde en çabuk bir zamanda buradan uzaklaş.'
Biz de onun bu sözü üzerine Nuvbe şehrinden çıktık." (Bihar, c.47, s.186).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.