İnsan eğer Allah'ı sevdiğini iddia ediyorsa O'nunla beraber olması gerekir. İnsan kalbinde ve dilinde zikri hakim kıldığı zaman bilsin ki o kul, o insan, Rabbini seviyor. Hiç kendisinden endişe etmesin. Eğer kalbiniz, eğer diliniz Allah'ı sevmeye alışmışsa, Cenab-ı Hakk'ın adı geçtiği zaman kalbiniz hoşnut oluyorsa ve de devamlı surette hep onu anma duygusunu yaşıyorsanız, bilesiniz ki sizin geldiğiniz yer Allah'ı sevme noktasıdır. Allah hepimize bunu nasip etsin.Sevginin bir başka ifade tarzı daha var ki, Allah'a kavuşmayı arzu etmek, istemektir. Dikkat ederseniz hepimizde ölüm ötesinden çok ciddi bir korku vardır. Hem bilirsin ki "ben faniyim, öleceğim, öldükten sonra dirileceğim, hesap vereceğim, bu hesaba da hazırlanıyorum." Böyle bir hazırlığın olmasına rağmen, bu hazırlık kemal noktasında olmadığı için ölümden bir kaçış vardır. Çünkü sizi dünyaya bağlayan yapınız, duygunuz vardır.Ruhunuzun dışındaki bütün varlıklar sizi bu aleme bağlıyor. Bütün bunlar, sizin burada kalmanızı istiyor. Ruhunuz ise Cenab-ı Hakk'tan bir nefha-i ilahi olması münasebetiyle o da tıpkı bir kafes içerisindeki kuş gibi oluyor. Ruhun hakimiyeti sizin bedeninizde, vücut ülkenizde söz konusu ise o zaman O'na kavuşmayı istersiniz. Ölümden korkmazsınız.Bu, iman ehlinin kendisini kontrol sorusudur. Ölümden çekinmek maddi varlıklar için doğrudur. Ama bir de işin özü olan, aslimiz olan cevherimizden kaynaklanan Allah'a meyil duygusu var, O'na kavuşmak isteme hali var. Bizde bu ne kadar artarsa demek ki bizim Allah'a sevgimiz de o nispette artar. Bu duygunun insanda gelişmesi lazımdır. Müslim'in rivayetine göre Resulüllah Efendimiz,"Allah'a kavuşmayı arzu edenlere Allah da kavuşmayı arzu eder" (Buharî, Rikak 41; Müslim, Zikir 14 (2683) Tirmizi, cenaiz 67 (1066) buyuruyor. Bu duygununu şiddeti sende ne kadarsa sevginin de izahı, ispati o kadardır. Allah'a olan sevgi bununla ölçülür diyebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.