Ayık olmak zorundayız

Ne acı ki, şehit haberleri üzerine kurulu bir yazıyı daha kaleme almak zorundayız.
Türkiye; Cumartesi ve Pazar günleri Hakkâri’de 4 askerini, Bingöl’de ise 8 polisini daha teröre kurban verdi. Türk insanı iman kuvveti ve vatan sevgisi ile bu hazin tabloya dayanmaya çalışsa da, yürekler gelen acı haberlerle bir kez daha dağlandı.
Dış destekli terör meselesini nerede ise sıfırlamış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugün geldiği nokta, dışa bağımlı bir siyasetin yanlışlarını ifade etmektedir.
Atatürk döneminde ulus - devlet anlayışı ve tam bağımsızlık üzerine kurulu siyasetimiz, bugün ABD Dışişleri yetkililerinin sık sık gerçekleştirdiği ziyaretlerle şekillenmeye başlamıştır. Sadece Haziran ve Eylül ayları arasında 6 üst düzey ziyaret yapılmıştır.
Müslümanın Müslümana savaş ilan etmesinin kıyamet alametlerinden olduğu düşünüldüğünde, Suriye ile Türkiye’nin getirildiği nokta büyük bir Deccal fitnesidir.
ABD’nin, İsrail’in ve AB ülkelerinin ateşlediği bir Deccal
fitnesi…
Burada mesuliyet hepimizindir.
Basiretle hareket etmemiz gereken günlerden geçiyoruz.
Türk halkı metanetli olmak zorundadır. Birliğe ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyacımız var.
Kaldı ki Kürt, Türk, Laz, Çerkez vesaire Türk milleti şemsiyesi altında her vatandaşımız dışarıdan yapılan tüm fitnelere rağmen beraber yaşamak arzusundadır.
Bilgesam’ın geçtiğimiz günlerde 3 bin kişi üzerinde yaptığı bir anket Kürt ve Türk vatandaşlarımızın bir arada yaşama arzusunu teyit etti. Türklerin yüzde 70’i Kürt vatandaşlarımızın ise yüzde 90’ı birliğin bozulmasını istemiyor.
Bize ait olmayan ayrılık ve ayrımcılık fikirlerine karşı inadına bir ve beraberiz.
Devlet adamlarımız da ayık olmak zorunda.
Arap Baharı projesinde zerre faydamızın olmayacağı bir geleceğin şekillenmesinde en önde rol alıyoruz. Bu rol alış neticesinde geçen iki yıllık süreçte zarardan başka bir şey elde edemedik. Türkiye sınır komşuları tarafından dışlanmış, din kardeşleri tarafından “karşı saf” kabul edilmeye başlanmıştır.
Topraklarımızda konuşlanan sığınmacılar Suriye muhalefetinin önderleri olmuştur ve sınırı geçerek aktif eylemlerde bulunduktan sonra tekrar bu kamplara döndüklerinden bahsedilmektedir. Bu kampların ekonomik sıkıntısı bir yana bulundukları bölgede asayiş endişesi de başlamıştır.
Biz Suriye konusunda olaya müdahil oldukça, fatura ülke içindeki terör eylemlerinin artması şeklinde karşımıza çıkmıştır. Adeta Suriye’ye demokrasi getirme çabası, gizli kalmış hevesleri gerçekleştirmek için yumuşak bir zemine dönüşmüştür. Öyleyse bu Deccal fitnesi bir yandan birliğimizi yok ederken, diğer taraftan bizi komşularımızla birbirimize de düşürmektedir. Ayık olmak, gelişmeleri doğru tahlil etmek zorundayız.
Millet olarak fitnelere kanmadan birliğimizi muhafaza etmeye; devlet olarak da doğru kararları vermeye mecburuz.