Türk milletinin tarihe yön veren, çok geniş coğrafyalardaki hareketliliğinde sağlam aile yapısı ve düzeni son derece önemli bir rol oynamıştır. Bu geniş coğrafyalardaki azınlıkların dahi Türk kültür potasında erimesinde, Türk aile sisteminin sağlam esaslar üzerine kurulu, kavrayıcı, bütünleyici niteliklerinin büyük etkisi vardır.
Eğitim, ailede başlayıp okul, arkadaş grubu, meslek hayatı ile devam ederek gelişir.
Sosyal ilişki ve sorumlulukların ilkokulu olan ailede, kişilere sevgi, şefkat, anlayış, dayanışma, şeref, dürüstlük, sadakat, terbiye, inanç gibi manevî değerleri edinme; annelik-babalık, karılık, kocalık, çocukların sahip olması gereken yükümlülükler; insanlarla iletişimde saygı hoşgörü sınırını idrak edebilme, kültürel değerleri benimseme gibi sorumluluklar verilir.
Türk ticaret hayatında gelenekten geleceğe usta-çırak ilişkisi, bir nevi aile kurumunun ahilik kültürü içerisinde ekonomik hayata geçirilmesidir ki, hikmet ehline önemli mesajlar içermektedir.
İnanç yönünden meseleye bakacak olursak, Allah'ın (c.c) muhatabı Muhammed Mustafa'dır (s.a.v) ama maksadı Ehl-i Beyt'tir.
Buradaki hikmet 'aile' kurumudur.
Demek ki, iyi ve ideal bir kul olmak için iyi bir baba, anne ve çocuk olma şartı vardır!
Türk kültüründe ve siyaset geleneğinde devlete 'baba' sıfatının yakıştırılması aslında devletin milletine yaptığı hamiliğin en esaslı ifade tarzıdır.
Demek ki, sadece İslam ahlakı için değil siyasetten ticarete aile her sahada bir bütün olarak muhatap alınmalı, kişisel hak ve hürriyetler bireyin aile içindeki görev ve sorumluluklarına göre tanımlanmalıdır.
Batı emperyalizmi özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra işgal ve sömürü politikalarının merkezine, Türk kültürünü ve inancını bozmayı, bunun için de Türk aile kurumunu parçalamayı esas hedef belirlemiştir.
Meselenin analizi hususunda gerek kültür gerekse tarih kökeninden önemli notlar ile birey-aile-devlet bağı çok daha detaylı anlatılabilir, örneklendirilebilir ve önemine vurgular yapılabilir!
Ancak benim değinmek istediğim mesele günümüzde Türk aile kurumunun geldiği vahim durum ve bu durumdan nasıl kurtulabileceğimiz hususunda kültürel ve siyasi adımların atılması veya atılmasına yönelik plan ve programın ortaya konulmasıdır.
Ehl-i siyaset 'baba' hüviyetine bürünmelidir.
Babalar gibi satarım, bu devleti anonim şirket gibi yöneteceğiz, biz bu devleti yönetmek için daha az faizli borç bulacağız, bizim iktidarımızda Türkiye'ye dolar yağacak gibi söylem sahiplerinin her ne sıfatla olursa olsun Türk siyasetinde boy göstermesi ahlaki, tarihi ve siyasi olarak Türk devletçilik geleneğine yakışmamaktadır.
O halde meselenin asıl muhatabı olan Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) söz ve sorumluluk düşmektedir.
Neden?
Çünkü BTP'nin kurucusu olan merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey kaleme almış olduğu Milli Ekonomi Modeli ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne 'baba' kimliğini kazandıracak ve bu kimliğe uygun sosyal devlet tezini söylem ve eylem denkliğinde ortaya koyarak Türk siyasetini saplandığı bataklıktan çıkarmış, Cumhuriyet rejimi ile seçme ve seçilme hakkına kavuşan her bir Türk vatandaşına 'Baba Devlet'e oğul olma yolunda, siyaset yapmak adına meşru bir zemin oluşturmuştur.
O halde BTP; kültür, tarih, siyaset, ekonomi, inanç gibi hem sosyo-kültürel hem de sosyo-ekonomik her alanda önemli analizler yaparak Türk aile kurumunu bizzat muhatap almalı ve bu istikamette Milli Ekonomi Modelinin kurumsal nitelikteki söylem ve eylemlerini icra etmelidir.
Bu görev ve sorumluluk Türk aile kurumunun Bağımsız Türkiye Partisi ve genç Genel Başkanı üzerindeki en temel hakkıdır.
Türk milleti bu hakkı doğumla kazanmış, nice şehit ve gazilerimizin mirası olarak almıştır.
Bu birlik ve beraberlik helaldir…
- Davet / 03.06.2024
- Algı yönetimi / 04.05.2023
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021