Bak şu konuşan belgeye!

Papa VI. Paul'un misyonunun bir parçası olduğunu tüm dünyaya Zaman'dan (Bkz. Zaman, 10 Şubat 1998, Salı) ilan eden Fetullah Gülen Efendi'nin yanı sıra Hüseyin Gülerce, Ahmet Şahin ve Hayrettin Karaman gibi sözkonusu misyon istikametindeki mesai arkadaşları ve gönüllü yardımcıları, "Canım, ülkede misyonerlik diye bir problem mi var? Hani kaç kişi Hıristiyanlaştırılmış? Bu spekülasyonlar bugüne kadar din işinde hiç bezi olmamış bir takım marjinal solcu-ulusalcıların abartmaları..." şeklinde söylemlerle "vahim gerçekler"i örtmeye çalışsalar da, artık mızrak çuvala sığmıyor. Misyonerlik meselesi, "Müslüman milletimizin tamamının güvenlik ve iman meselesi" haline gelmiştir.

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, vatanımız ve tarihi coğrafyamız üzerindeki bu tehlikeye 15-20 yıldan beri dikkat çekiyor. Batı dünyasının, misyonerlik konusunu, "İslam-Türk medeniyetimizin ve yüce milletimizin tarihten silinmesi" bağlamında planladığını ortaya koyuyor; bu manada Osmanlı'nın Hicaz Bölgesi tecrübesi ışığında "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adıyla tarihi belgelere, hatıratlara ve sosyolojik tahlillere dayalı muhteşem bir eser sunuyor insanlığa.

Atı alan yerli-yabancı misyonerler ve diyalogcular Üsküdar'ı geçtikten sonra; Emniyet raporlarında "Bir tek Hıristiyan'ın dahi yaşamadığı Müslüman mahallelerde 35 bini aşkın kilise ev türetildiği", Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nın raporunda da "Türkiye'de faaliyet gösteren Protestan misyonerlerin, 2020 yılına kadar Türkiye nüfusunun yüzde 10'unu Hıristiyanlaştırmayı hedefledikleri" ifade ediliyor (Bkz. Zaman, 31 Aralık 2004, Cuma).

Eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Sami Uslu, 16 Ocak 2005'te İstanbul'da Avrasya Bir Vakfı'nın panelinde "Sadece Ankara-Keçiören'de dernek kisvesi altında 300 kadar küçük kilise açılmıştır" diyor. Varın siz hesap edin, Türkiye'de mantar gibi türetilen kilise evlerin nicelik ve niteliğinin nerelere vardığını?

"Nurcu papaz" başlıklarıyla adı-sanı bizden olan Hıristiyanlaştırılmış gençler ise çoktandır manşetlere taşınıyordu (Bkz. Milliyet, 15 Aralık 2001, Cumartesi).

AKP'nin sakallı bir milletvekilinin yakını olduğuna dikkat çekilen Presbiteryan Kilisesi papazı Yavuz Kapusuz, Ankara Ostim'de ev tipi kiliseye sığmadıklarını, bu sebeple kilise inşaatı için Milli Emlak'tan arazi talep ettiklerini belirterek "AKP iktidarı ve AB uyum yasaları bizim kurtarıcımız oldu" diyor (Bkz. Yeniçağ, 27 Aralık 2004, Pazartesi). Bak şu konuşana!

Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Bilal Eser "Ülkemizde 40 bini aşkın gencimizin Hıristiyanlaştırıldığı"na dikkat çekiyor.

Bütün bunlar olurken, Müslüman kılıklı VI. Paul çömezleri ve diyalogcu taşeronlar ise takılı kalmış kırık plak gibi "Nerede canım Hıristiyanlaştırma faaliyeti? Bu misyonerlik spekülasyonları, bir takım marjinal solcuların abartıları..." teranesi okuyorlar. Bak şu konuşana!

Şimdi de bu misyonerlik işleri, yerli Evanjelik dönme gençlerimizin işgalci Amerikan askerleri ve Başkan Bush için "zoraki dua" etmelerine kadar vardı.

Başbakan Tayyip Erdoğan, Wall Street Journal'da "Kahraman kadın ve erkek Amerikan askerlerinin en az kayıpla sağsalim evlerine dönmeleri için dua ediyorum" (Bkz. The Wall Street Journal, 31 Mart 2003, R. Tayyip Erdoğan'ın "Ülkem vefalı bir müttefik ve dosttur" başlıklı makalesi) diye "dua ve ümit"ini ilan etmişti. Herhalde bu dua yeterli olmamış ki, Evanjelik misyonerler ve Amerika'nın kucağına sığınmış yerli diyalogcularımız tarafından Hıristiyanlaştıran gençlerimize "İşgalci Başkan Bush'a zoraki dua" ettiriliyordu.

Bu bağlamda Kurban bayramının akabinde Tarsus'ta ilginç gelişmeler yaşandı. 1987'de Hıristiyanlaştırılıp Tarsus Uluslar arası Protestan Kilisesi Başpapazı yapılan İlker Çınar, tekrar Müslüman oldu. Ayrıca 5 yıl kadar önce, dinlerarası diyalogcularımızın üssü olan İzmir'deki seminere katıldıktan sonra Hıristiyanlaştırılıp, Başpapaz Çınar'ın yardımcılığına getirilen İsa Yorulmaz da 1 ay önce tekrar Müslüman oldu.

Yorulmaz, altı çizilmesi gereken şeyler anlatıyor; bazılarını, bizzat kendi ağzından aktarayım dilerseniz:

"...Hıristiyanlığın, Türkiye üzerinde oynanan oyunların bir aracı olarak kullanıldığını açıkça gördük. Amerikan konsolosluğundan talimatlar geliyordu. "Milli duyguları gelişmemiş insanlarla ilgilenin, onları Hıristiyan yapın" dediler. Bize Irak'ı işgal eden Amerikan askerlerine dua etme direktifi geliyordu. Biz Hıristiyan olduğumuz için artık Türk değilmişiz gibi bir durum oldu. Vatanımızla inancımız arasında kaldık; Hıristiyanlığın bir siyasi araç haline getirildiğini gördük. Hıristiyanlar İslam'daki Allah'ı gerçek tanrı saymıyorlar, Peygamberimizi (SAV) bir sahtekar ve yalancı olarak görürler. 50 insanı Hıristiyan yaptık; henüz Hıristiyan olmamış 150-200 kişiyle de özel ilgileniyorduk. Maaş artı pirimle çalışıyorduk; İnanç turizmi kapsamında gelenler, Türkiye'de yeni kiliseler kurmak isteyenler bizi de destekliyordu parasal olarak. Şimdi niye İslam'a döndük diye hemen hergün ölüm tehditleri alıyoruz. Dinlerarası diyalogun amacı, halkı İslam'dan kopartmak ve İslam'ı çürütmektir. İslam'a saygısı olmayan biriyle, Hz. Muhammed'e yalancı diyen biriyle nasıl diyaloga girebilirim? Yabancılar gelip bizim kilisemizde açıkça İslam'a, Allah'a, Hz. Muhammed'e iftira ederler. Sadece Tarsus Uluslararası Protestan kilisesinin faaliyeti olarak Tarsus'ta 5 bin İncil dağıtıldı. Urfa'da 500 bin civarında, Türkiye'de 8 milyon kadar İncil dağıtıldı. Ailem Müslüman; Hıristiyan olduğumda rahmetli babam çok üzülmüştü. Şimdi tekrar İslam'a döndüğümü göremediği için çok üzgünüm..." (Bkz. Gerçek Hayat, 18 Şubat / 24 Şubat 2005 sayısı). Bak şu konuşan canlı belgeye!

Bu vahim gidişat, üç-beş solcunun abartması öyle mi; bu Haç bu kılıfa, bu mızrak bu çuvala sığmaz a dostlar!

Aziz milletimizin, yüce medeniyetimizin, mukaddes vatanımızın, ve tarihi coğrafyamızın yerli ve yabancı odaklarca sürüklendiği bu Haçlı batağını görmemek için gafil olmak yetmez, belki hain olmak lazım...