Sayın başbakanımızın Mersin'de yaşanan ve Kıbrıs'ta devam eden bayrak krizlerine geç de olsa bir tepki vermesi, hükümet yanlılarını memnun etse de, ben açıkçası bu tepkiden pek memnun olmadım.
Sayın başbakan yaptığı konuşmasında "kimse bayrak krizini siyasi bir rant elde etmek için kullanmasın" gibilerinden bir cümle sarf etti (Acaba başbakan, kendi de bir rant elde etmemek için mi ilk birkaç gün sözünü dahi etmedi bu olayın diye insanın aklına gelmiyor değil).
Sayın Başbakan bu cümlesiyle bayrağa yapılan hakaret sonrası doğal tepki olarak bayrağını sahiplenen, mitinglere katılan, bayrağa saygı yürüyüşlerine katılan, "bayrak namustur, kimseye çiğnetmeyiz" deyip meydanları dolduran, hatta ve hatta evinin penceresine Türk bayrağı asan kişileri de bir nevi zan altında bıraktı.
Açıkçası düşündüm; şimdi ben sokakları dolduran yüzbinler içinde saatlerce Türk bayrağını sallarken, acaba hangi siyasi rantı elde etmek istedim. Acaba rengini şehitlerin kanından alan, ay-yıldızı da Allah'ı(c.c) ve Peygamberimizi (s.a.v) simgeleyen bayrağı ben camıma asarken başka birşey mi elde etmeye çalışıyordum? Acaba beni bayrağı için sokaklara dökülmüş, yaşı 70'leri çoktan aşmış nineler, dedeler mi gaza getirmişti; yoksa bayrağına sahip çıkmak için yürüyüş düzenlemiş, koca koca Türk bayraklarını alarak sokaklara dökülmüş vatanseverler mi?
Siyaset bunun neresinde diye düşündüm.
Türk bayrağının düştüğü durumu görüp de yürekleri parçalanan ve bir refleksle kendini sokaklarda bulan -ismi ne olursa olsun- dernek, vakıf, siyasi parti, her türlü özel ve kamu kuruluşları mensupları bir çıkar odağına, bir ranta mı hizmet etti?
Açıkçası Kıbrıs'ta meydana gelen Türk ve Kıbrıs bayraklarına haç çizenler sanki o haçı Türk milletinin kalbine de çikmek istiyorlar gibiydi.
Şimdi sormak lazım; bir insanın bayrağına sahip çıkması için illahi de bir siyasi partiye ya da bir derneğe ya da herhangi bir kurum veya kuruluşa üye olmaması mı lazım?
Sen X partidensin; nasıl sokaklara dökülürsün, nasıl miting yaparsın, sen nasıl bayrağı sevip sahip çıkarsın? (Bayrağın ait olduğu bazı partiler mi var yoksa). Bundan daha saçma bir şey olabilir mi!
Yahu bayrağa sahip çıkmanın partisi, derneği, kişisi mi olur.
Sayın başbakanımızın düşüncesi doğrultusunda bugün siyasi partilerin hepsinin ülke üzerinde rant elde etme planlarının olması gerekir.
Öyle ya!
Bayrak için sokaklara dökülen bayrağı değil de rantı düşünüyorsa; vatan millet diye yola çıkan da hizmeti değil cukkayı düşünüyordur.
Sayın Tayyip Bey'in siyasete bakış açısını yadırgadım doğrusu.
***
Tekrar başa dönersek...
Siyasi rant olur kaygısıyla bayrağa sahiplenmemek, laikliğin ihlali kaygısıyla başörtüsüne sahiplenmemeye ne kadar da benziyor değil mi?
Öyle ya!
Başörtüsü de ülkemizde, bir siyasi merkezi, bir siyasi otoriteyi, bir siyasi simgeyi (kimilerine göre) temsil ediyor diye yasak ülkemizde.
Tayyip Bey herhalde bundan yola çıkmış olsa gerek ki böyle bir cümleyi sarfedebildi.
Yoksa başörtüsü olayına çoktan çare bulmuştu herhalde.
İnanın bu siyasi rant ve siyasi simge olaylarını bizden başka bu kadar basite indirgeyen başka bir millet yok. Bazılarına göre herşey siyasi simge, herşey siyasi rant. Namaz kılanlar irticacı, imanlı olanlar irticacı, başörtüsü takanlar rejim düşmanı falan... Dini simgelerin(!) hangi anlama geldiğine takıldığımız kadar bayrağımıza sahip çıksak inanın bu durumda olmazdık.
***
Geçen günlerde televizyonda bir maçın başlama düdüğünü çalan bir hakeme denk geldim. Hıristiyan olan bu hakem önce -kendi dini icabı- istavroz çıkardı ve daha sonra maçı başlattı.
Düşünsenize Süper Lig'de bir hakem, 70 milyonun ekranlara kilitlendiği bir anda maçın başlangıç düdüğünü çalmadan önce ellerini açıyor "Yarabbi beni utandırma" diyor, ellerini yüzüne sürüyor, sonra da maçı başlatıyor.
Varın sonrasını siz düşünün.
Ne irticacılığı kalır o hakemin, ne de hangi güç odaklarından nemalandığı.
Hangi rant için bunu yaptığı da cabası tabi!
Ender KARABULUT
Sayın başbakan yaptığı konuşmasında "kimse bayrak krizini siyasi bir rant elde etmek için kullanmasın" gibilerinden bir cümle sarf etti (Acaba başbakan, kendi de bir rant elde etmemek için mi ilk birkaç gün sözünü dahi etmedi bu olayın diye insanın aklına gelmiyor değil).
Sayın Başbakan bu cümlesiyle bayrağa yapılan hakaret sonrası doğal tepki olarak bayrağını sahiplenen, mitinglere katılan, bayrağa saygı yürüyüşlerine katılan, "bayrak namustur, kimseye çiğnetmeyiz" deyip meydanları dolduran, hatta ve hatta evinin penceresine Türk bayrağı asan kişileri de bir nevi zan altında bıraktı.
Açıkçası düşündüm; şimdi ben sokakları dolduran yüzbinler içinde saatlerce Türk bayrağını sallarken, acaba hangi siyasi rantı elde etmek istedim. Acaba rengini şehitlerin kanından alan, ay-yıldızı da Allah'ı(c.c) ve Peygamberimizi (s.a.v) simgeleyen bayrağı ben camıma asarken başka birşey mi elde etmeye çalışıyordum? Acaba beni bayrağı için sokaklara dökülmüş, yaşı 70'leri çoktan aşmış nineler, dedeler mi gaza getirmişti; yoksa bayrağına sahip çıkmak için yürüyüş düzenlemiş, koca koca Türk bayraklarını alarak sokaklara dökülmüş vatanseverler mi?
Siyaset bunun neresinde diye düşündüm.
Türk bayrağının düştüğü durumu görüp de yürekleri parçalanan ve bir refleksle kendini sokaklarda bulan -ismi ne olursa olsun- dernek, vakıf, siyasi parti, her türlü özel ve kamu kuruluşları mensupları bir çıkar odağına, bir ranta mı hizmet etti?
Açıkçası Kıbrıs'ta meydana gelen Türk ve Kıbrıs bayraklarına haç çizenler sanki o haçı Türk milletinin kalbine de çikmek istiyorlar gibiydi.
Şimdi sormak lazım; bir insanın bayrağına sahip çıkması için illahi de bir siyasi partiye ya da bir derneğe ya da herhangi bir kurum veya kuruluşa üye olmaması mı lazım?
Sen X partidensin; nasıl sokaklara dökülürsün, nasıl miting yaparsın, sen nasıl bayrağı sevip sahip çıkarsın? (Bayrağın ait olduğu bazı partiler mi var yoksa). Bundan daha saçma bir şey olabilir mi!
Yahu bayrağa sahip çıkmanın partisi, derneği, kişisi mi olur.
Sayın başbakanımızın düşüncesi doğrultusunda bugün siyasi partilerin hepsinin ülke üzerinde rant elde etme planlarının olması gerekir.
Öyle ya!
Bayrak için sokaklara dökülen bayrağı değil de rantı düşünüyorsa; vatan millet diye yola çıkan da hizmeti değil cukkayı düşünüyordur.
Sayın Tayyip Bey'in siyasete bakış açısını yadırgadım doğrusu.
***
Tekrar başa dönersek...
Siyasi rant olur kaygısıyla bayrağa sahiplenmemek, laikliğin ihlali kaygısıyla başörtüsüne sahiplenmemeye ne kadar da benziyor değil mi?
Öyle ya!
Başörtüsü de ülkemizde, bir siyasi merkezi, bir siyasi otoriteyi, bir siyasi simgeyi (kimilerine göre) temsil ediyor diye yasak ülkemizde.
Tayyip Bey herhalde bundan yola çıkmış olsa gerek ki böyle bir cümleyi sarfedebildi.
Yoksa başörtüsü olayına çoktan çare bulmuştu herhalde.
İnanın bu siyasi rant ve siyasi simge olaylarını bizden başka bu kadar basite indirgeyen başka bir millet yok. Bazılarına göre herşey siyasi simge, herşey siyasi rant. Namaz kılanlar irticacı, imanlı olanlar irticacı, başörtüsü takanlar rejim düşmanı falan... Dini simgelerin(!) hangi anlama geldiğine takıldığımız kadar bayrağımıza sahip çıksak inanın bu durumda olmazdık.
***
Geçen günlerde televizyonda bir maçın başlama düdüğünü çalan bir hakeme denk geldim. Hıristiyan olan bu hakem önce -kendi dini icabı- istavroz çıkardı ve daha sonra maçı başlattı.
Düşünsenize Süper Lig'de bir hakem, 70 milyonun ekranlara kilitlendiği bir anda maçın başlangıç düdüğünü çalmadan önce ellerini açıyor "Yarabbi beni utandırma" diyor, ellerini yüzüne sürüyor, sonra da maçı başlatıyor.
Varın sonrasını siz düşünün.
Ne irticacılığı kalır o hakemin, ne de hangi güç odaklarından nemalandığı.
Hangi rant için bunu yaptığı da cabası tabi!
Ender KARABULUT
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012