Merhaba ey şehr-i siyam merhaba!
Merhaba ey şehr-i Kur'an merhaba!
Merhaba ey şehr-i furkan merhaba!
Merhaba ey şehr-i ihsan merhaba!
Merhaba ey lütf-i yezdan merhaba!
Merhaba ey dürr-i Yezdan merhaba!
Merhaba ey şehr-i ümmet merhaba!
Merhaba ey şehr-i medet merhaba!
Merhaba sensin; ihsan-ı samet, müjde-i Muhammed (sav) melce-i ümmet, mahbub-i insaniyet, sertac-ı mü'min ve mü'minat.
Hoşgeldin, safalar getirdin. Başımız gözümüz üstüne geldin, Allah, Resulullah dostuna geldin, hastaların şifa bulması, borçluların edası, günahların mağfiret olması kastına geldin.
Sen geldin de gözümüze, gönlümüze, evimize, barkımıza, yurdumuza, yuvamıza sürûr getirdin. Gecemize, gündüzümüze, haftamıza, ayımıza bitmez tükenmez nûr getirdin, yetimimize, öksüzümüze, düşkünümüze, yoksulumuza nice nice yarar getirdin.
Gecemizi gündüzümüzü anlamlandıran, canlandıran, ziynetlendiren kavramlar seninle geldi. Sahur seninle geldi, iftar seninle geldi, mukabele, teravih seninle geldi.
Sahurla geldin gecemizi, uykumuzu böldün, iftarla geldin her günümüzün sonuna unutulmaz bir mühür vurdun.
Bir yıl evvel vedalaşırken nemlenen gözlerimiz yeniden ışımaya başladı, hüzünlenen kalbimiz avdetinle kendine geldi. Geldin de onbir aylık hasretimizi nihayete erdirdin, ayrılık günlerimizi vuslata döndürdün, dostlarını nihayetsiz güldürdün.
Onbir ay bekledik yolunu senin, özlemiştik binbir avazeli dilini senin, dalmak için bekledik rahmet seline senin bahçeler bezedik, güller yetiştirdik celbetmek için bülbüllerini senin.
Gözleri kamaştıran bir taç var başında, solmaz silinmez nakış nakış sürmeler var kaşında; Alemlerin Rabbi sana "Şehr-ü Ramazan" dedi, "ünzile fihil Kur'an" dedi, "Hayrun min elf-i şehr" onda mihman dedi. Apaçık bir kitapta beyan buyurulduğu gibi; Şehr-ü Ramazansın sen, ünzile fihil Kur'ansın sen, bin aydan daha hayırlı bir geceye mihmansın sen, Rabbimizden bize nihayetsiz ikramsın, ihsansın sen.
Sen geldin gözümüz aydınlandı, günümüz gecemiz aydınlandı, çünkü sende inmeye başlayan kitabımızla daha çok haşır neşir, daha çok içli dışlı olmaya başladık. Kitabımızın tanıttığı dostları satır satır, sayfa sayfa, sure sure yeniden hatırlamaya başladık.
Gürül gürül okunan, dinlenen mukabelelerde çevrilen her sayfada; Hz. Adem'i, İdris'i, Nuh, Hud'u selamladık, İbrahim'i, İsmail'i, Yakub'u, Yusuf'u, Şuayb'i, Davud'u, Süleyman'ı selamladık. Musa'yı, İsa'yı selamladık ve Sultan'ül Enbiya, Burhan'ül Asfiya, Habib-i Hüda, Şefii Ruz-i Ceza Muhammed Mustafa'yı selamladık.
Ayet ayet, satır satır, sure sure Allah düşmanlarını, peygamber düşmanlarını, dolayısıyla düşmanlarımızı yeniden hatırladık, yüzlerine örtülmek istenen perdeleri, maskeleri indirdik. Allah, Kitap ve Muhammed Mustafa (s.a.v)'in düşmanlarını düşman bilmeye, dostlarını dost bilmeye yeniden bir kez daha yemin ettik.
Ey Şehr-i Sıyam! Geldin de, sayamayacağımız kadar nimetler, ikramlar, ihsanlar, ölçüler getirdin ve tabii hoşgeldin, safalar getirdin.
Binbirkere merhaba!
Merhaba ey şehr-i Kur'an merhaba!
Merhaba ey şehr-i furkan merhaba!
Merhaba ey şehr-i ihsan merhaba!
Merhaba ey lütf-i yezdan merhaba!
Merhaba ey dürr-i Yezdan merhaba!
Merhaba ey şehr-i ümmet merhaba!
Merhaba ey şehr-i medet merhaba!
Merhaba sensin; ihsan-ı samet, müjde-i Muhammed (sav) melce-i ümmet, mahbub-i insaniyet, sertac-ı mü'min ve mü'minat.
Hoşgeldin, safalar getirdin. Başımız gözümüz üstüne geldin, Allah, Resulullah dostuna geldin, hastaların şifa bulması, borçluların edası, günahların mağfiret olması kastına geldin.
Sen geldin de gözümüze, gönlümüze, evimize, barkımıza, yurdumuza, yuvamıza sürûr getirdin. Gecemize, gündüzümüze, haftamıza, ayımıza bitmez tükenmez nûr getirdin, yetimimize, öksüzümüze, düşkünümüze, yoksulumuza nice nice yarar getirdin.
Gecemizi gündüzümüzü anlamlandıran, canlandıran, ziynetlendiren kavramlar seninle geldi. Sahur seninle geldi, iftar seninle geldi, mukabele, teravih seninle geldi.
Sahurla geldin gecemizi, uykumuzu böldün, iftarla geldin her günümüzün sonuna unutulmaz bir mühür vurdun.
Bir yıl evvel vedalaşırken nemlenen gözlerimiz yeniden ışımaya başladı, hüzünlenen kalbimiz avdetinle kendine geldi. Geldin de onbir aylık hasretimizi nihayete erdirdin, ayrılık günlerimizi vuslata döndürdün, dostlarını nihayetsiz güldürdün.
Onbir ay bekledik yolunu senin, özlemiştik binbir avazeli dilini senin, dalmak için bekledik rahmet seline senin bahçeler bezedik, güller yetiştirdik celbetmek için bülbüllerini senin.
Gözleri kamaştıran bir taç var başında, solmaz silinmez nakış nakış sürmeler var kaşında; Alemlerin Rabbi sana "Şehr-ü Ramazan" dedi, "ünzile fihil Kur'an" dedi, "Hayrun min elf-i şehr" onda mihman dedi. Apaçık bir kitapta beyan buyurulduğu gibi; Şehr-ü Ramazansın sen, ünzile fihil Kur'ansın sen, bin aydan daha hayırlı bir geceye mihmansın sen, Rabbimizden bize nihayetsiz ikramsın, ihsansın sen.
Sen geldin gözümüz aydınlandı, günümüz gecemiz aydınlandı, çünkü sende inmeye başlayan kitabımızla daha çok haşır neşir, daha çok içli dışlı olmaya başladık. Kitabımızın tanıttığı dostları satır satır, sayfa sayfa, sure sure yeniden hatırlamaya başladık.
Gürül gürül okunan, dinlenen mukabelelerde çevrilen her sayfada; Hz. Adem'i, İdris'i, Nuh, Hud'u selamladık, İbrahim'i, İsmail'i, Yakub'u, Yusuf'u, Şuayb'i, Davud'u, Süleyman'ı selamladık. Musa'yı, İsa'yı selamladık ve Sultan'ül Enbiya, Burhan'ül Asfiya, Habib-i Hüda, Şefii Ruz-i Ceza Muhammed Mustafa'yı selamladık.
Ayet ayet, satır satır, sure sure Allah düşmanlarını, peygamber düşmanlarını, dolayısıyla düşmanlarımızı yeniden hatırladık, yüzlerine örtülmek istenen perdeleri, maskeleri indirdik. Allah, Kitap ve Muhammed Mustafa (s.a.v)'in düşmanlarını düşman bilmeye, dostlarını dost bilmeye yeniden bir kez daha yemin ettik.
Ey Şehr-i Sıyam! Geldin de, sayamayacağımız kadar nimetler, ikramlar, ihsanlar, ölçüler getirdin ve tabii hoşgeldin, safalar getirdin.
Binbirkere merhaba!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Son düzlükte her şey dümdüz / 04.09.2025
- Zalime karşı dönmeyen diller ebediyen dönmesin / 03.09.2025
- İnsanlığın yüzkarası / 01.09.2025
- Bütün sırların ortaya saçılacağı gün… / 26.08.2025
- Bağlandı yollarım kaldım çaresiz / 23.08.2025
- Ey dünya! Elini çabuk tut / 21.08.2025
- Kârlı ihanetler! / 20.08.2025
- Soykırımcı İsrail Azerbaycan’ın neyi oluyor? / 17.08.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayanlar / 16.08.2025
- İnsanlık ölüyor ölmüş insanlık / 14.08.2025
- Zalime karşı dönmeyen diller ebediyen dönmesin / 03.09.2025
- İnsanlığın yüzkarası / 01.09.2025
- Bütün sırların ortaya saçılacağı gün… / 26.08.2025
- Bağlandı yollarım kaldım çaresiz / 23.08.2025
- Ey dünya! Elini çabuk tut / 21.08.2025
- Kârlı ihanetler! / 20.08.2025
- Soykırımcı İsrail Azerbaycan’ın neyi oluyor? / 17.08.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayanlar / 16.08.2025
- İnsanlık ölüyor ölmüş insanlık / 14.08.2025