Dönem Başkanı tarafından revize edilen dördüncü taslak da kamuoyuna yansıdı.
Revizyona uğradığı ve Türkiye'nin tereddütlerinin giderilmeye çalışıldığı iddia edilen taslakta lehimize düzenlenen çarpıcı paragraflar bulunmuyor.
Tam tersine, Türkiye'nin kırmızı olarak gördüğü çizgiler satır aralarına yuşatılarak gizlenmiş durumda.
Bazıları bunu büyük bir başarı olarak nitelendiriyor.
Türkiye'nin Dönem Başkanı'na ya da Konsey mensubu üye hükümet ya da devlet başkanlarına rest çekilmesi gibi bir durum ise asla yok.
Türkiye haklı olarak savunmasını yapıyor; ama bu savunmanın ardında Mesut Yılmaz kadar duramıyor(!)
ANAP lideri Yılmaz, hatırlayacak olursanız Lüksemburg raundunda kendince bir rest çekmiş ve Avrupa'dan kısmi bir yumuşama görmüştü.
Yılmaz aksi durumda Ankara'nın bu yola başvurmasını talep ediyor ve yeni taleplerde bunululmasının anlamsızlığına dikkat çekiyor.
Erdoğan bunu ne derece ve ne kadar yaptı tartışılır.
Ankara'nın ABD ile limoni olarak takdim edilen ikili ilişkilerinin Avrupa ile de gerilmesine vesile olunabilir mi?
Amerikan yönetimi AB konusunda Türkiye'ye tam destek verirken elindeki parametrelere göre davranıyor.
Fransa ve Almanya da aynı haklı parametreleri gündem ederek ellerini doldurmayı düşünüyor.
Türkiye'nin Birliğe alınması halinde kendi lehlerine olan Birlik aritmatiğinin ve asimetrisinin bozulacağını tahmin eden Almanya ve Fransa siyasileri iyi irdelenmeli.
Her iki ülkenin muhalif çevreleri yakın periyotta bu ülkelerde söz sahibi olacaklar.
Türkiye büyük bir ihtimalle 17 Aralık zirvesinde tarih alacak. Alması da gerekiyor.
Türkiye ile mantık evliliği yapmayı planlayan Birlik ülkeleri Türkiye'yi 10-15 yıllık periyotta yontacaklar.
Barbar(!)Türkler'in birlik içinde yontulmasını en fazla isteyen ise Rumlar ve Yunanlılar.
Hem Ege ve Kıbrıs sorunu Avrupa içinde çözülecek hem de Atina'nın siyasal tezleri anayasal kılıfa oturtulacak.
Dönem Başkanı Hollanda ve Fransa'da nabız tutan Başbakan Erdoğan'ın işi gerçekten zor.
Hem Almanya'yı memnun edeceksiniz, hem Fransa'ya jest yapacaksınız, hem de kendi halkınızın pembe hayallerine tercüman olacaksınız.
"Haydi bastır Türkiye" şunun şurasında 5 gün kaldı.
Gerisi Allah kerim.
2014 ve ötesini sonra düşünürüz.
Düşünecek daha çok zamanımız olacak çünkü.
Bindik bir alamete...
Revizyona uğradığı ve Türkiye'nin tereddütlerinin giderilmeye çalışıldığı iddia edilen taslakta lehimize düzenlenen çarpıcı paragraflar bulunmuyor.
Tam tersine, Türkiye'nin kırmızı olarak gördüğü çizgiler satır aralarına yuşatılarak gizlenmiş durumda.
Bazıları bunu büyük bir başarı olarak nitelendiriyor.
Türkiye'nin Dönem Başkanı'na ya da Konsey mensubu üye hükümet ya da devlet başkanlarına rest çekilmesi gibi bir durum ise asla yok.
Türkiye haklı olarak savunmasını yapıyor; ama bu savunmanın ardında Mesut Yılmaz kadar duramıyor(!)
ANAP lideri Yılmaz, hatırlayacak olursanız Lüksemburg raundunda kendince bir rest çekmiş ve Avrupa'dan kısmi bir yumuşama görmüştü.
Yılmaz aksi durumda Ankara'nın bu yola başvurmasını talep ediyor ve yeni taleplerde bunululmasının anlamsızlığına dikkat çekiyor.
Erdoğan bunu ne derece ve ne kadar yaptı tartışılır.
Ankara'nın ABD ile limoni olarak takdim edilen ikili ilişkilerinin Avrupa ile de gerilmesine vesile olunabilir mi?
Amerikan yönetimi AB konusunda Türkiye'ye tam destek verirken elindeki parametrelere göre davranıyor.
Fransa ve Almanya da aynı haklı parametreleri gündem ederek ellerini doldurmayı düşünüyor.
Türkiye'nin Birliğe alınması halinde kendi lehlerine olan Birlik aritmatiğinin ve asimetrisinin bozulacağını tahmin eden Almanya ve Fransa siyasileri iyi irdelenmeli.
Her iki ülkenin muhalif çevreleri yakın periyotta bu ülkelerde söz sahibi olacaklar.
Türkiye büyük bir ihtimalle 17 Aralık zirvesinde tarih alacak. Alması da gerekiyor.
Türkiye ile mantık evliliği yapmayı planlayan Birlik ülkeleri Türkiye'yi 10-15 yıllık periyotta yontacaklar.
Barbar(!)Türkler'in birlik içinde yontulmasını en fazla isteyen ise Rumlar ve Yunanlılar.
Hem Ege ve Kıbrıs sorunu Avrupa içinde çözülecek hem de Atina'nın siyasal tezleri anayasal kılıfa oturtulacak.
Dönem Başkanı Hollanda ve Fransa'da nabız tutan Başbakan Erdoğan'ın işi gerçekten zor.
Hem Almanya'yı memnun edeceksiniz, hem Fransa'ya jest yapacaksınız, hem de kendi halkınızın pembe hayallerine tercüman olacaksınız.
"Haydi bastır Türkiye" şunun şurasında 5 gün kaldı.
Gerisi Allah kerim.
2014 ve ötesini sonra düşünürüz.
Düşünecek daha çok zamanımız olacak çünkü.
Bindik bir alamete...
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005