On bir ayın sultanı Ramazân-ı şerifi bayramla uğurladık… Bu bayramda ayrılığın hüznünü de yaşadık. Duâmız odur ki, vuslata tekrar erelim. Her ayrılıkta hüzün yaşansa da Ramazan bayramında Allah(c.c) bize bir sevap (sevâb) müjdeliyor: Af ve cennet mükâfatı.
Şaire kulak verelim: "Bak geldi Şevval ayı/ Bırakma merhabayı/ Bir ganimet bilmeli/ Gece gündüz duâyı".
1 Mayıs'ta bir başka bayram vardı… Emekçi kardeşlerimizin bayramı… İşçi Bayramı(!)
Ne var ki, emekçiler "bayram neyime" diyerek bayram yerine eylemi tercih ettiler. Bu eylem, anayasal düzlemde yerini bulan ama siyasal iktidarın kafasının basmadığı ve de asla anlamak istemediği, demokratik protesto davranışıydı.
İşçilerin meydanlara inmesinin sebebi, tek kelimeyle, güvencesizlikti. Emekçilere verilen sözler havada kaldığı gibi, en son 1 Mayıs günü Bakan tarafından açıklanacağı söylenen "müjde" de çıkmaz ayın son perşembesine kaldı gibi.
Anahtar kavrama dönelim: Güvencesizlik!
Güvencesizlik, çalışma hayatı bakımından, geçici, düzensiz, kuralsız, korumasız, emniyetsiz, standart dışı, kırılgan ya da eğreti koşullar anlamına gelmektedir.
Çalışma yaşamı, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğundan, güvencesizlik aslında topyekûn yaşamın kendisini etkileyen bir olgudur. Güvencesiz çalışmanın temelini, 1980'li yılların başından itibaren neo-liberal ekonomi politikaları aracılığıyla tüm dünyada uygulama alanı bulan işgücü esnekliği oluşturmaktadır.
Neo-liberal sistemin toplumsal dışlanma ve ucuz işçilik üzerinden var olurken geliştirdiği çalışma biçimleri; güvencesizliği kalıcılaştıran kayıt dışılık, taşeron işçilik, kiralık işçilik ile işi ve ödemeleri esnekleştiren başka her tür ilişkidir. Eve iş verme, yarı zamanlı çalışma, günlük ücret usulü çalışma, ilk bakışta sayılabilecek benzer istihdam biçimleridir.
Gerçekten de işin dışarıya verilmesi, hizmetin dışarıdan alınması ile başlayan parçalanma süreci, kayıt dışılıkla birlikte, "her türlü güvencenin yok edildiği" çalışma ilişkilerine doğru gelişmiştir. Eve iş verme ve yarı zamanlı çalışmalar, yine de işçinin karşısında bir işverenin bulunduğu uygulamalardır. Daha sonra hızla yaygınlaşan ve özel istihdam büroları aracılığıyla kurumsallaştırılan "kiralık işçilik" uygulaması ise, işçinin işyerini de yok etmektedir. Özel istihdam bürosuna bağlı işçilerin bir işyeri olmadığı gibi, genel olarak, sürekli bir işleri de yoktur. Bu anlamda, özel istihdam büroları ile bireysel düzeyde mutlak güvencesizlik oluşturan kayıt dışına göre, işçilerin üretken kimliğine ve kişiliğine yönelik en üst düzeyde bir saldırı söz konusu olmaktadır.
İşçileri her açıdan olumsuz etkileyen bu gelişmeler, örgütlenmede yaşanan gerileme ve yetersizliklerin bir sonucu olarak yaygınlaşmaktadır. Özellikle sendikal hareket; kayıt dışı çalışanları, taşeron işçiliğini, evde çalışan işçileri, yarı zamanlı işçileri, kadın ve çocuk emeğini örgütlemekte başarısızdır.
Sistemin bütününe ilişkin değişim ve dönüşüm sağlayacak politikalar üretilmedikçe, çalışma yaşamı adına neyin bayramını kutlayacağız!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023