3 Kasım 2002 genel seçimlerinde tek başına iktidar olan AKP, iktidarının onuncu yılında kampa girdi.
Girdikleri kamp süresince ne diyecekleri ne yiyecekleri o kadar da önemli değil, çünkü geçen on yıl içinde ne dedikleri ve ne yedikleri yeterince ortaya çıkmıştır.
Geçen on yıllık iktidarları boyunca ülkemize ve bölgemize dair bütün söyledikleri küresel planlamacıların planlarını tercümeden ibaret.
Daha partinin kuruluş aşamasında, iktidara taşınmalarına destek vermeleri karşılığında küresel tefecilere ve ifsat planlamacılarına çok şeyler vadettikleri sonraki yıllarda hem çokça yazıldı hem de icraatlarla gözler önüne serildi.
Başta genel başkanı olmak üzere kurucuları arasında ve kurulan hükümetlerde görev alan bakanlar arasında çok sayıda İmam-Hatip mezunlarının olması, geçen on yıl içindeki olumsuz icraatları bu camia açısından ciddi bir talihsizlik olarak tarihe geçmiştir.
İmam-Hatip nesli iktidarı dediğimiz bu iktidar zamanında kotarılan işlere bakınca rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; bu kadronun İmam-Hatipli olmaları ve İslami söylemleri kullanmaları, bu coğrafyanın aleyhine ve fakat düşmanlarının lehine, bu medeniyetin aleyhine ve fakat düşmanlarının lehine, Türk milletinin aleyhine ve fakat düşmanlarının lehine sonuçlar vermiştir.
Üzülerek not düşelim ki; bu kadro İmam-Hatiplilik birikimini sadece dış dayatmaları bu millete hazmettirmede kullanmıştır.
Aynı camianın bir ferdi olarak biz de bekledik ki bu birikim hem dini hem de milli diriliş ve de direniş için kullanılsın, tam aksine hem dini hem de milli kırmızı çizgilerin pembeleştirilmesinde kullanıldığına şahit olduk.
Dolayısıyla onuncu yılında kampa giren bu kadronun önde gelenlerinin İmam-Hatipli olmaları bu ülke için, bu millet için ve İslam coğrafyası için büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Bir başka iktidarın asla yapamayacağı, yapsa bile asla millete kabul ettiremeyeceği bir çok yıkım projelerini "bir hikmeti vardır" kandırmacası ile bu kadro gerçekleştirmiştir.
Haçlı-siyonist işgalcilerin komşumuz Irak'ı işgal etmelerine bu kadronun akşamdan razı olmuş olması, bir buçuk milyon Müslümanın kanlarına ortak olmaları tespitlerimizi doğrulayan delillerden sadece birisidir.
Öteden beri "arz-ı mevud" hedefine ulaşmak için çırpınan İsrail'in belki yüz yılda kat edemeyeceği mesafeyi bu kadronun on yıllık iktidarında kat etmiş olması da aynı şekilde bir hakikat olarak önümüzde duruyor.
Bazı İmam-Hatipli arkadaşlarımız ısrarla görmemeyi tercih etseler de, ısrarla "kapat gözlerini kimse görmesin" şarkısını söyleseler de, hesaba çekilmeden evvel kendimizi hesaba çekme vakti gelmiştir, belki geçmektedir.
Bir başka iktidar zamanında, hem de meşhur "Dawos çıkışından" sonra, hem de uluslar arası sularda dokuz insanımızın şehit edilmesinden sonra İsrail'i korumaya yönelik olan Malatya'daki füze rampası meselesine kesinlikle "evet" çıkmazdı, çıksaydı da yer yerinden oynardı.
Yine bir başka iktidar olsaydı, bölgede İsrail'in "arz-ı mevud" hedefine tam destek demek olan Suriye meselesinde İsrail ve ABD ile beraber yol tutulmazdı, tutulsaydı da yer yerinden oynardı.
Elbette bunlar kitaplık çapta konulardır ve mutlaka yazılacaktır.
Görülüyor ki; İmam-Hatip nesli iktidarı küresel tefecilerin ekmeğine yağ sürmüştür, ABD ve İsrail'in ekmeğine bal-kaymak sürmüştür, sürmeye de devam etmektedir.
Bu iktidarın on yıllık icraatlarından İslam aleminin payına düşen ise ne yazık ki kan, katliam ve göz yaşı olmuştur.
Girdikleri kamp süresince ne diyecekleri ne yiyecekleri o kadar da önemli değil, çünkü geçen on yıl içinde ne dedikleri ve ne yedikleri yeterince ortaya çıkmıştır.
Geçen on yıllık iktidarları boyunca ülkemize ve bölgemize dair bütün söyledikleri küresel planlamacıların planlarını tercümeden ibaret.
Daha partinin kuruluş aşamasında, iktidara taşınmalarına destek vermeleri karşılığında küresel tefecilere ve ifsat planlamacılarına çok şeyler vadettikleri sonraki yıllarda hem çokça yazıldı hem de icraatlarla gözler önüne serildi.
Başta genel başkanı olmak üzere kurucuları arasında ve kurulan hükümetlerde görev alan bakanlar arasında çok sayıda İmam-Hatip mezunlarının olması, geçen on yıl içindeki olumsuz icraatları bu camia açısından ciddi bir talihsizlik olarak tarihe geçmiştir.
İmam-Hatip nesli iktidarı dediğimiz bu iktidar zamanında kotarılan işlere bakınca rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; bu kadronun İmam-Hatipli olmaları ve İslami söylemleri kullanmaları, bu coğrafyanın aleyhine ve fakat düşmanlarının lehine, bu medeniyetin aleyhine ve fakat düşmanlarının lehine, Türk milletinin aleyhine ve fakat düşmanlarının lehine sonuçlar vermiştir.
Üzülerek not düşelim ki; bu kadro İmam-Hatiplilik birikimini sadece dış dayatmaları bu millete hazmettirmede kullanmıştır.
Aynı camianın bir ferdi olarak biz de bekledik ki bu birikim hem dini hem de milli diriliş ve de direniş için kullanılsın, tam aksine hem dini hem de milli kırmızı çizgilerin pembeleştirilmesinde kullanıldığına şahit olduk.
Dolayısıyla onuncu yılında kampa giren bu kadronun önde gelenlerinin İmam-Hatipli olmaları bu ülke için, bu millet için ve İslam coğrafyası için büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Bir başka iktidarın asla yapamayacağı, yapsa bile asla millete kabul ettiremeyeceği bir çok yıkım projelerini "bir hikmeti vardır" kandırmacası ile bu kadro gerçekleştirmiştir.
Haçlı-siyonist işgalcilerin komşumuz Irak'ı işgal etmelerine bu kadronun akşamdan razı olmuş olması, bir buçuk milyon Müslümanın kanlarına ortak olmaları tespitlerimizi doğrulayan delillerden sadece birisidir.
Öteden beri "arz-ı mevud" hedefine ulaşmak için çırpınan İsrail'in belki yüz yılda kat edemeyeceği mesafeyi bu kadronun on yıllık iktidarında kat etmiş olması da aynı şekilde bir hakikat olarak önümüzde duruyor.
Bazı İmam-Hatipli arkadaşlarımız ısrarla görmemeyi tercih etseler de, ısrarla "kapat gözlerini kimse görmesin" şarkısını söyleseler de, hesaba çekilmeden evvel kendimizi hesaba çekme vakti gelmiştir, belki geçmektedir.
Bir başka iktidar zamanında, hem de meşhur "Dawos çıkışından" sonra, hem de uluslar arası sularda dokuz insanımızın şehit edilmesinden sonra İsrail'i korumaya yönelik olan Malatya'daki füze rampası meselesine kesinlikle "evet" çıkmazdı, çıksaydı da yer yerinden oynardı.
Yine bir başka iktidar olsaydı, bölgede İsrail'in "arz-ı mevud" hedefine tam destek demek olan Suriye meselesinde İsrail ve ABD ile beraber yol tutulmazdı, tutulsaydı da yer yerinden oynardı.
Elbette bunlar kitaplık çapta konulardır ve mutlaka yazılacaktır.
Görülüyor ki; İmam-Hatip nesli iktidarı küresel tefecilerin ekmeğine yağ sürmüştür, ABD ve İsrail'in ekmeğine bal-kaymak sürmüştür, sürmeye de devam etmektedir.
Bu iktidarın on yıllık icraatlarından İslam aleminin payına düşen ise ne yazık ki kan, katliam ve göz yaşı olmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025