Bir panelin ardından

Geçen hafta bir panel izledik. Yeni Mesaj Gazetesi'nin düzenlediği panelde konuşmacılar Türkiye'nin konumunu bilimsel ve siyasal olarak değerlendirdiler. Trabzon'da yapılan bu güzel söyleşiyi keşke tüm vatandaşlarımız izlemiş olsalardı. Çünkü şimdiye kadar eşine az rastladığımız siyasal ve bilimsel bu tartışma gerçekten çok güzeldi.Korkusuzca ve bilinçli olarak ülkemizin sorunlarını masaya yatırdılar. Türkiye'nin bugünkü çıkmaz sokağa nasıl itildiğini belgelerle anlattılar. Ekonomik yönden bakışları ulusal bakıştı. Üreten bir toplum ve kendi kendine yeter bir ulustan söz ettiler. Bir tarım ülkesinin nasıl yok edildiğini ve ellere nasıl muhtaç edildiğimizi rakamlarla gözler önüne serdiler. Türkiye'nin coğrafi yapısı ve iklim koşulları her türlü tarımın yapılabileceğini ve gelirimizin ulusumuza yeteceğini hatta dışa satabileceğimizi rakamlarla kanıtladılar. Bugün ise samanı bile dışarıdan alan ülke konumuna getirilmişsek bunun sorumlusu Batı'ya ABD'ye bağımlı olmaktan geçtiğini sıraladılar. Siyasal oluşumun toplumun iradesini yansıtmadığını anlattılar. Yüzde on barajı, toplumuna saygı duymayanların savunduğu bir yaklaşımdır. Kendisine verilmeyen oyları kendisine dolaylı yoldan çalmaktır. Halkın görüşüne, düşüncesine saygı duymamaktır. Bir mecliste çok sesin çıkması, çok fikrin tartışılması o meclis için zenginliktir. Bundan korkmak ışıktan kaçan yarasalar gibi kendi toplumundan kaçmaktır. Bir partinin çok oy alması onun her şeye egemen olması anlamına gelmez. Yasama, yürütme, yargı, basın gibi olmazsa olmazlara saygı duymayan bir iktidarın demokrasiden, hukuktan ve insan haklarından söz etme hakkı olamaz. Meclisleri göstermelik gösterip tek adam diktatörlüğü toplumu yalnızlığa iter. Dış ülkelerde saygınlığımız azalır ki şu anda ülkemizin durumu maalesef budur, görüşünde birleştiler.Bir laf vardır 'Kedinin budu ne ki eti ne ola' diye. Herkes haddini bilmeli. Kendi kültürünün ne olduğunu, geçmişten gelişini unutmamalı. Devlet adamı olmak bir kültür işidir ve bir terbiye işidir. Bu özellikleri kenara iterek kendisine karşı olanları, kendi siyasal yaklaşımını benimsemeyenleri sokak ağzıyla aşağılamak bizim ülkemizin ne bakanına ne başbakanına ne de cumhurbaşkanına yakışmaktadır. Çünkü insanımız çok daha ileridedir; aynı zamanda dış ülkelerde saygınlık diplomatik yaklaşımla inandırıcılıkla sağlanır, bilgisini sundular.Sarıklı, şalvarlı sözde din adamları ülkemizin geleneklerine, inançlarına zarar vermektedirler. Dindar insanlarımızın dini duygularını istismar etmektedirler. Rehberimiz, doğru yolu gösteren Kur'an'dan koparak bir takım hurafeleri dinin buyruğu olarak göstermek ulusumuza ve dindar kardeşlerimize hakarettir. Dini siyasallaştırmak, siyaseti camilerimize sokmak insani bir davranış değildir.Mustafa Kemal Atatürk'e dil uzatıp onu toplumun gözünden düşürmeye çalışan işbirlikçilerin cumhuriyete ve ulusumuza hakaret ettikleri bir gerçektir. Onun geçmişini irdelemeden özel hayatını gerçekçi biçimde öğrenmeden o vatansever, namusumuzun, onurumuzun kurtarıcısı insana olumsuz olarak dil uzatmak bu ülkeye ve bu ülkenin insanına hakarettir, gerçeklerini de önümüze serdiler.Cumhuriyetimizin altını boşaltarak, kimliğimizle oynayarak ve ulusal kaynaklarımızı dışa bağımlı kılarak bir yerlere varamayacağımızı, açık yüreklilikle dile getirdiler.BTP Genel Başkanı sevgili Prof. Haydar Baş'ın önderliğinde konuşmacı dostlarımızın açık ve yüreklice gerçekleri dile getirmeleri bir vatan borcuydu onu yaptılar. Beyinlerine sağlık.