Emperyalist güçlerin taşeronları rahatsız oldular. “Hayır efendim Suriye’de yaşananlar BOP değildir” diyorlar. “Zaten öteden beri İslam dünyası üzerinde bölme planları yapılmaktadır” diyorlar.
Burada bölünme planını kabul ediliyor ama avukatlığını yaptıkları ABD’den vazgeçmiyor.
Ajanların topluma pompaladığı gerekçe şu: 1982 yılında baba Esad, Hama’da binlerce insanın ölümüne yol açmış.
İlginç olan bu gerekçenin toplumda çok değişik çevreler tarafından seslendiriliyor olması. Camide, kahvede, yolda izde hep bu gerekçe.
Yine ilginç olan konuşanların ezberden konuşmaları. Aklını, gönlünü dürtünce afallayan, aklı fikri karmakarışık olan insanlar.
Olay doğru ama bugünkü iç savaşın sebebi bu değildir.
Hama’da yaşananlar mevzi bir olaydır ve aradan 30 yıl geçmiştir. Beşar Esad döneminde ise Suriye’de halk birçok kazanımlara sahip olmuştur. Hama’dan dolayı bir hadise çıksaydı, bugünlere kadar beklemezdi.
1982 yılındaki ölümlerden bahsedenler, bugün Irak’taki milyonlarca insanın ölümünü görmezden gelmektedir. Afganistan’da olanlardan hiç bahsetmiyorlar, Arap Baharı adı altında iç savaş yaşayan İslam ülkelerindeki insan kıyımını konuşmamaktalar. Yönetimden olsun, muhalefetten olsun hayatını kaybeden yüz binleri gözlerden uzak tutmaya çalışmaktalar. Deve kuşu gibi başlarını kuma gömmekteler. Üstelik İslam âleminin karıştırılma süreci son yılların konusu, üstelik aktörleri hala hayattalar ve iş başındalar.
Sonra bu gönüllü avukatlar bilmiyorlar mı, kan kanla yıkanmaz kan su ile yıkanır.
İslam’ın algılanması ve yaşanması konusunda ortalığı karıştırmak üzere asırlardan beri çalışma yapılmaktadır. İslam âlemi içindeki çatışma zemini bu ayrılık ortamında gelişmektedir. Bu teşhisi herkes yapıyor, çözüm olarak da manevi köklerimize sahip çıkalım diyor.
Soruyoruz, bu kökler nelerdir?
Bu kökler Kuran ve Ehl-i Beyt’tir.
Bir taraftan köklerden bahsedeceksin diğer taraftan köklere karşı ilgisiz davranacaksın, Ehl-i Beyt’i sevenlere karşı savaş ilan edeceksin.
ABD yeni bir bakış açısı pompalıyor, Suriye’deki gelişmeleri bir Sünni Baharı olarak lanse etmeye çalışıyor.
Bu ne anlama geliyor?
Nasıl Arap Baharı zincirleme birçok Arap ülkesinde çatışmaya sebep olduysa; Sünni Baharı ile birçok İslam ülkesinde Şia - Sünni çatışma süreci başlatılmak isteniyor.
AKP hükümeti BOP’un eş başkanı olarak Arap Baharı’nda kendisine verilen rolün sonucu komşularla kanlı bıçaklı oldu. Komşularla sıfır sorun diye yola çıkmış olan Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı görevinden alınmayışı, sorumluluğun hükümette olduğunu göstermektedir. Yani AKP hükümeti, ABD ile birlikte çıktığı bu yolda başına neler gelebileceğini tahmin edemedi. AKP’li milletvekilleri ve seçmenleri bütün bu olanlardan rahatsızlık duymaktadır. Nitekim kapalı kapılar ardından homurdanma sesleri gittikçe artan şekilde gelmektedir.
İşte bu noktada Peygamber Efendimizin, “size iki emanet bırakıyorum. Bunlara sarıldığınız müddetçe sapmazsınız” hadisi şerifi çözümün adresidir.
Bu çözüm Kuran ve Ehl-i Beyt’tir.
Ehl-i Beyt’in hayatını kendimize örnek kabul etmek İslam âleminin tek kurtuluş reçetesi olacaktır.
Burada bölünme planını kabul ediliyor ama avukatlığını yaptıkları ABD’den vazgeçmiyor.
Ajanların topluma pompaladığı gerekçe şu: 1982 yılında baba Esad, Hama’da binlerce insanın ölümüne yol açmış.
İlginç olan bu gerekçenin toplumda çok değişik çevreler tarafından seslendiriliyor olması. Camide, kahvede, yolda izde hep bu gerekçe.
Yine ilginç olan konuşanların ezberden konuşmaları. Aklını, gönlünü dürtünce afallayan, aklı fikri karmakarışık olan insanlar.
Olay doğru ama bugünkü iç savaşın sebebi bu değildir.
Hama’da yaşananlar mevzi bir olaydır ve aradan 30 yıl geçmiştir. Beşar Esad döneminde ise Suriye’de halk birçok kazanımlara sahip olmuştur. Hama’dan dolayı bir hadise çıksaydı, bugünlere kadar beklemezdi.
1982 yılındaki ölümlerden bahsedenler, bugün Irak’taki milyonlarca insanın ölümünü görmezden gelmektedir. Afganistan’da olanlardan hiç bahsetmiyorlar, Arap Baharı adı altında iç savaş yaşayan İslam ülkelerindeki insan kıyımını konuşmamaktalar. Yönetimden olsun, muhalefetten olsun hayatını kaybeden yüz binleri gözlerden uzak tutmaya çalışmaktalar. Deve kuşu gibi başlarını kuma gömmekteler. Üstelik İslam âleminin karıştırılma süreci son yılların konusu, üstelik aktörleri hala hayattalar ve iş başındalar.
Sonra bu gönüllü avukatlar bilmiyorlar mı, kan kanla yıkanmaz kan su ile yıkanır.
İslam’ın algılanması ve yaşanması konusunda ortalığı karıştırmak üzere asırlardan beri çalışma yapılmaktadır. İslam âlemi içindeki çatışma zemini bu ayrılık ortamında gelişmektedir. Bu teşhisi herkes yapıyor, çözüm olarak da manevi köklerimize sahip çıkalım diyor.
Soruyoruz, bu kökler nelerdir?
Bu kökler Kuran ve Ehl-i Beyt’tir.
Bir taraftan köklerden bahsedeceksin diğer taraftan köklere karşı ilgisiz davranacaksın, Ehl-i Beyt’i sevenlere karşı savaş ilan edeceksin.
ABD yeni bir bakış açısı pompalıyor, Suriye’deki gelişmeleri bir Sünni Baharı olarak lanse etmeye çalışıyor.
Bu ne anlama geliyor?
Nasıl Arap Baharı zincirleme birçok Arap ülkesinde çatışmaya sebep olduysa; Sünni Baharı ile birçok İslam ülkesinde Şia - Sünni çatışma süreci başlatılmak isteniyor.
AKP hükümeti BOP’un eş başkanı olarak Arap Baharı’nda kendisine verilen rolün sonucu komşularla kanlı bıçaklı oldu. Komşularla sıfır sorun diye yola çıkmış olan Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı görevinden alınmayışı, sorumluluğun hükümette olduğunu göstermektedir. Yani AKP hükümeti, ABD ile birlikte çıktığı bu yolda başına neler gelebileceğini tahmin edemedi. AKP’li milletvekilleri ve seçmenleri bütün bu olanlardan rahatsızlık duymaktadır. Nitekim kapalı kapılar ardından homurdanma sesleri gittikçe artan şekilde gelmektedir.
İşte bu noktada Peygamber Efendimizin, “size iki emanet bırakıyorum. Bunlara sarıldığınız müddetçe sapmazsınız” hadisi şerifi çözümün adresidir.
Bu çözüm Kuran ve Ehl-i Beyt’tir.
Ehl-i Beyt’in hayatını kendimize örnek kabul etmek İslam âleminin tek kurtuluş reçetesi olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025