logo
19 NİSAN 2024

Böyle fecaat görülmedi

24.06.2005 00:00:00
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu haftaki "Haftanın Sohbeti"nde üniversite imtihanları, AB, Irak, Kıbrıs, ekonomik büyüme, Alman Parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı ile ilgili aldığı karar başta olmak dış ve iç siyasetle ilgili sıcak gelişmeleri değerlendirdi.n Muhterem Hocam, Pazar günü 1 milyon 730 gencimiz üniversiteye girmek için sınava girdiler. Bunların ancak dörtte biri üniversiteye girecek. Sizler, uzun yıllar eğitimcilik yaptınız. Avrupa'da konferanslar verdiniz. 13 yılı aşkın süredir de Bakü Devlet Üniversitesinde öğretim üyeliği yapıyorsunuz. Bu noktada mevcut eğitim sistemimizi nasıl görüyorsunuz? Prof. Dr. Haydar Baş-  Bu, eğitim meselesi Türkiye'nin aslında uzun yıllardan beridir halledilmesi gereken olmazsa olmaz meselelerinin başında geliyor. Ama ne hikmetse bu mesele bugüne kadar sürüncemede bırakıldı. Gelen siyasi iktidarların zihniyetine göre eğitimde tavır alındı. Heder olan, mağdur olan da Türk milletinin yetişen evladı oldu. İdeal insan tipi boşluğu sürüyorDilerseniz bu olayı bir hatıra ile cevaplandırayım. Öğretmen olarak vazifeye başladığım yıllarda, Trabzon Lisesinde, yanılmıyorsam yedi öğretim yılı hizmet ettim. Bu yıllar esnasında tabii teftiş de gördük. Milli Eğitimin müfettişleri gelir, eğitim hakkında hem teftiş eder, hem de tavsiyelerini belirtirlerdi. Kısaca milli Eğitimin gayesini anlatırlar. Nasıl öğrenci yetişecek, kurallar nasıl uygulanacak? Bunlar anlatılır. O tarihte bendenize de bir müfettiş arkadaşımız gelmişti. Ya 4. ya 5. öğretim yılımdı. Ders bittikten sonra müfettiş beye bir sorum oldu. "Biz elimize milletimizin evladını alıyoruz. Onu bilgi ile donatıyoruz. Ona bir şeyler veriyoruz. Ama benim gördüğüm kadarı ile bir noksanımız var gibime geliyor. Biz öğrenci yetiştiriyoruz ama örneğimiz ne? Biz delikanlı yetiştiriyoruz ama bu çocuğu kim gibi yapmaya çalışıyoruz? Bu delikanlı hangi Türk büyüğü gibi olacak? Yetiştirdiğimiz kızlarımız, hanımefendi evlatlarımız hangi tarihteki hanımefendi gibi olacak?" sorularını ben beni teftiş eden müfettişe tevcih ettim. Hiç unutmam. İlk defa teftişte takdir alan öğretmen de ben olmuştum. Öğretmenliğim çok güzeldi. Bir dersi ne kadar bilirsem bileyim, mutlaka o dersi vermeye gitmeden bir konferans gibi detaylarıyla, güncel konuları da içine katarak hazırlanır, öğrencinin karşısına o şekilde çıkardım. Dersi derste öğretirdim. Bu prensibim vardı. Evvela beni tebrik etti. "Ben bu kadar zamandan beri müfettişim. Sizin gibi mufassal bir şekilde hazırlanıp öğrenciye öğreten arkadaş nadir gördüm. Sorduğunuz soruya gelince, ilk defa bu soru ile karşılaştım. Doğrusunu isterseniz çok mühim bir soru, cevabını ben de bilmiyorum" dedi. Ben, o günden bu güne, sayın müfettişe tevcih ettiğim soruyu gelmiş geçmiş bakanlarımıza da, siyasilerimize de tevcih ediyorum. Bizim ideal insanımız kimdir? Eğer Mustafa Kemal Atatürk'se bunu niçin biz ortaya koymuyoruz? Onun çalışkanlığını, dürüstlüğünü, insanlığını, insanlara bakışını, insan haklarına verdiği önemi, insanların iç ve dış tabiatından olması gereken mümtaz bir şahsiyet olduğunu öğretmiyoruz. Böyle bir şey yok. Aynı boşluk bugün de devam ediyor. Bana kalırsa Cumhuriyet tarihinde biz hangi insanı yetiştireceğimize henüz daha karar veremedik. Onun için çok ciddi bir ideal noksanlığı, gaye-hedef şaşırtması var. Gelen siyasinin birisi öyle diyor, öyle oluyor, öteki başka diyor, o şekilde oluyor.Niçin üniversite imtihanı yapılıyor? Şimdi soruyorum. Niçin, bu öğrenciler üniversiteye alınması gerekirken imtihana tabi tutuyorsunuz? Hangi sebepten dolayı? Bunların kariyerini bir çok üst basamaklara taşımak için mi bunu yapıyorsunuz? Cevap: Hayır! Toplumda meslek sahibi olsunlar, iş bulalım diye mi yapıyorsunuz? O da hayır! Bu kadar mezun var. Niçin bunları okutuyorsunuz? Bu gaye belli değil. Belli olmayan bir mantık ve mantalite etrafında bir sürü insanı siz eğitime tabi tutuyorsunuz ve mezuniyetinden sonra, filan yere memur-işçi alınacaksa yüzlerce insanı kapıya dikiyorsunuz, imtihana tabi tutuyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Madem ki imtihana tabi tutacaksınız neden bu kadar insanı lisenin kapısında bekletiyorsunuz da üniversiteye hepsini alarak onların psikolojik tatminine cevap vermiyorsunuz? Bir şey yaptığın yok. Onu niye bedbin, sokak ortasında yapayalnız bırakıyorsun diye sorduğumuzda bütün bu soruların cevabı bugünkü eğitim anlayışında maalesef yoktur. Sayın Bakan beyin canı sıkıldı "lise dört sene olacak" dedi. Niçin olacak? Bana bunun izahını yapabiliyor musun? Ben eğitimciyim. Bu konuda herkesle de tartışmaya hazırım. Bu konuyu bilen bir arkadaşınızım. Bugün üç yıllık bir programın üzerine hiç bir kelime ilave etmeden konulan bir sınıf, yetiştirdikleri öğrencilere -ben yetiştirdiklerine de kani değilim- iş bulamadıkları için işsizlik yok demek içindir. Bunu örtmek mantığıyla liseyi dört sene yapıyorlar. Bu millet senin babanın oyuncağı mıdır? Bu işi beceriyorsan devam edersin. Yapamıyorsan, "Ey milletim! Ben bu işi bilmiyorum. Elimden bu kadar geliyor" der vazgeçersin. Ama maalesef böyle bir itiraf da söz konusu değil.Eğitimde gayesizlik var Kısaca eğitimde bir gayesizlik var. Mesela öğrenci yetiştiriyoruz. Hangi mantığı, hangi mantaliteyi, hangi gayeyi niçin veriyoruz? Ezcümle şunu ifade etmemiz lazım: Evvela kişilik sahibi, bir milletin bireyi olma düşüncesini, idealini özendirmemiz lazım. "Ben Türk oğlu Türküm" diyebilmesi lazım. Nereden gelirse gelsin, hangi etnik gruptan olursa olsun, o bizim üst kimliğimizdir. İşte bunu verdirecek bir eğitim anlayışı, bunu gururla, göğsünü gere söyleyecek bir anlayış verilmesi  lazım. Onun içini nasıl dolduracak? O güzel kimliği ona verecek, onu eğitecek, öyle bir seviyeye taşıyacak ki o hakikatte bütün insanlığın muhtaç olduğu bir hanımefendi, bir delikanlı olacak. Dört dörtlük, kendi kendine tatmin olmuş, aradığını bulmuş biri olacak. Aramaktan yorulan değil, bunalıma düşen değil, bilakis olgun, kişilikli, erdemli, sabırlı, kanaat ehli, çalışkan, düşkünlerin elinden tutan, muhtaçlara yardıma koşan bir insan modeli olacak. Bilgiyi bu insana yükleyeceksin ki o insan mükemmel bir mühendis, doktorsa mükemmel bir doktor, siyasetçi ise fevkalade bir siyasetçi, hakimse muazzam bir hakim, hülasa mesleğine göre içi dolmuş, evsaflı bir insanı yetiştirmeyi bizim eğitimin gaye edinmiş olması, bu insanı yetiştirmesi lazım. Bugün, bundan fersah fersah uzaktayız. Allah gençliğimize acısın. Bunun çaresi bizdedir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Biz bu milletin evladını bu millete layık bir kimlikle yetiştireceğiz. Eğitimde önünü kapatmak değil alabildiğine açacağız. Okumak mı istiyor, okuyacak. Adam, okumak, yetişmek istiyor, sen önünü imtihanla kesiyorsun. Bu bir geri zekalılıktır. Harun Bey, Bakü Devlet Üniversitesinde aynı zamanda benim asistanımdır, bilir; ayakkabı boyacısı üç tane lisan biliyor. İngilizcesi, Rusçası, Azericesi var. Hatta orada dilenci bile üç tane lisan biliyor. Adam dilencisine bile bunu öğretmiş, dilenciyi bile yüksek okuldan mezun etmiş, elbette bu insan yarına çok daha umutla bakar. Ki biz o dünyayı senelerce bilmeden eleştirdik. Öyle değil mi? Demek istediğim biz, kimlik, kişilik sahibi insan yetiştireceğiz. "Liseyi bitirdin, kapıda bekle" yok. Okumak mı istiyorsun, bilakis onu takdir, tebrik ederek, "aferin" diyerek daha üst seviyelere taşımak bizim anlayışımızın merkezidir. Bunu yapacağız. Onun için gençler bizimle beraber olsun. Beklediklerine en kısa zamanda nail olacaklardır. n Hocam, milyonlarca gencin gönlüne su serptiniz. Demek ki okumak isteyenler okuyacak.Prof. Dr. Haydar Baş- Kesinlikle okuyacaktır. Evlatlarımıza Cenab-ı Hak başarılar lutfeylesin.Milli irade diye bir şey kalmadın Hocam, birinci Körfez Savaşında Irak'ın parçalanarak bir Kürt devleti kurulacağından hareketle, asıl hedefin Türkiye olduğunu, AB'nin Türkiye'yi almayacağını, AB'nin Euro'ya geçişle beraber ekonomik krize yuvarlanacağını ve siyasi birliğin de dağılabileceğini söyleyerek aynı zamanda Kemal Derviş'e herkes kurtarıcı gözü ile bakarken uygulanacak IMF programının Türkiye'yi batıracağını ifade ettiniz ve zamanın siyasilerini uyardınız. Bütün bu tespitleriniz çıktı. Hocam bu perspektiften bakıldığında Türkiye'nin şu andaki meselelerine nasıl bakıyorsunuz?Prof. Dr. Haydar Baş- Bu açıdan bakıldığında Türkiye dün ise bugün de o. Yani değişen hiç bir şey olmadı. Dün, IMF'nin, dün ABD'nin, AB'nin plan, program ve projesi hayata geçti; bugün de aynısı geçiyor. Esasen milletin çıkarları istikametinde bir siyasi hizmet değil de yabancıların isteklerini hayata geçirme babında bir uygulama görüyoruz. Bakıyoruz, iç siyasetimiz AB'ye teslim edilmiş. Çıkan yasaların tamamına bakın, tamamen AB istiyor diye bu yasalar çıkıyor, millet istiyor diye değil. AB istiyor. "Biz de oraya girmemiz lazım" deniliyor, yasalar öyle çıkıyor. Milli irade diye bir şey yok. Milli irade hikaye, sözde. Mali konuda "IMF istiyor" diye dizayn ediyoruz. Dış politikada da "ABD bunu böyle istiyor" diye hareket ediyoruz. Bundan önceki hükümetin tavrı ne ise aynı tavır bu iktidar döneminde de geçiyor. "Al birini vur ötekine" diye bir atasözü var. Geçmişteki sayın Ecevit hükümeti ile şu andaki sayın Tayyip beyin hükümeti arasında ne fark var? Ben şahsen bir milimetre fark göremiyorum. O da IMF'ci idi bu da IMF'ci; o da AB'ci idi bu da AB'ci. Yani o haftada bu yolda şu kadar kanun çıkartıyordu, bu da o kadar çıkartmaya çalışıyor. Hatta birbiri ile yarışıyorlar. "Ben bu konuda senden daha fazla kanun çıkarttım. Ben IMF'den senden daha fazla taviz aldım" yarışındalar. Hiç biri milletin çıkarına, milli menfaatlere, millet ve devlet olma vasfına uygun bir politika hayata geçirememiştir. Bu siyaset devam ederse ki bu milletimizin elindedir. Milletimiz ayıkır, "Yahu! Biz kalktık IMF'ci, AB'ci dedik sayın Ecevit'i tahttan indirdik. Siyaseti onun elinden aldık, Tayyip beye verdik. Ama bununla onun arasında ne fark var ki" demesi lazım. Fark olmayan bir üçüncüyü de getirirseniz bu musibet devam edecek. Onun için iş milletin elindedir. Farkı olan kimse onu arayıp bulacağız. Bu fark da kabul edelim ki bizleriz. Bizim, bir Milli Ekonomik Modelimiz  var. bu model, Allah'ın izniyle sadece ülkemiz için değil, geri kalmış bütün ülkeler için, ekonomisi tıkanmış bütün devletler, milletler için fevkalade bir modeldir. Bunu biz hayatımıza Türkiye'de geçirip milletçe kalkındığımızda göreceğiz ki sadece bizim değil, bize yakın, bize bağlı ülkelerin de yüzü gülecek. Dünyanın da yüzü gülecek. Yani her şey milletimizin elindedir.Almanya politikasının gereğini yaptın Muhterem Hocam, Alman Federal Meclisi sözde Ermeni soykırım iddialarını kabul etti. Bu kabulün aynı zamanda ders kitaplarında da yer alacağını ifade etti. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, Almanya Başbakanı Schröder'i omurgasız bir siyaset yaptığını ve daha önce kendisine verilen sözleri tutmadığını ifade etti. Böyle bir tablo var. Hükümet ise ilk geldiği zamandan beri AB dedi, durdu. Sayın Başbakan, hep ikili diyalogları, dostlukları olduğunu, birçok sözler-taahhütler aldığını söyledi. Ama bugün gelinen noktada kendisine en yakın gördüğünü ifade ettiği Schröder'in omurgasız olduğunu söylüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Prof. Dr. Haydar Baş- Biz her tarafta maalesef ipe un sermeye başladık. Schröder dün ne söyledi ise bugün onu yerine getirmeye başladı. Batı, dediğinin dışında bir şey söylemiyor ki. Yabancı dilden de konuşmuyor. Yabancı dilden konuşmuyor derken insan diliyle konuşuyor. "Ben Batılıyım" diyor. "Kopenhag kriterlerini hayata geçirmeniz lazım" diyor. Geçmişte Ecevit hükümetine karşı Almanya'nın siyaseti neydi? Şu anda sayın Tayyip beye uygulanan siyasetti. Yani Almanya'da veya Batı ülkelerinde, ABD'de Schröder gitti, yerine bilmem kim geldi; siyaset değişmez. Siyaset bir kurumdur. Bir masası vardır. Her devlet hakkında masanın kuralları, kanunları geçerlidir. Bizim siyasilerimizin bilmediği bu. "Ben onunla yer, içer, söyler, gülersem onu ikna eder, belli bir noktaya taşırım" gibi çok aslı ve astarı olmayan hayaller peşinde koşuyorlar. Alıyorsun çantanı, haydaaa bilmen hangi ülkenin devlet başkanı, hükümet başkanının yanına gidiyorsun. Sen neyi değiştireceksin? Adamlar senin gibi değişken değil. Senin gibi değişken olanı da onlar bir saat iktidarda tutmazlar. "Sen milletin menfaatlerini değil, kendi menfaatlerini gözetiyorsun" der, ihraç ederler. Siyasette bir daha tutmazlar ve seçmezler. Bu cümleden olarak şunu söylüyorum. Hiç bir zaman ümit vermedi. "Ben soykırımı reddedeceğim" demedi. Bilakis Almanya, "Siz, gelin Ermeni soykırımını kabul edin" diye bize baskı yaptı. Bunu bilmeyen bir Allah kulu yok. Hükümetin başındaki insan bu kaynayan düşünceyi görmedi ise buna bir şey demeye de gerek yok. Burada yanılan Schröder değil sayın Tayyip beydir. Onlar, devletinin olması gereken politikasını hayata geçirdiler. Biz ise yapılması gereken tavrı koymadığımız için kendimizi bir boşlukta bulduk. "Niçin böyle olduk?" dedik. Devlet hayatında söz konusu olan menfaatlerdir. Arkadaşlıklar, dostluklar, şunlar, bunlar söz konusu değildir. Bir, siyasetçinin eğer gayesi hakikaten milletine hizmetse evvela bu stratejiyi çok iyi belirlemesi ve ona göre hayatına yön vermesi lazımdır.
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Teknoloji geliştiriyor
Özellikle 5G teknolojilerinde iddialı
Sulusaray'da deprem korkusu sürüyor
Geceyi dışarıda geçiriyorlar
Kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı
Tokat bu kez 5.6 ile sallandı

Terör saldırısında şehit edilen babasının koltuğuna 29 yıl sonra kendisi oturdu

Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde 29 yıl önce terör örgütü PKK tarafından şehit edilen dönemin Belediye Başkanı Kemal Tekin'in oğlu Ali Emrah Tekin, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde belediye başkanı seçildi. Tekin, babasının ilkeleri doğrultusunda Nazımiye halkına hizmet etmenin birinci amaçları olduğunu söyledi.
19.04.2024 10:02:00 / Güncelleme: 19.04.2024 10:17:27
İhlas Haber Ajansı
Terör saldırısında şehit edilen babasının koltuğuna 29 yıl sonra kendisi oturdu
Terör saldırısında şehit edilen babasının koltuğuna 29 yıl sonra kendisi oturdu
Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde 3 dönem belediye başkanlığı yapan Kemal Tekin, 7 Nisan 1995'te ilçedeki evinde terör örgütü PKK mensuplarının saldırısı sonucu şehit edilmişti.



Aradan geçen 29 yılın ardından oğlu Ali Emrah Tekin, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde tüm rakiplerini geçerek CHP'den Nazımiye Belediye Başkanı seçildi.

Mazbatasını alarak göreve başlayan 41 yaşındaki Ali Emrah Tekin, son seçimlerde Nazımiyelilerin büyük çoğunluğunun kendisini tercih etmesinden mutluluk duyduğunu belirterek, 'Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabi bu seçimlerin bizim açımızdan şöyle özel bir durumu var. Bir seçim olmasının ötesinde benim ve ailem için farklı bir anlam ifade ediyordu. Şöyle ki 29 yıl önce maalesef terör saldırısı sonucu yine Nazımiye Belediye Başkanlığı görevini yürüten babam şehit edilmişti. Dolaysıyla Nazımiyeli hemşehrilerimiz aradan geçen 29 yıla rağmen tekrar bu anlamda bizi destekleyerek yaşanan bu olaya verdikleri tepkiyi göstermiş oldular. Duygusal anlamda da bizim için önemli bir durumdu' dedi.



''29 yıl sonra bayrağı teslim aldık''

Babasından devraldığı görevi layıkıyla yürütmenin gayreti içinde olacağını belirten Tekin, 'Babam iyi bir insandı. Her zaman hemşehrilerinin iyiliği, güzelliği anlamında çalışmalar yürüttü. Dolasıyla biz 29 yıl sonra bu bayrağı teslim alarak aynı şekilde, babamın tavsiye verdiği şekilde bu yetkiyi hemşehrilerimizin yararına olacak şekilde kullanmaya devam edeceğiz' diye konuştu.



İlçenin küçük ve kısıtlı imkanlara sahip olduğuna vurgu yapan Başkan Tekin, 'Bugüne kadar bu kısıtlı kaynakların sebep olduğu borçlanma da söz konusu. Bunların bir şekilde çözülmesi için aday olduk. Bunların hepsinin aşılarak Nazımiyeli hemşehrilerimize daha kaliteli hizmet sunmak adına adaydık adaylığımız başkanlığa dönüştü. Dolayısıyla bütün enerjimizi bundan sonra bu anlamda harcamış olacağız. Hem kaymakamlığımız hem valiliğimizden destek alacağız inşallah. Onun dışında Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden halkçı belediyecilik anlayışı doğrultusunda destek almayı bekliyoruz, umuyoruz. İlçemiz için iki kıymetli değerimiz var. Biri rahmetli Kamer Genç biri de bir önceki genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu. Bu iki değeri var etmiş bir ilçeyiz. Genel başkanımız Özgür Özel'in de desteğiyle ilçemizi yeniden yaşanabilir, tersine göçü sağlayabilecek bir duruma getirmek istiyoruz. Bu anlamda partimizin büyük katkı sunacağını biliyoruz. Onun özgüveni içerisindeyiz' şeklinde konuştu.

'Mahzen-29' operasyonlarında suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya İstanbul'un Beşiktaş, Avcılar, Esenyurt ve Kağıthane ilçelerinde düzenlenen 'Mahzen-29' operasyonlarında organize suç örgütü üyesi 32 şüphelinin yakalandığını açıkladı.
19.04.2024 08:19:00
İhlas Haber Ajansı
'Mahzen-29' operasyonlarında suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalandı
'Mahzen-29' operasyonlarında suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalandı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın paylaştığı bilgilere göre; İstanbul'un Beşiktaş, Avcılar, Esenyurt ve Kağıthane ilçelerinde düzenlenen 'Mahzen-29' operasyonlarında, kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, mala zarar verme, 6136 sayılı kanuna muhalefet, uyuşturucu imalatı ve ticareti, tehdit ve hakaret suçlarına karıştığı tespit edilen organize suç örgütü üyesi 32 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı.

EGM KOM Başkanlığı koordinesinde, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Asayiş Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüklerimizce koordineli olarak yapılan çalışmalarda İstanbul genelinde; 08.04.2024-17.04.2024 tarihleri arasında; Beşiktaş, Avcılar, Esenyurt ve Kağıthane ilçelerinde gerçekleşen operasyonlarla yakalanan 32 şüphelinin; M.A. isimli iş insanına yönelik kasten öldürmeye teşebbüs eylemini, Esenyurt ilçesinde iş insanı O.Z.'nin iş yerine yönelik 12.04.2024 ve 13.04.2024 tarihlerinde gerçekleştirilen kurşunlama eylemlerini, Avcılar ilçesinde iş insanı O.Z.'nin ikametine yönelik 09.04.2024 ve 13.04.2024 tarihlerinde gerçekleşen kurşunlama eylemlerini, Esenyurt ilçesinde 15.04.2024 tarihinde basına görüntüleri yansıyan kişiyi kaçırma eylemini, Kağıthane ilçesinde 13.04.2024 tarihinde D.E. isimli şahsın silahla öldürülme eylemini, Kağıthane ilçesinde 08.04.2024 ve 13.04.2024 tarihlerinde Mert Yedi Emin otoparkına el bombası atılması eylemlerini, Eyüpsultan ilçesinde 16.04.2024 tarihinde örgüt mensuplarına dağıtılmak üzere satışa hazır şekilde 30 adet silah temin ettikleri ve çok sayıda silah parçasını birleştirerek silah üretimi gerçekleştirdikleri tespit edildi.

Operasyonlar sonucu 34 adet ruhsatsız tabanca, 2 adet ruhsatsız otomatik tabanca, bahse konu 3 farklı eylemde kullanılan araç ve araçlarda kullanılan 3 adet sahte plaka, muhtelif miktarda satışa hazır paketlenmiş uyuşturucu madde, 1 adet hassas terazi ve çok miktarda döviz ve Türk Lirasına el konuldu.

Tokat'taki deprem Sivas'ta da hissedildi

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem Sivas'ta da hissedildi.
19.04.2024 01:27:00
İhlas Haber Ajansı
Tokat'taki deprem Sivas'ta da hissedildi
Tokat'taki deprem Sivas'ta da hissedildi
Akşam saat 18.11'de Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6'lık deprem sonrası vatandaşlar soluğu dışarıda aldı.

Depreme evinde ve iş yerinde yakalanan vatandaşlar yeni bir deprem korkusuyla kendilerini dışarıya attı.

Bazı vatandaşlar evlerinin önünde ateş yakarak soğuktan korunurken bazı vatandaşlar ise evlerinin önünde toplanarak çay içerek yemeklerini yedi.

Evlerinin önünde ailecek vakit geçiren vatandaşlar çocukların etkilenmemesi için piknik ortamı oluşturdu.

Depreme evinde yakalanan 70 yaşındaki Osman Erten, korku dolu anları anlattı.

Deprem sonrası heyelan yolu kapattı

Tokat'ın Sulusaray ilçesi ile Buğdaylı köyü yolunda yaşanan deprem sonrası heyelan meydana geldi.
18.04.2024 23:58:00 / Güncelleme: 19.04.2024 00:01:12
İhlas Haber Ajansı
Deprem sonrası heyelan yolu kapattı
Deprem sonrası heyelan yolu kapattı
Heyelan yolu kısmen araç ulaşımına kapattı. İhlas Haber Ajansı muhabirleri gerçekleşen heyelanı kayıt altına alırken artçı bir deprem yaşandı.

Artçı depremle birlikte yeniden yamaçtan kayalar düştü.



Muhabirler bu anları anbean kaydetti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.