Brezilya ve Arjantin'in IMF'ye olan borçlarını bir seferde kapatacağını açıklaması, dünyada olduğu gibi ülkemizde de yankı uyandırdı. Olayı herkes kendi penceresinden değerlendirdi. IMF borcunu bir seferde kapatmak için illa başka örnek arayanlar bunu bir gerekçe olarak sunarken, liberal kalemler IMF'ye olan borçların maliyetinin diğer borç kalemlerinin altında olduğunu, borçlar kapatılacaksa maliyeti yüksek olan borçlardan başlanmasının daha akılcı bir yaklaşım olacağı üstünde durdular. Allah aşkına biz hiçbir şeyi kendi doğrumuz olduğu için yapamayacakmıyız. Başkalarının doğrularının, çoğunlukla da yanlışlarının peşinden gitmeyi alışkanlık haline getiren aydın geçinen tabakamız şimdiye kadar ülkenin ve milletin istikbali için neden orijinal fikirler üretemiyor?Arjantin her fırsatta Türkiye ile kıyaslanan bir ülke. Ekonomik hacim, tarım ve yer altı zenginliği, IMF ile sık sık başının belaya girmesi ve nihayet krizlerle akraba olmuş ülkeleri sayın deseler ilk iki sırada Arjantin ve Türkiye'nin sayılması gibi sebeplerden ikiz sayılıyoruz. Bunun yanında IMF ile köprüleri attıktan sonra Arjantin ekonomisindeki toparlanmanın geçici ve popülist politikalar sebebiyle yaşandığını iddia edenler var. Onlara, borçlar rekor kırarken, reel sektör ve tüketici kesimi kan ağlarken nasıl olurda TÜFE ve ÜFE rakamlarını Türkiye ekonomisi için hayra alamet saydıklarını sormak lazım. Kaldı ki biz, Arjantin veya diğer gelişmekte olan ülkeler, IMF ile ilişkilerini kesseler bile aynı ekonomik varsayımlarla devam ettikleri için aynı kucağa tekrar tekrar düşmekten kurtulamamalarını es geçmiyoruz. En bariz örneklerden bir tanesi Brezilya. Brezilya tarım ve turizm girdisinin yüksekliği sayesinde cari fazla veren ülkelerden birisi. Brezilya'yı eleştiren IMF'ciler, Brezilya'nın milli gelir ve dış ticaretteki başarısının yanında büyüme sorunlarıyla uğraştığını ve önümüzdeki yıllarda ortalama büyümenin % 3'ün altında beklendiğini, eninde sonunda tablonun tersine döneceğini iddia ediyorlar. Onlara göre ekonominiz ne kadar iyi giderse gitsin haraç ödemezseniz makbul ülke olamazsınız. Nasıl oluyor da bu kadar rahat ve kendinden emin davranabiliyorlar. Onların bildiği diğerlerinin bilmediği o sır nedir? Bahsedilen bu ülkelerin belli bir süre sonra kendi kendilerine başarılı olamayıp, yönetim değişiklikleri ve diğer nedenlerle defalarca IMF'ye döndüğünün örnekleri hiçte az değil. Rusya, petrol ve doğalgaza dayalı ekonomisiyle 7-8 sene dayanabildi. Sonra yeniden bocalamaya başladı. Kurtulmak istiyor ama kurtulamıyor. Sebebi ne ola? Sebebi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın para tarifiyle henüz tanışmamış olmaları.. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler iç ve dış ticaretlerinde, tuttukları rezervlerde kullandıkları doların, avronun ne anlama geldiğini, sağladıkları büyüme oranlarını emisyona yansıtmalarının bir zorunluluk olduğunu bir bilseler kefeni yırtacaklar ama bu konuda öncülük yapacak, Milli Ekonomi Modeli tezini, tezin sahibinin liderliğinde uygulayan bir Türkiye modeline ihtiyaçları var. Bu sebepledir ki bu ülkelerin bilim adamları Prof. Dr. Haydar Baş'a ve modeline can simidi gibi sarılıyorlar.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007