Bu bir ilk değil!

Onursuzca kaçışın zafer olduğuna inanmamızı istiyorlar.

Davutoğlu vatan topraklarının terk edildiği gece için "onur gecesi" diyor ve bizim de bu palavraya inanmamızı bekliyor.

Aklımızla, zekamızla dalga geçiyorlar!

Önceki gün yazdık bugün tekrar edelim; ortada zafer falan yok ortada koskoca bir utanç var.

Bu ülke bir vatan toprağını masa başında kaybediyor ve bu rezaleti de yüzleri kızarmadan büyük bir zafer olarak bize pazarlıyorlar.

Aslında bu bir ilk değil.

Bu hükümet kaçış ve vatan topraklarının terki konusunda epeyce mahir.

Gelin birkaç örnek verelim;

 

1- Çuval olayı: 4 Temmuz 2003 günü Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye kentindeki TSK karargâhı ABD askerlerince basıldı. Ankara'dan gelen "direnmeyin" talimatı üzerine teslim olan 11 Türk askerinin başına çuval geçirildi. Bu askerlerimiz 60 saat boyunca rehin tutuldu. Dönemin Başbakanı Erdoğan "ABD'ye nota verelim" taleplerine, "Ne notası, müzik notası mı veriyorsun?" diye çıkıştı.

 

* * *

 

2- Ege adaları: Ege Denizinde bazı Türk adaları 2004 sonrasında Yunan ordusu tarafından sessiz sedasız işgal edildi. AKP Hükümeti o tarihte Türkiye-AB tam üyelik süreci sekteye uğramasın diyerek bu toprak işgallerini görmezlikten geldi.

İşte o adalar; İzmir'in Koyun Adası ile Venedik Kayalıkları, Aydın'ın Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik, Bulamaç Adaları. Muğla'nın Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık Adaları ile Girit Adası'nın etrafındaki 5 Türk Adası.

Kaynak: Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım.

 

* * *

 

3- Mavi Marmara baskını: 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisi uluslararası karasularda İsrail tarafından basıldı ve 9 vatandaşımız öldürüldü. Türk vatandaşları Cumhuriyet tarihinde ilk kez başka bir devletin saldırısına uğradı. Hükümet sözlü açıklamalarla durumu kurtarmaya çalışırken Türkiye ile İsrail arasındaki siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler sürekli gelişti. Son olarak İsrail'e % 25 vergi kıyağı getirildi.

 

* * *

 

4- Libya tahliyesi: Dönemin Başbakanı Erdoğan önce "NATO'nun ne işi var Libya'da" dedi sonra da NATO'nun operasyonda İzmir'i karargâh olarak kullanmasına izin verdi. TSK, TBMM'den tezkere çıkması beklenmeden NATO operasyonu kapsamında Libya'ya gönderildi. Operasyonun öncü güçlerinden Fransa "bu bir haçlı seferidir" açıklaması yaptı. Kaddafi'nin devrilerek Libya'nın haçlıların eline geçmesine yardımcı olan Türkiye,  bu ülkede iş yapan 25 bin vatandaşını tahliye etti. Türklerin elinde olan milyarlarca dolarlık iş sahası batının eline geçti. Son olarak Libya hükümeti kalan Türk şirketlerini de ülkeden çıkarma kararı aldı.

 

* * *

 

5- Musul Konsolosluk baskını:  11 Haziran 2014 tarihinde Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğuna IŞİD terör örgütü tarafından baskın düzenlendi. Konsoloslukta bulunan 49 Türk rehin alındı. 101 gün IŞİD'in elinde rehin kalan vatandaşlarımız çeşitli pazarlıkların sonucunda serbest bırakıldı. Bu pazarlıklardan birinin Süleyman Şah Türbesinin boşaltılması olduğu ifade ediliyor.

 

* * *

 

6- Güneydoğu: Terörle müzakere süreci kapsamında bölgede devlet otoritesi yok edildi. Terör örgütü artık bölgede mahkeme kuruyor, vali ve kaymakam atıyor, şehir merkezinde asayiş kontrolü yapıyor. Mehmetçik operasyon yapamaz hale getirilirken silahlı PKK'lılar askeri düzende ilçe merkezlerinde yürüyüş yapıyor hatta askere ve polise "hakkınızda yakalama kararı var" ihbarnameleri gönderiyor.

 

* * *

 

İşte yeni Osmanlıcıların güzel Türkiye'mizi getirdikleri nokta!

Kaçma konusunda mahir, gerçekleri tersyüz etme konusunda mahir bir Türkiye.

Yeni Türkiye dedikleri bu olsa gerek!

Süleyman Şah'tan kaçış bir ilk değil ve korkarız son da olmayacak.

IŞİD Süleyman Şah'ı tehdit etti, kaçtık. Peki, yarın Urfa'yı, Kilis'i, Hatay'ı da tehdit ederse ne yapacağız. Oralardan da kaçacak mıyız!

Saygılar?