Bugünkü derste ne vardı?

Bir hemşehrimiz heyecanla ve hararetle anlatıyor; sabah namazından önce bir cüz Kur'an dinliyorum, öğle namazı öncesi ve sonrası birer cüz, ikindi namazı öncesi ve sonrası birer cüz, yani Ramazan bittiğinde beş hatimi tamamlamış olacağım.
Çok güzel, Allah kabul etsin de, mesela bugünkü derste ne vardı, hangi mesajları aldın, bugünkü derste ne öğrendin?
Cevap, perişanlığımızın çok net fotoğrafı gibiydi; ben elli senedir, her Ramazan en az beş hatim takip ederim, elli seneden beri bir şey öğrenmedim ki bugünkü dersten bir şey öğreneyim.
Dedim ki sana bir teklifim var, sabah namazdan önce takip ettiğin yirmi sayfayı, gün içinde anlamaya çalış, öğleden önce ve sonra, ikindiden önce ve sonra, hatta iftar saatine kadar o günkü dersi meallerden, tefsirlerden oku ve ne olur elli senedir yapmadığını bir Ramazan olsun dene.
Bu fotoğraf ne yazık ki hem Türkiye'nin hem de İslam âleminin acıklı fotoğrafı, işte hayat kitabımıza karşı tutumumuz, tavrımız ve davranışımız.
Söyler misiniz böyle bir toplum, yani hatim indirme, hatim dinleme yarışı yapan ama dönüp bir sefer de anlamını merak etmeyen, okumayan, araştırmayan bir toplum Kur'an okuyor ve dinliyor sayılabilir mi?
Böyle bir toplum; "Allah'ın ipine toptan sımsıkı sarılın" emrini nasıl yerine getirecek?
Böyle bir toplum kendisine hayat verecek, diriltecek, ayağa kaldıracak olan hayat iksirine nasıl ulaşacak ve düşmanlarına karşı nasıl tedbir alacak, nasıl savunma yapacak?
Bu işte bir yanlışlık değil, bin bir çeşit yanlışlıklar var.
On beş asır evvel inzal olan ayetlerinde, yedi kat semadan, yedi kat yerden, denizlerden, denizlerdeki hazinelerden, ziynet eşyalarından, inciden mercandan söz eden, yeryüzünün katmanlarından, dağlardan, dağların altındaki madenlerden, Allah'ın inşa ettiği uçsuz bucaksız su depolarından, bin bir çeşit hayvanattan, bin bir çeşit nebatattan bahseden bir hayat kitabının Müminleri böyle perişan, böyle paramparça, böyle zavallı, böylesine düşmanların ayakları altında ezilen acınası vaziyette olmamalıydı.
"Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Kur'ân'ın hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Senin Rabbinin her şeye şahit olması kâfi değil mi?" (Fussilet: 53).
Bağlılarına, kâinatın sırlarını keşfetmeyi öğütleyen, bağlılarına yerküreyi ibret nazarıyla sürekli gezip-dolaşmalarını tavsiye eden, müminlerine, dostlarını ve düşmanlarını çok detaylı bir şekilde tanıtan, yol gösteren, yol-yordam öğreten bir Kerim Kitabın sahipleri ve inananları böylesine ayaklar altına düşmemeliydi.
"Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olsun. Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, fakat asıl sinelerdeki kalpler kör olur." (Hac: 46).
Bu işte bir değil, bin bir çeşit yanlışlıklar ve sakatlıklar var.
Ey hemşehrilerim, ey milletim! Bu okuma okuma değil, kendimizi kandırmayalım, anlamadan, bir ayetini dahi merak etmeden elli senedir hatim indirme, mukabele takip etme yarışında olanlar, Kur'an bizden böyle bir şey istemiyor.
"Bugünkü derste ne vardı?" sorusuna yüzeysel de olsa, birkaç cümle ile de olsa cevap veremiyorsak, günde beş değil, on beş cüz takip etmemizin hiçbir anlamı olmayacaktır ve ecnebilerin hazır pazarı, hazır tüketeni, dolayısıyla modern kölesi olma halimiz devam edecek demektir.