Medya önünde muharebeler tüm hızıyla devam ediyor.
Taraflar neredeyse iki aydan beri her gün yeni kavramlarla, yeni kulplarla, yeni suçlamalarla bir birlerine saldırıyorlar.
Halk kitleleri nezdinde de hangi isim, hangi lakap, hangi yeni buluş muteberse, kendi gönlündekine tercüman olabiliyorsa onları sosyal medyada yaymanın gayretindeler.
Falanca şunu yazmış, filanca şunu demiş, falan yazar cemaate iyi ders vermiş, filanca konuşmacı da iktidarın ağzının payını vermiş?
Paralel devlet, vaiz lobisi, alim müsveddesi?
TIR'lar meselesi? Yolsuzluklar, ayakkabı kutuları, tutuklana mahdumlar falan?
Peki kalabalık kitlelerin suçu ne, onların emanetleri ne olacak, onların çözüm bekleyen dertleri ne olacak?
Kitleler "hizmet" diye, "hizmet hareketi" diye çocuklarını onlara teslim etti, kestiği kurbanın derisini teslim etti, kapı komşusu bir lokmaya muhtaç iken onlar tuttu fitresini, zekatını onlara teslim etti.
Diğer taraftan kitleler büyük umutlarla iktidar partisine oy verdiler, oy buldular, oy topladılar, dertlerimize derman olacak diye, sorunlarımızı çözecek diye.
Her iki tarafa da hizmet eden, vaktini ayıran, umutlarını bağlayan kalabalık kitleler şimdi vicdan azabı içerisinde, mide sancıları arasında iki tarafın atışmalarını, laf dalaşlarını seyrediyor ve "nerede bizim emanetlerimiz?" diye haykırarak soruyorlar.
Bu milletin istiklalinin ve istikbalinin yegane sermayesi olan, yegane umudu olan gençlik bir emanet idi bu kavga ve gürültü arasında buharlaştı buharlaşıyor.
Bu devletin istiklalinin ve istikbalinin teminatı olan ve iktidar partisi teşkilatlarında görev alan kadrolar yine bu milletin ilgili şahıslara ve teşkilatlara birer emaneti idiler ve bu kavga gürültü arasında buharlaştılar, buharlaşmaya da devam ediyorlar.
Her iki taraf da emanetlere sahip çıkamamanın, kendilerine emanet edilen değerleri çar-çur etmenin faturasını ne yazık ki yine millete ve devlete ödetmenin gayreti içindeler.
Her iki taraf da "tencere dibin kara, seninki benden kara" sorumsuzluğu içinde hem milletin günlerini, haftalarını ve aylarını yemeğe devam ediyorlar hem de emanetleri buharlaştırıyorlar.
Tek tesellimiz, "bir musibet bin nasihatten iyidir" ölçüsü gereğince milletimizin uyanması ve her iki tarafın da emanetlere nasıl ihanet ettiklerinin farkına varmasıdır.
Taraflar neredeyse iki aydan beri her gün yeni kavramlarla, yeni kulplarla, yeni suçlamalarla bir birlerine saldırıyorlar.
Halk kitleleri nezdinde de hangi isim, hangi lakap, hangi yeni buluş muteberse, kendi gönlündekine tercüman olabiliyorsa onları sosyal medyada yaymanın gayretindeler.
Falanca şunu yazmış, filanca şunu demiş, falan yazar cemaate iyi ders vermiş, filanca konuşmacı da iktidarın ağzının payını vermiş?
Paralel devlet, vaiz lobisi, alim müsveddesi?
TIR'lar meselesi? Yolsuzluklar, ayakkabı kutuları, tutuklana mahdumlar falan?
Peki kalabalık kitlelerin suçu ne, onların emanetleri ne olacak, onların çözüm bekleyen dertleri ne olacak?
Kitleler "hizmet" diye, "hizmet hareketi" diye çocuklarını onlara teslim etti, kestiği kurbanın derisini teslim etti, kapı komşusu bir lokmaya muhtaç iken onlar tuttu fitresini, zekatını onlara teslim etti.
Diğer taraftan kitleler büyük umutlarla iktidar partisine oy verdiler, oy buldular, oy topladılar, dertlerimize derman olacak diye, sorunlarımızı çözecek diye.
Her iki tarafa da hizmet eden, vaktini ayıran, umutlarını bağlayan kalabalık kitleler şimdi vicdan azabı içerisinde, mide sancıları arasında iki tarafın atışmalarını, laf dalaşlarını seyrediyor ve "nerede bizim emanetlerimiz?" diye haykırarak soruyorlar.
Bu milletin istiklalinin ve istikbalinin yegane sermayesi olan, yegane umudu olan gençlik bir emanet idi bu kavga ve gürültü arasında buharlaştı buharlaşıyor.
Bu devletin istiklalinin ve istikbalinin teminatı olan ve iktidar partisi teşkilatlarında görev alan kadrolar yine bu milletin ilgili şahıslara ve teşkilatlara birer emaneti idiler ve bu kavga gürültü arasında buharlaştılar, buharlaşmaya da devam ediyorlar.
Her iki taraf da emanetlere sahip çıkamamanın, kendilerine emanet edilen değerleri çar-çur etmenin faturasını ne yazık ki yine millete ve devlete ödetmenin gayreti içindeler.
Her iki taraf da "tencere dibin kara, seninki benden kara" sorumsuzluğu içinde hem milletin günlerini, haftalarını ve aylarını yemeğe devam ediyorlar hem de emanetleri buharlaştırıyorlar.
Tek tesellimiz, "bir musibet bin nasihatten iyidir" ölçüsü gereğince milletimizin uyanması ve her iki tarafın da emanetlere nasıl ihanet ettiklerinin farkına varmasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025