Ekonomide kötüleşme devam ettikçe, bütçede hedefler tutmuyor.
Yıllardır aman istikrar bozulmasın diye milletten oy alan AKP iktidarı döneminde başta ekonomi olmak üzere hiçbir konuda istikrar sağlanamıyor.
Malum, her yıl sonu yaklaştığında hükümet, bir sonraki yılın bütçe gelir ve giderlerini tahmin eder ve buna göre oluşturulan bütçe tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getirilir, çok ciddi tartışmalardan sonra tasarı geçer.
İşte geçtiğimiz yıl sonu 2022 yılı için belirlenen bütçe, 1 trilyon 751 milyar lira idi.
2022 yılı bütçesi, yanlış ekonomi politikaları neticesinde tükenince, hükümet, 1 trilyon 80 milyar lira tutarında bir ek bütçeyi TBMM'den geçirdi ve harcama yetkisini 2 trilyon 831 milyar liraya yükseltti.
Çıkartılan bu ek bütçeyle beraber yıl sonuna kadar idare edilebileceği belirtiliyordu ama evdeki hesap yine çarşıya uymadı.
Hükümet Orta Vadeli Programı'nı (OVP) açıklayınca görüldü ki, 2022 yılı bütçesi 2 trilyon 831 milyar lira değil, 3 trilyon 134 milyar lira yazılmış.
Yani sessiz sedasız bütçe 303 milyar lira daha artırılmış, hem de TBMM'ye getirilmeden…
OVP'de bütçe açığı hedefinin de arttığı görülüyor. Daha önce 278.3 milyar lira olarak hedeflenen bütçe açığı, 461 milyar liraya yükseltilmiş.
Bütçe harcamalarının artırılması, vergilerin ve cezaların artırılması anlamına geliyor, bütçe açığı ise Hazine'nin bu açığı kapatması için daha fazla borçlanması demek...
Bütçe giderlerinin aslan payını, bildiğiniz gibi, faiz giderleri oluşturuyor. Bütçe açığı arttıkça, bu açığın borçla kapatılması elbette ki faiz yükünü de artırır.
Bütçe gelirlerinin artırılması, vergi gelirlerinin artırılması anlamına gelir dedik; çünkü Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi, yapılan özelleştirmeler neticesinde devletin vergiler cezalar ve zamlar dışında hiçbir gelir kalemi kalmadı.
Siyasiler, uyguladıkları yanlış politikaların faturasını vergiler yoluyla vatandaşların sırtına yüklüyor.
Gerçi yanlış politikaların uygulanmasında vatandaşların da sorumluluğu yok değil. Neticede bu politikaları uygulayanlar gökten zembille inmiyor. Her seçim döneminde sandığın başına gidiliyor ve bu ülkeyi yönetecek siyasetçiler seçiliyor.
Seçilenler ekonomiyi yönetebilecek kabiliyette değillerse, işte böyle sonuçlar ortaya çıkıyor.
Halbuki bizler Türk milleti olarak, 2005 yılında dünyaya tanıtılan Prof. Dr. Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nin ülkemizde uygulanmasına fırsat verseydik, bugün bu bütçe tablosu çok farklı olacaktı.
Milli Ekonomi Modeli'nde, devletin tek geliri vergiler değildir. Hatta modeli okuyup incelediğinizde vergi gelirlerinin ihmal edilebilir gelirler olduğunu görürsünüz.
Modelde, devletin en önemli gelir kalemlerinden birisinin emek ve üretim karşılığı senyorajını devreye koyması olarak belirtilir.
Malum, senyoraj, para basmak demektir.
Diyeceksiniz ki, Türkiye de bugün para basıyor, fark nedir?
Kısaca şöyle izah edelim:
Mesele para basmak değil, parayı neyin karşılığı bastığındır.
Eğer bugün Türkiye'de olduğu gibi, parayı dışarıdan aldığın borç dolar ya da Euro karşılığı basıyor, basılan bu parayı da yüzde 13 politika faizi ile özel bankalara veriyor ve bu bankalar da yüzde 50 faizlerle piyasaya kredi sunuyorsa işte bu para basmak enflasyon oluşturur.
Dikkat ederseniz bu yöntemde, döviz kuru artışları vardır, faizler vardır, bankaların kârı vardır. Burada enflasyon olmaması mümkün değildir.
Milli Ekonomi Modeli ise, paranın emek ve üretim karşılığı ya da ülkenin sahip olduğu kaynaklar karşılığı basılması gerektiğini ve bu paranın bizzat devlet tarafından sıfır faizli kredi ile üreticilere, sosyal devlet projeleriyle de vatandaşlara verilmesi gerektiğini vurgular.
Paranın maliyetsiz elde edildiği ve yine maliyetsiz bir şekilde piyasaya sürüldüğü bir ekonomide basılan para asla enflasyon oluşturmaz.
Senyoraj geliriyle devlet asli gelirine kavuşunca, bütçede de sorun yaşanmaz. Bütçe açığı tarih olur.
İşte bu eşsiz modeli hayata geçirecek olan Bağımsız Türkiye Partisi'ni (BTP) ve Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı millet olarak baş tacı etmeliyiz.
Yoksa bütçe açığı artar, vergiler artar, borçlar artar ve vatandaşın ümüğü sıkılmaya devam eder.
- ABD-İsrail ikilisinin şekillendirdiği Suriye, Türkiye'nin menfaatine değil / 23.10.2025
- Enflasyonda itibarımız yerlerde / 22.10.2025
- 22 Ekim'in 1'nci yılında endişe verici tablo! / 21.10.2025
- İsrail'in hedefinde Kıbrıs var! / 18.10.2025
- Gazze'de ateşkes sonrası ABD'nin odağında hangi ülkeler var? / 17.10.2025
- 'Sermayeye var, dar gelirliye yok' bütçesi! / 16.10.2025
- Enflasyonun sebebi talepse, Almanya’da enflasyon uçuyor olmalıydı / 15.10.2025
- İsrail'in en büyük destekçisi, şimdi barış havarisi! / 14.10.2025
- Komisyonda konuşulanlar: Süreç nereye gidiyor? / 11.10.2025
















































































