Dama oynamak ve siyaset

Dama oyunu 16 + 16 toplam 32 taşla iki kişi arasında oynanan zekâ oyunudur. Dama oyununu pek fazla bilmememe rağmen seyretmesini seven biriyim. Fırsatım olur da, iyi dama oynayanları bulursam, vaktimde müsaitse, oynayanları büyük bir zevkle seyrederim.Öyle dama oynayanlar var ki insan hayretler içinde kalıyor, adam 8 oyun, 10 oyun sonrasını hesap ederek rakibine tuzak kuruyor. Eğer rakibi karşının oyununu fark ederse kendini koruma altına alıp karşının oyununu bozuyor ve ilk fırsatta da kendi oyununu kurup tuzağını hazırlıyor. Sonuçta oyunculardan birinin bilgisizliği veya gafleti rakibine yenilmesine sebep oluyor. Benim bu yazıda maksadım dama oyununu anlatmak değil, bu oyundaki oyuncuları genelde siyasetçilere benzettiğimden damayı gündeme getirdim. Devletin yönetimi 32 taşla oynan oyuna değil 32 bin taşla oynan oyuna benzer. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin 32 bin taşla değil 320 bin taşla oyun oynamasını bilmesi gerekmektedir.Bu coğrafyada devlet kurup yaşamak risklidir, hele bu Türk milleti ve Türk devleti olunca çok daha risklidir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetmeye talipseniz 320 bin taşla oyun oynamasını 32 bin çeşit oyun kurmasını bilmeniz gerekmektedir. Yetmedi rakip oyuncularınızı iyi tanımalı, kurdukları tuzakları görebilmeli, 8-10 bin oyun sonra hangi tuzağa düşeceğinizi hesap edebilmelisiniz.Eğer kurulan tuzakları bilemezseniz yenilirsiniz, bu yenilgide sadece siz kaybetmezsiniz, sizinle beraber Türk devleti ve 76 milyon Türk milleti de kaybeder. Bu yenilgi sonucu Türk devleti yıkılır ve Türk milleti de dağılır gider. Netice itibarıyla bağımsızlığını kaybeden Türk milleti esarete mahkûm olur.Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) batı dünyası tarafından Türk milletine ve Türk Devletine karşı kurulmuş olan 32 bin oyunlu büyük bir tuzaktır. Bu oyunların içinde siyasi, hukuki, kültürel, ahlaki, ekonomik, dış politika ve iç politikada birçok tuzaklar mevcuttur. Maalesef devleti yönetenler AB uyum yasaları adı altında bu tuzaklara çok rahat bir şekilde düşmüşlerdir.Devletimiz ve milletimiz her yönden tamamen dışa bağımlı hale getirilmiş adeta bağımsızlığını kaybederek bölünmeye ve parçalanmaya doğru sürüklenmektedir. Devletimizi ve milletimizi korumak ve kollamakla görevli olanlar mahkûm olmuş, devletimizi yıkmaya ve milletimizi bölmeye yönelik faaliyetlerde bulunanlarla gurur duyularak kahraman ilan edilmiştir.  Devleti idare etmekte olanlar Kürdistan ve Lazistan ifadelerinden rahatlıkla bahseder olmuştur. Aman Allah'ım bu ne gaflet, bu ne dalalet, kabullenmek mümkün değil. Ülkeyi yöneten veya yönetmeye talip olan siyaset adamı, 20-30 hatta 50 yıl sonrasını görerek politikalarını belirlemek zorundadır. Siyaset adamı belki her şeyi bilemeyebilir ama bilen insanlarla sorunları istişare etmesini gayet iyi bilmesi gerekir. Eğer istişare edilen insanların gönül ve fikir dünyaları ithalse veya bilgisiz ve feraset sahibi değillerse bunların vereceği fikirlerin ne size, ne devlete nede millete faydası olmaz.Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri oynanan oyunu görmekte devleti yönetenleri sürekli ikaz etmektedir, 30 yıl önce söyledikleri bugün harfiyen çıkmaktadır. Oynanan oyunları haber vermekle kalmayan Sayın Baş, aynı zamanda bu oyundan kurtulmanın yollarını ve problemlerin çözümünü de beraber sunmaktadır. Sayın Baş'ın, yıllardan beri düzenlemiş olduğu kongrelerle, sempozyumlarla, mitinglerle, televizyon programlarıyla hem idarecileri hem de milletimizi tercih ettikleri yanlıştan geri çevirmeye çalışmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş, Allah'ın insanlık için gönderdiği rahmet ve merhamet tecellisidir. Eğer bu millet bu insanın kıymetini bilmezse, onun değerini bilen başka milletler(mesela Ruslar gibi) ona sahip çıkar ve abad olur.  Milletimizde çok daha karanlık günlere doğru sürüklenir. Ne diyelim Allah idarecilerimizi ve milletimizi ayıktırsın.