"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi."(Kanuni Sultan Süleyman) Bu çok meşhûr beyitin, ilk mısraıyla çok ilgiliyim bugünlerde!Yaratılışları gereği birbirine hasım hayvanlar vardır. Meselâ; kedi ile köpeğin, eşek ile kurdun, at ile ayının birbirine hasım olduğu bilinir...Kedinin balığa, kurdun koyuna, tilkinin tavuğa düşkünlüğü de bilinir.Son zamanlarda çok duyduğum ve bilerek duymazdan geldiğim zorlama bir söz var; "Hayvan sevmeyen, insan sevemez!"miş!Bunu söyleyen, entel görünmeğe gayret eden ve -ne demekse- feministliklerini hayvan severlikle maskelemeğe çalışan kadınların çoğu da, sevdiklerini söyledikleri hayvanlardan korkarlar! Hem sever hem de korkarlar nasıl bir sevgiyse! İnsan sevdiğinden korkar mı veya korktuğunu sever mi?Bir de, hayvan sevgisiyle insan sevgisini birbirine asla karıştırmayanlar vardır. Veya sayısız ağır suçluların, hatta katillerin cezaevlerindeki hayvan sevgileri, hayret edilecek boyuttadır! "Alkadraz Kuşçusu" bunlara müthîş bir örnektir. Hayatı romanlaştırılmış, film senaryosu olmuştur.Şimdi mes'eleye kendimizce bakalım.Kedi, akvaryum ve kuşların olduğu, ayrıca rengârenk çiçeklerin süslediği bir ev düşünelim...Kedinin kuş ve balığa olan zaafı, kuşların çiçeklere vereceği zarar bilinmesine rağmen, bunların bir evde, bir arada olmaları mümkün.Çünkü insan aklı ve hükmetme özelliği, bu hayvanların birbirine zarar vermelerini engeller. Kedi ile kuşu, akvaryumda balıkları bir arada ve birbirine zarar verdirmeden yaşatan ev sahibi, yani insan onları sürekli kontrol eder. Ev sahibinin bir anlık kontrol boşluğu; ya kedinin kuşa veya akvaryuma zarar vermesine; ya da kuşların çiçeklere zarar vermesine fırsat verir.Demek ki maharet ve özellik, bir arada yaşayan hasım fıtratlı hayvanlarda değil, onları bir arada tutan ve kontrolden bırakmayan insanın yönetimindedir.Şimdi evden ülkeye çıkalım.Her coğrafyada farklı etnik kökenden insanlar yaşayabilirler. Tarih, -kim ne derse desin- bir milletler mücadelesidir. Tarih, milletlerin, hâkimiyet kurmak için yaptıkları savaşların, mücadelelerin kayıtlarıdır.Savaşlar sonucu kurulan hâkimiyetin, teşkilatlanmış milletlerin adına da "Devlet" denir.Devlet kuran, yönetim ve hakimiyeti sağlamış olan milletin yapacağı ilk iş; farklı etnik kökten halkları, bir arada yaşatmaktır. Kelimenin tam anlamıyla bir arada yaşamaya mecbûr etmektir.Kedi ile köpeğin, balık, kuş ve kedinin, hayvanat bahçelerinde ve sirklerde bir sürü zıt hayvanın bir arada yaşamasını temin eden ve o hayvanları bir arada yaşamaya mecbûr eden kontrollü baskın insan iradesi; farklı halkları bir arada, bir yasa ve nizâm içinde yaşatmayı başarırsa devletli millettir.Başka türlü devlet olunmaz, başka türlü devlet kalınmaz!Devlet yönetimlerinde, âdil sistemler gereği farklı etnik kökten insanların görevlendirilmeleri olur, olmalıdır. Birlikte yaşamak için baş eğmenin, diz çökmenin külfeti yanında, nîmetleri de mutlaka olmalıdır ama kontrol, devleti kuran milletin elinde olur.Ola ki; son zamanlarda ülkemizde görüldüğü gibi demokrat maskeli, Haçlı organizeli insan hakları maskeli "Dolma Kalemler"in, "özür sendromları" olursa, devletin asıl sahiplerinin, anında kontrolü ele almaları mecbûriyeti doğar! Kontrol elden çıkarsa devletlilik zorlaşır, devletin bekası tehlikeye girer.Devletinin tehlikeye girmesi halinde tepki vermeyen, savunma refleksi göstermeyen topluluğa da millet denilmez!Milletler milliyetçilik yapmadan devlet kuramaz, kurduğu devleti yaşatamazlar!Uzun Adam'a Cumhurbaşkanlığı Seçiminden önce bir seçim sürecindeki milliyetçi söylemlerinden dolayı; "Bu milliyetçilik bir gün seni de ham yapar!" diyen bir İleri Demokrat bölücü Dolma Kalem vardı; "Eğer azcık akıllı olmazsan, millet; seni safra diye tükürür atar! Sudan çıkmış balık misâli, hem susuz boğulur, hem de esen yelden üşüyeceğin bir yalnızlığa mahkûm eder!" diye hemen anında uyarmıştım.Çünkü bu "Dolma Kalemler"in en büyük korkusu, yalnızlıktır! Hem yalnızlıktan ödleri kopar, hem de yalnız kaldıklarında, birbirlerine saldırır ziyankârlaşırlar!En iyi becerdikleri iş ise güçlü zannettikleri yer veya kişiye yalakalıktır...Dün yalakalıkta yarışanların, bugün benzer insafsızlık ve zalimlikle birbirlerine saldırmaları, asla tesadüf falan değildir! "Amaç değil araçtır. Gereken durakta inilecek tramvaydır." diye tarif edilen İleri Demokrasi sayesinde zayıflatılan Devlet' in kontrolünden çıkmalarındandır!Neymiş efendim? "Özgür basın susturulamaz!"mışşş! Özgür basınmışşş! Hadi be!Dün Papa'ya; "Kutsiyetpenâhları!" ve "Pek Muhterem Papa Cenâbları" diye iltifat yarışına girenlerin ve taraftarlarının, bugün birbirlerine; "Haşhaşî" ve "Yezit" demelerinden daha normal ne olabilir?"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi" sözlerini unutan, bu hizadan çıkmış ve haddi aşmış "Osmanlı torunları(!)"nı; ancak ortak akılla yeniden hissettirilecek Devlet erki toparlar!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm... Selâm, sevgi, dua...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017