logo
05 MAYIS 2024

CHP'li Gürer: 1 kilo buğday da en az 15 TL olmalı

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, buğday taban fiyatının en az 15 bin TL/ton olarak bir an önce açıklanmasını istedi. 
25.04.2024 09:49:00
Haber Merkezi
CHP'li Gürer: 1 kilo buğday da en az 15 TL olmalı
CHP'li Gürer: 1 kilo buğday da en az 15 TL olmalı
CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, buğday hasadının yaklaştığını ve buğday taban fiyatının en az tonunun 15 bin TL olması gerektiğini söyledi. Simit, ekmek üzerinden değerlendirme yapan Gürer, "1 kilo buğday için 1 yıl emek gerekli, ekmek ve simit girdi artışını yansıtırken çiftçi girdi maliyetleri görmeden fiyat hesaplanamaz " dedi.

Gürer, buğday taban fiyatının en az 15 bin TL/ton olarak bir an önce açıklanmasını istedi. Undan mamül ürünleri bu ürünlerin fiyatları üzerinden yaptığı karşılaştırmayla buğday üreticisinin emeğinin karşılığını almasının da bu kapsamda ele alınması gerektiğini belirtti.

Gürer ayrıca, taban fiyatın dünya piyasalarında düşük seyreden buğday fiyatlarına bakarak 15 bin TL/ton altında belirlenmesinin çiftçiyi mağdur edeceğini ifade etti.

İTHAL YERİNE KENDİ ÇİFTÇİMİZ ÜRETSİN

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, "2022 yılında 1 ton buğday için verilen taban fiyat 6 bin 50 liraydı. Yüzde elli seçim döneminde artış yapıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi 2023 yılının taban fiyatını ekmeklik buğday için tonunu 8.250 lira olarak açıkladı. ÇKS kayıtlı olan çiftçiye ton başına da bin lira verildi, ÇKS kaydı olmayan çiftçi 8.250 liradan Toprak Mahsulleri Ofisine buğdayını teslim etti. O süreçte yurt dışından ithal gelen buğday nedeniyle Toprak Mahsulleri Ofisinin depoları dolu olunca alımda sorunlar oluştu. Randevu sistemi düzenli işlemedi, çok sayıda çiftçi Toprak Mahsulleri Ofisine ürün vermekte zorlandı. Yaklaşık 12 milyon tona yakında Toprak Mahsulleri Ofisi alım gerçekleştirdi. Bu seferde ödemelerde sorunlar oluştu. 3 ay sonra yapılan ödemeler oldu. Çiftçi neden Toprak Mahsulleri Ofisine ürününü verdi? Çünkü tüccar piyasayı düşük tuttu. Çiftçi 6 bin 500 lira ila 7 bin lira aralığında küçük çiftçi ürününü tüccara vermek zorunda kaldı. İlacının, mazotunun borcunu ödeyecekti. Bir de tüccarda nakliye ücreti yoktu. Tarlada ürünü aldı. Bu sebeple ürününü tüccara verdi. Tüccar da 10 milyon tona yakın ürün aldı. Toplam 22 milyon ton geçtiğimiz yılda ürün üretildi. Bunun yanında da dahilinde işleme rejimi kapsamında da 10 milyon tona yakında buğday ithal edildi. Bu rakam son yıllarda ithalatın artışını gösteriyor. Sanayiciye bu yolla bir olanak tanınıyor. Un ve makarna olarak bu ürünler işlenip yurt dışına satılıyor. Ama bir kısmı da Türkiye'ye katma değerli ürüne dönüşüp tekrar girişi sağlanıyor. Türkiye'de buğdayın ekim alanının daha çok geliştirilmesi, bu açığın ortadan kalkması sağlanmadı. Şu anda yine yurt dışından DIR kapsamında buğday ithal edildi. Böylece de dövizimiz yurt dışına gidiyor." şeklinde konuştu.

ÇİFTÇİNİN TABAN FİYAT KAYGISI ARTIYOR

CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, "Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisi geçen yıl aldığı buğdayı makarnalık 10 bin lira ekmekliği de 9bin 800 liradan ton fiyatı satmaktadır. Borsada ise Gaziantep borsa fiyatlarını çıkardık, ekmeklik 9800'den makarnalı 10.500 liradan son fiyatı sürüyor. Dünyada buğday fiyatları ülkelere göre değişiyor, arz açığı olan ülkeler buğdayı daha yüksek fiyatla temin etmek zorunda kalıyor, üretim fazlası olanlar da değişkenliğe göre üretim sürecini izleyip ona göre belirliyorlar, genelde dünyada gıda ürünlerindeki fiyatlarda bir düşmeden söz edebiliriz. Bu durumda İthal buğdayı da Toprak Mahsulleri Ofisi tonunu 9.700 liradan satıyor, yani Türkiye'deki çiftçiden aldığı fiyattan daha aşağı fiyatlar satıyor. Arpa için geçen yıl 7000 lira ton fiyatı vermiş, 500 lira da destek açıklamıştı. Bu süreçte ithal arpayı da 7.500 liradan satışını gerçekleştiriyor. üretici için ürettiği ürünün girdi maliyetleri esas, bu yıl buğday taban fiyatının bir an önce açıklanmasını istiyor. Geçtiğimiz yıllarda hasat öncesi fiyat açıklamaları gerçekleşiyordu, geçen yıl Haziran ayında açıklandı. Böyle olunca da çiftçinin kaygısı artıyor." dedi.

BU YIL BUĞDAY ALIM HEDEFİ 3,5 MİLYON TON

CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer geçtiğimiz yıl 12 milyon tonun üzerinde buğday alan Toprak Mahsulleri Ofisi, bu yıl 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programında hedef olarak üç buçuk milyon ton alım yapacağı görülüyor. Yani bu durumda 3 kat daha geçen yıl altında buğday alımı öngörülüyor, bu durum çiftçiyi kaygılandırıyor. Onun için bir an önce taban fiyatın açıklanması isteniyor. Taban fiyatı belirlerken neler kriter alınmalı? enflasyonun karşısında üreticinin girdi maliyetleri hangi boyuta erdi? Burada da kuru tarım bölgelerinde ve sulu tarım bölgelerinde fiyat değişkenliği var. Kuru tarım yapılan alanda TÜİK ortalamasına göre 270 kilo bir dönümde ürün alınıyor, ama sulu tarımda bu 500 kilonun üstünde gerçekleşiyor. Bir buğday tarlası ile ilgili fiyatlandırma yaparsak ele almamız gereken kriterler şunlar: kuru tarım yapılan alanda tarla kirası 1500 lira dekarı, sulu da ise 3.000 lira dekara. İlk sürüm, ikileme, üçleme, tohum bedeli, ekim masrafı, taban ve üst gübre, işçilik bedeli, geniş ve dar yapraklı ot ilacı, pas ilacı, sigorta, biçerdöver ve traktör gideri, bakım gideri, tarım sigortası, bakım arıza servis ücreti, yemek ücreti ve BAĞ-KUR primi gibi giderler dikkate alındığında. Ayrıca bir de tarladan satış noktasına ürün gittiğinde fiyat değişkenlik gösteriyor. 90 dekar alanda 40 ton buğday üretimi esas alındığında kuru tarım için belirlenmesi gereken fiyatın bu masrafları karşılayan bir fiyat olması isteniyor. Buğdayda istenen taban fiyat şu anda buğdaydan mamul ürünlerin fiyatlarının mukayese edilerek fiyat saptanmalıdır. Şu anda Ziraat odalarıyla yaptığım görüşmede bir dönüm kurak tarım alanında maliyet 12 lira 68 kuruş, sulu tarımda tarla kirasının daha yüksek olması nedeniyle maliyet 13 lira 30 kuruş. Böyle olunca kuru tarımda 400 kilo altında, sulu tarımda 500 kilodan başlayan, bölgeye göre Çukurova'yı kıstas alırsak üretim verimi değişiyor. Bu durumda çiftçilerimizin istediği taban fiyat 15 lira 1 kilo için. Bunun gerekçesi giderlere dayanıyor." şeklinde konuştu.

SİMİT, EKMEK HESABI

CHP'li Vekil  Ömer Fethi Gürer, " Undan mamül ürünlerde durum ne? fırında bir adet simidi 15 liradan aldım. Mecliste normal simit 11 liradan satılıyor, halk ekmeğin simidi ise 7,5 lira. Esas almamız gereken ise fırında satılan simit. Fırında satılan simitin doğal olarak diğer simitlerden daha fiyatlı olmasının birden çok nedeni var.1 kilo buğdaydan %20 fire hesaplandığında 800 gram un elde ediliyor, 8 tane simit elde ediliyor, 15 lira ile çarptığımızda maliyet rakamı oldukça yüksek çıkıyor. Ama fırıncı ile konuştuğunuz zaman yerine ve bölgesine göre kira fiyatı, maya, üzerindeki susam, tuz, işçilik, nakliye giderleri ile bu fiyattan bu ürünü sattığı zaman para kazanamadığını ifade ediyor. Onun için fırında simit üretenin de kendine göre bir haklılık payı var. Yine ekmek, 1 kilo buğdaydan 800 gram un elde ediliyor, bir kilo undan ise 200 gramlık 5 ekmek çıkıyor, ekmeğin kilosu 40 lira. Ama bu ekmeğin kilosu 40 lira. Örneğin siyez buğdayından ekmek almaya kalkarsanız bunun en az 4 katı para ödemek durumundasınız. Bu durumda ekmek için de kira, işçilik, su, nakliye, enerji giderleri, odun ve yakıt gideri maliyetleri hesap alındığında 8 liradan da bu ekmeğin satışı gerçekleştiriliyor, Öte yandan buğdayın üretimi 1 yıllık bir emeği gerektiriyor. 1 yılın sonunda çiftçi emeğinin karşılığı olarak 1 kilo buğdaya istediği fiyat kiloda 15 lira. Mamül ürün ekmek ve simit üretenler ne yapıyorlar? Yıl içinde kendilerine gelen yükü doğal olarak tüketiciye yansıtıyorlar. Hasat döneminde ürünü ne kaldıran çiftçi bunu bir kere satıyor. 1 yıl sonrasında ekim yapmaya gittiğinde kendisinin sattığı fiyattan hiçbir girdi maliyeti durmadığı için zorlanıyor. Bunun için de bankalara ve piyasaya çiftçi borçları 700 milyar lirayı geçmiş durumda, borçla çiftçilik sürdürülebiliyor, faizlerin bu kadar arttığı ortamda çiftçinin üretimini sürdürebilmesi için istenen taban fiyat 15 lira 1 kilo için. Bu nedenle başta Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere siyasi iktidarı uyarıyorum, görünen o ki taban fiyat düşük tutulmak istenecek uygulamalar geçmişte bunun örnekleri ile sabit. Bu süreç devam ederse önümüzdeki süreçte buğday ekim alanlarının daralmasına, daha çok ithalata zorunluluğumuz ortaya çıkar. Bugün ithal için yurt dışından fiyat uygun görülebilir, ama küresel iklim değişikliği başta olmak üzere farklı ülkelerde yaşanan sorun nedeniyle mutlak suretle yerli üreticinin korunması gerekir. Onun için de yerli üreticiyi koruyalım. Nasıl ki simiti üreten kişi günlük gelen zamları gider artışlarına yansıtarak ayakta kalmaya çalışıyorsa, çiftçimiz için de bir yıllık emeğinin karşılığı olan ürününün fiyatı, geçen yıl ÇKS'li çiftçi için tonu 9250 lira destekle verilen fiyat en az bu yıl 15 liraya çıkararak çiftçimizi korumayı sağlayalım. Bu bağlamda yapacakları taban fiyat mutlak suretle gerçekçi maliyet giderlerine içine almalı ve onun dışında fiyat belirlenmemeli, maliyet fiyatlarının altında verilecek bir fiyat çiftçimizi mağdur eder. Şuna sığınmasınlar, dünya piyasalarında buğday şu anda düşük seyrediyor, bu düşük seyir nedeniyle Türkiye'de taban fiyatı düşük tutmak gerçekçi bir yaklaşım değil. Çünkü enflasyonun varlığı yanı sıra çiftçinin borçlanarak üretim yaptığı dikkate alındığında çiftçinin mutlaka korunması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Taban fiyat ne zaman açıklanacak? Taban fiyatlar daha önceki bakanlar döneminde alışılageldiği üzere, hasat öncesinde açıklanarak çiftçi destekleniyordu. Geçtiğimiz yıl ise bu uygulamadan vazgeçildi ve Haziran ayında açıklandı. Normal koşullarda, Mayıs ayından önce açıklanmalı. Çukurova'da hasat Mayıs'ın 15'inde başlayıp farklı bölgelerde Ağustos'a kadar devam eder. Şu anda Türkiye, halen buğday ithal etmeye devam ediyor. Buğday ithal ettikleri için de yurt dışındaki buğday fiyatlarının daha uygun olduğu noktasında davranış biçimi sergiliyorlar. 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programında hedef 3,5 milyon ton Toprak Mahsulleri Ofisi'nin yapacağı alım. 2023 yılında 12 milyon ton alım yapılmıştı. Bu durumda, bu hedef doğrultusunda çiftçinin büyük bir ihtimalle taban fiyat düşük tutularak Toprak Mahsulleri Ofisine ürün vermesi yerine tüccara yönlendirilecek. Tüccar da piyasayı düşük tuttuğu için özellikle küçük çiftçi mağduriyet yaşayacak. Çünkü küçük çiftçinin stoklama olanağı yok, depolayamayacak, tarlada ürününü satacak. Tarlada ürününü sattığı zaman tüccarın verdiği fiyata razı olacak, onun akaryakıta, ilaç, tohum, gübre borcu var. Borcunu kapatmak isteyecek. Böylece küçük aile tipi dediğimiz işletmeler, hayvancılıktan sonra çiftçilikte de büyük bir mağduriyet yaşayacaklar. Onun için en az 15.000 lira ton fiyatı açıklanmalı, Simite bakarsanız, ekmeğe bakarsanız ortaya çıkan tabloda simitte de ekmeğe de kendini koruyan bir süreç satıcı için devam ediyor, burada mağdur olan bu ekmeği alan simidi alanın yaşadığı mağduriyet esasında. Çünkü bu fiyatlardaki artış ailenin tüketimi üzerinden hesaplarsak ikiye katlanmış durumda. Bir emekli 10.000 lira maaş alıyor, 10.000 lira maaş alan bir emeklinin bu simidi alma durumu kalmadı. Bir de bakınız, 15 liralık simit geçen yıl kaç liraydı? 7.5 liraydı. 15 liralık simidin yarısı 7,5 lira. Peki bu simiti bir daha böldük, aşağı yukarı bir lokma, üç buçuk lira. Bir lokma simit, bir lokma simidin üç buçuk lira olduğu yerde emekli ne yapsın, sabit gelirli dar gelirli ne yapsın, yoksul insanlar ne yapsın? bunları üretenleri de korumak devletin sorumluluğu orada. Tohumu sübvanse edebilir, mazotta ÖTV'yi KDV'yi kaldırabilir, çiftçiye destek verebilir, maliyeti tarlada düşürür, rafa gelecek ürünün fiyatını da engeller. Fırın sahibi, susamın yanına varamazsa, maya yanına varamazsa, odunun fiyatı katlarsa, bunu satan kişi de doğal olarak maliyet artışını dolayı fiyatını arttırır. Yani Türkiye'deki sorun şu, üretim sürecinde hayvancılık yapan da çiftçilik yapan da yüksek girdiler nedeniyle pahalıya o işi yapmak zorunda kalıyor ki kendi emeğini katmadan fiyat belirliyor. Rafa gidinceye kadar bu işin üretiminin içinde olanlar kendi zararlarını kabullenmiyorlar ve sürekli olarak her artışı yansıtıyorlar. Bu artışın yansıtınca da bir yıl önceki simit 7,5 liraya aldığımız simit bugün 15 lira oluyor. Olay bu. Enflasyon sorumlusu çiftçi değil. Çiftçi korumazsak sorun artar" dedi.
İfadesi iddianameye girmeyen Ayşe Ateş'ten tepki
Azmettiriciler nerede?
16 ayda tamamlanan iddianamenin detayları
Basit bir husumet cinayeti!
Vatandaşlara ajanlık hakkında bilgi verildi
MİT'ten videolu 'casusluk' uyarısı
Türkiye'nin ekonomisini Almanya'da anlattı
'Kredi notumuz artıyor, doğru yoldayız'
'Kazan-kazan' pazarlığı mı yapıldı?
'Al paşaları ver anayasayı'
Kılıçdaroğlu ile görüşmede Erdoğan ziyareti de masadaydı
'Görüşmenin önemli kısmını paylaştım'
'Çok ölü var' diyerek mezarlığa ambulans istedi
Pes dedirten çağrılar
Yerlikaya ve yardımcılarının araç ve koruma sayıları azaltıldı
İçişleri Bakanlığından tasarruf açıklaması
Cenazeleri bulunan işçilerin kimlikleri belli oldu
İliç'te iki cenazeye daha ulaşıldı
'Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok'
58 yıldır gerçek kimliğini arıyor
Aralarında kanser, MS ve diyabet ilaçları da var
81 ilaç geri ödeme listesine alındı
200 nüfuslu köyden 50 ülkeye ihracat
300 kişiye istihdam sağlıyor
Darısı Süper Lig'de yaşanan olaylara
Olaylı derbide fişekçiye 15 yıl hapis
Şehirde kurulan yağma düzenini açıkladı
Doğal gazını bile belediye ödemiş
İfadesi iddianameye girmeyen Ayşe Ateş'ten tepki
Azmettiriciler nerede?
16 ayda tamamlanan iddianamenin detayları
Basit bir husumet cinayeti!
Vatandaşlara ajanlık hakkında bilgi verildi
MİT'ten videolu 'casusluk' uyarısı
Türkiye'nin ekonomisini Almanya'da anlattı
'Kredi notumuz artıyor, doğru yoldayız'
'Kazan-kazan' pazarlığı mı yapıldı?
'Al paşaları ver anayasayı'
Kılıçdaroğlu ile görüşmede Erdoğan ziyareti de masadaydı
'Görüşmenin önemli kısmını paylaştım'
'Çok ölü var' diyerek mezarlığa ambulans istedi
Pes dedirten çağrılar
Yerlikaya ve yardımcılarının araç ve koruma sayıları azaltıldı
İçişleri Bakanlığından tasarruf açıklaması
Cenazeleri bulunan işçilerin kimlikleri belli oldu
İliç'te iki cenazeye daha ulaşıldı
'Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok'
58 yıldır gerçek kimliğini arıyor
Aralarında kanser, MS ve diyabet ilaçları da var
81 ilaç geri ödeme listesine alındı
200 nüfuslu köyden 50 ülkeye ihracat
300 kişiye istihdam sağlıyor
Darısı Süper Lig'de yaşanan olaylara
Olaylı derbide fişekçiye 15 yıl hapis
Şehirde kurulan yağma düzenini açıkladı
Doğal gazını bile belediye ödemiş

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'ten iddianame tepkisi: Azmettiriciler nerede?

"Savcılık ifademi unutmuş. Muhtemelen siyasilerin ismi geçtiği için ifadem yok. İfademin tam metnini ilerde paylaşacağım. Bir ifade ancak bu kadar basitleştirilebilir, adeta aklımızla alay ediyorlar" 
05.05.2024 00:41:00
Haber Merkezi
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'ten iddianame tepkisi: Azmettiriciler nerede?
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'ten iddianame tepkisi: Azmettiriciler nerede?
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı. 

İddianamede MHP ile ilişkili bazı isimlerin yer almamasına Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş tepki gösterdi.

"Böyle bir suikasti birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz?"

Ateş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "İddianame burada. Peki, azmettiriciler nerede? Böyle bir suikasti birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz? Sırf bu iddianameyi hazırlamak için kamuoyunu neden bir buçuk yıl beklettiniz?" diye sordu.


İfadesi iddianameye girmedi

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, iddianame sonrası ilk kez SÖZCÜ'ye konuştu. Ayşe Ateş, şunları söyledi:

"Olay gerçekleşir gerçekleşmez bu iddianameyi yazıp önümüze koyabilirlerdi. Bir buçuk yıl bekleyip çok basit, adi bir cinayet vakası gibi servis edilerek asıl faillerin alenen korunup kollandığı çok açık. Kocamı kimin öldürdüğü de, katilleri kimlerin koruduğu da gayet net. Ne diyeyim, yazıklar olsun. Bugün değilse yarın ama eninde sonunda hesap verecekler. Buna inanıyorum, bunun için de elimden gelen her şeyi yapacağıma kimsenin şüphesi olmasın. İnancı, ırkı, ideolojisi ne olursa olsun haksız yere katledilen tüm canlar için."

Ayrıca, Ayşe Ateş'in ifadesine iddianamede yer verilmedi. Bu duruma tepki gösteren Ayşe Ateş, "Savcılık ifademi unutmuş. Muhtemelen siyasilerin ismi geçtiği için ifadem yok. İfademin tam metnini ilerde paylaşacağım. Bir ifade ancak bu kadar basitleştirilebilir, adeta aklımızla alay ediyorlar" şeklinde konuştu.

Sinan Ateş cinayeti zanlısı: Evinin adresini, önüne pankart asmak için araştırmış olabilirim

Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında 16 ay sonra hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı. Zanlıların bir kısmı olayla ilgileri olmadığını söylerken, bazı zanlılar ise kişisel husumet gerekçesi ile Ateş'i yaralamak istedikleri yönündeki ifadeler iddianameye girdi. Sanıkların MHP ile ilgilerine yer verilmeyen iddianamede şüpheli Tolgahan Demirbaş, Ateş'in adresini sorgulattığı iddiasına ilişkin verdiği "Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim." ifadesi yer aldı.
05.05.2024 00:32:00 / Güncelleme: 05.05.2024 00:42:02
Anadolu Ajansı
Sinan Ateş cinayeti zanlısı: Evinin adresini, önüne pankart asmak için araştırmış olabilirim
Sinan Ateş cinayeti zanlısı: Evinin adresini, önüne pankart asmak için araştırmış olabilirim
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde, Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve olay sırasında beraberindeki Selman Bozkurt "müşteki", 22 kişi de "şüpheli" sıfatıyla yer aldı.

Olay anında tetikçi Eray Özyağci'nin yanındaki şüpheliler Vedat Balkaya ve Suat Kurt müşterek fail, Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş'ın suça azmettiren olduğu bildirildi.

Şüpheliler Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal'ın da iştirak halinde işlenen suça yardım ettikleri kaydedildi.

İddianamede, Çep ve Demirbaş'ın cinayete ilişkin detaylı plan yaptıkları, bu kapsamda Ateş'in kişisel, ailevi ve mesleki yaşantısı konusunda ayrıntılı bilgi topladıkları ifade edildi.

Demirbaş'ın olaydan önce şüpheli eski cinayet büro amiri Aykal'a, Ateş'in telefon ve adres bilgilerini sorgulattığı, Çep'in Özyağci'yi Ankara'ya göndermek için şüpheliler Uzunlar ve Bayraktar'ın sahibi olduğu işletmeden minibüs temin ettiği aktarılan iddianamede, şüpheliler Gelenbey ve Çolak'ın da bu araçla tetikçi Özyağci'yi Ankara'ya getirip, şüpheli Asarkaya'nın Demetevler Mahallesi'ndeki evine bıraktıkları belirtildi.

İddianamede, şüpheliler Saraç, Köktürk, Güney, Ersoy, Zorlu, Ataç, Öktem, Karadeniz ve Atay'ın da bilgi belge ve lojistik destek sağlayarak cinayetin işlenmesine yardımcı oldukları anlatıldı.

Şüphelilerin ifadeleri

İddianamede ifadesine yer verilen şüpheli Eray Özyağci, Ateş'i 3-4 yıldır tanıdığını belirterek, "Kendisini tanıdığımda Ülkü Ocakları Başkanıydı. Gösterdiğim vefaya karşılık vermediği için aramızda kişisel bir husumet oluştu. Kendisini yaralamak amacıyla birtakım planlama ve ayarlama yaptım, hiç kimseden yardım talep etmedim, her şeyi kendi imkanlarımla yaptım." iddiasında bulundu.

Doğukan Çep'e olaydan kısa süre önce birisini vuracağını söylediğini ama kim olduğunu söylemediğini ve ondan yardım almadığını savunan Özyağci, Ankara'ya nasıl geleceğini, Ateş'i nerede bulacağını ve olay yerinden nasıl kaçacağını düşündüğü günlerde, Çep'in yanında oturan iki özel harekat polisinin kendi aralarında Ankara'ya gideceklerinden bahsettiklerini duyduğunu anlattı. Özyağci, şu beyanı verdi:

"Ben de bunu fırsata çevirdim, polislere Ankara'da hasta ziyaretine gitmem gerektiğini ancak ufak bir hapis cezasından dolayı aranmam olduğunu, cezaevine girmek istemediğimi, beni de Ankara'ya giderken yanlarına alıp alamayacaklarını sordum. Bunun üzerine polisler, beni Ankara'ya götürmeyi kabul ettiler."

Ankara'da iki gün keşif yaptığını belirten Özyağci, olay günü Çukurambar'da kahvaltı yaptığını, bir süre sonra Ateş ve beraberinde iki kişi gördüğünü ifade etti.

Özyağci, "Şahıslarla karşı karşıya geldiğimiz esnada üzerimde bulunan silahımı çektim, öncelikle Ateş'in bacaklarına 3-4 el ateş ettim. Selman isimli şahsın da silah çekmesi üzerine kendi can güvenliğimi düşünerek Sinan Ateş'i etkisiz hale getirmek maksadıyla hızlı bir şekilde ateş etmem neticesinde şahıs hareketsiz kaldı." dedi.

Daha sonra kendisini bekleyen Balkaya'nın kullandığı motosikletle olay yerinden kaçtığını, kararlaştırılan bir noktada indiğini aktaran Özyağci, sonraki saatlerde ise ismini söylemek istemediği bir kişinin araçla kendisini aldığını ve İstanbul'a doğru gittiklerini anlattı.

Özyağci, olayda kullandığı tabanca, şarjör ve kalan fişekleri yolda bir çalılık alana gizledikten sonra İstanbul yakınlarında daha önce ayarlanan bir ikamete gittiğini bildirdi.

Şüpheli Vedat Balkaya ise Ankara'ya gittiği motosikleti olaydan 10 gün kadar önce Çep'in verdiğini belirtti. Özyağci'nin de kendisine, "husumetli olduğu bir kişinin ikamet ettiği konuma doğru gideceklerini" söylediğini anlatan Balkaya, olay günü bir kafeye bıraktığı Özyağci'nin süre sonra koşarak geldiğini, motosikletle buradan uzaklaştıklarını, daha sonra onun bekleyen bir araca bindiğini, kendisinin de İstanbul'a döndüğünü aktardı.

Balkaya, "Doğukan Çep, bu yaralama olayını biliyordu ancak Eray Özyağci'yi azmettirip azmettirmediğini bilmiyorum." şeklinde ifade verdi.

"Sinan Ateş'in ofisini ve arabasını gözetledim"

Şüpheli Suat Kurt, 22 veya 23 Aralık 2022'de Doğukan Çep'in FaceTime uygulaması üzerinden kendisini arayarak, birini Ankara'da takip edip edemeyeceğini sorduğunu, kendisinin de bunu kabul ettiğini söyledi.

Otobüsle Ankara'ya gittiğini anlatan Kurt, 26 Aralık'ta Çep'in kendisini FaceTime'dan bir kez daha arayarak, Ateş'in ofisinin yerini ve otomobilini tarif ettiğini ve "Kaçta gelip gidiyor, aracı tek mi kullanıyor, bunları bana haber ver" dediğini anlattı.

Çep'e bazı bilgileri verdiğini ve onun talebi üzerine Özyağci'yi bir eve yerleştirdiğini ifade eden Kurt, şunları söyledi:

"29 Aralık 2022'de ikametteyken Doğukan, Özyağci'yi görüntülü aradı. Sinan Ateş'i kastederek 'Bu şahıs dövülüp ayaklarından yaralanacak' dedi. Olay günü saat 10.00 civarı Çukurambar'a geçtim. Sinan Ateş'in aracı ofisinin önünde duruyordu. Doğukan görüntülü aradı, 'Arabası burada' dedim. Sinan Ateş, yanında 2 şahısla ofisinin bulunduğu binadan çıktılar. Doğukan'a 'Yine gidiyorlar, geldikleri yöne doğru' dedim. O da bana 'Tamam abi, sen taksiye bin' dedi. Silah seslerini duyduktan sonra telefonumu komple kapattım."

Şüpheli Doğukan Çep de Sinan Ateş'i tanımadığını, olayla alakası olmadığını savundu.

Kendisini arayıp alacak verecek meselesi için Ankara'ya gideceğini söyleyen Özyağci'nin araç kiralamasına yardımcı olduğunu söyleyen Çep, "Ankara'da herhangi birini vuracağını bilmiyordum. Böyle bir konuşmaya şahit olmadım. Eğer şahit olsaydım araç kiralama işine dahil olmazdım." ifadelerini kullandı.

Şüpheli Suat Kurt'un kendisi hakkındaki beyanlarını kabul etmeyen ve olayla hiçbir bağlantısı olmadığını savunan Çep, "Cezalarım ve aranmam olması sebebiyle olay üstüme yıkılmaya çalışılıyor. Sinan Ateş'i öldürmek gibi bir niyet ve kastım olmamıştır." ifadesini verdi.

"Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi"

Şüpheli Tolgahan Demirbaş da Ateş'i "camialarından" tanıdığını, Mersin'deki olay ve hakkındaki ithamlardan kaynaklı kendisine mesafeli olduğunu söyledi.

Demirbaş, şüphelilerden Aykal'a, Ateş'in adresini sorgulattığı iddiasına ilişkin, "Sinan Ateş'in ev adresi mesajla veya herhangi bir şekilde bana gönderilmedi. Sinan Ateş'i olay öncesi şahsen tanımazdım. Mersin'de vuku bulan saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim." beyanını verdi.

İstenen cezalar

İddianamede, şüpheliler Özyağci, Balkaya ve Kurt'un "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, müşteki Selman Bozkurt'a yönelik "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13'er yıldan 20'şer yıla kadar; Çep ve Demirbaş'ın ise cinayete azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Özyağci'nin ayrıca "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçundan 1 yıldan 3 yıla, Demirbaş'ın ise "zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Şüpheliler, Asarkaya, Saraç, Köktürk, Yüce, Uzunlar, Gelenbey, Çolak, Bayraktar, Güney, Ersoy, Zorlu, Ataç, Yüksel, Öktem, Karadeniz, Atay ve Aykal'ın " tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenirken, Aykal'ın kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak maktule ait kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak temin ettiği gerekçesiyle 3 yıldan 6 yıla kadar cezalandırılması talep edildi.

Mahkeme inceliyor

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca tamamlanan iddianame, 26 Nisan'da Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. Mahkemenin iddianameyi değerlendirmek için, bu süreden itibaren 15 gün süresi bulunuyor.

Olaya ilişkin hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden, haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirilen diğer 17'si hakkındaki soruşturma, ayrı bir dosya üzerinden sürüyor.

MİT, vatandaşlara videolu casusluk uyarısı

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), "Casusluk nedir'" başlığıyla yayınladığı video ile vatandaşları casusluk faaliyetlerine karşı uyardı.
04.05.2024 19:40:00
Anadolu Ajansı
MİT, vatandaşlara videolu casusluk uyarısı
MİT, vatandaşlara videolu casusluk uyarısı

MİT'in internet sitesinde yayınlanan videoda, istihbaratın çok geniş bir hedef kitlesi, çok yönlü çalışma kolları ve çok boyutlu hedefleri bulunduğuna işaret edilerek, "İstihbarat çalışmalarında sıklıkla başvurulan casusluk faaliyetinin küresel bir tanımı yoktur." ifadesi kullanıldı.

Casusluk faaliyetinin "algılama, uygulama ve yargılama" noktasında farklı anlamlara sahip olduğu ve bunun neyin casusluk olarak kabul edildiğine yönelik hukuki farkları ortaya çıkardığı anlatılan videoda, her ülkenin kendi iç hukukunda casusluk faaliyetine yer ayırdığı aktarıldı.

Türkiye'de casusluk faaliyetinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" başlığı altında düzenlendiği belirtilen videoda, şu bilgilere yer verildi:

"Hasım veya hasım olması muhtemel istihbarat mensupları, vatandaşlarımızla çeşitli yöntemlerle irtibat kurmaktadır. Ülkemizin menfaatlerini, birliğini, bütünlüğünü ve değerlerini hedef alan hasım istihbarat servisleri, irtibat kurdukları vatandaşlarımızı casus olarak devşirebilmektedir. İstihbarat servisleri, istifade ettikleri casuslardan, açık kaynak bilgilerinden analiz çalışması ya da rapor hazırlamasını isteyebilmektedir. Hedeflerindeki şahısların adres bilgilerini öğrenmelerini, önemli bina veya tesislere ilişkin keşif çalışması yapmalarını talep edebilmektedir."

"Şüpheli hareketlerle karşılaştığınızda hızla emniyet birimlerine haber verin"

Videoda ayrıca hasım istihbarat servislerinin organize suç ve terör örgütlerini de casusluk amacıyla kullanabildiği belirtilerek, vatandaşlara şu uyarılarda bulunuldu:

"Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yabancı ülke istihbarat mensuplarına yardımcı olmanın bir suç olduğu bilinmelidir. Tanımadığımız kişilerin yönelttiği irdeleyici, şüpheli ve hassas içerikli sorulara cevap vermeden önce soruyu soranın kim olduğu sorgulanmalıdır. Şüpheli hareketlerle karşılaşılması durumunda ivedilikle emniyet birimlerine haber verilmelidir.

Vatandaşlarımız 'www.mit.gov.tr'nin ana sayfasında yer alan 'nasıl yardım edebilirsin' kısmından, önemli gördüğü, şüphelendiği veya ihbar etmek istediği hususları paylaşabilmektedir. Toplumumuzun yüksek ahlak değerlerini suistimal ederek ülkemiz aleyhine bilgi toplama arayışına girişen istihbarat uzantılarına imkan tanımamanın bir vatandaşlık görevi olduğu unutulmamalıdır." 

İliç'te iki işçinin daha cansız bedeni bulundu

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 'Erzincan İliç'te maden sahasında meydana gelen heyelan sonrası iki işçi kardeşimize daha ulaştık' dedi.
04.05.2024 11:35:00 / Güncelleme: 04.05.2024 11:44:49
Anadolu Ajansı
İliç'te iki işçinin daha cansız bedeni bulundu
İliç'te iki işçinin daha cansız bedeni bulundu
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, sosyal medya hesabından Erzincan İliç'te meydana gelen heyelan sonrası hayatını kaybeden işçileri arama çalışmalarının devam ettiğini ve iki işçiye daha ulaşıldığını açıkladı.


Bakan Bayraktar yaptığı paylaşımda, 'Erzincan İliç'te maden sahasında meydana gelen heyelanda ilk günden bu yana aralıksız olarak devam eden arama çalışmalarında iki işçi kardeşimize daha ulaştık. Diğer 5 madencimize ulaşmak için de ekiplerimiz 7 gün 24 saat çalışmalarını sürdürüyor. İşçi kardeşlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum' ifadelerini kullandı.

Cenazeler Ramazan Çimen ve Kenan Öz'e ait

Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, AA muhabirine, ulaşılan cenazelerin Ramazan Çimen ve Kenan Öz'e ait olduğunu belirterek, aileye başsağlığı diledi.

Aydoğdu, bölgedeki çalışmaların aralıksız sürdüğünü ifade etti.

Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat'ta meydana gelen toprak kaymasında 9 kişi kaybolmuş, işçilerden Uğur Yıldız ve Adnan Keklik'in cenazesine ulaşılmıştı.

Ne olmuştu?

Erzincan İliç'te 13 Şubat'ta Çöpler Altın Madeni sahasında siyanürlü liç yığının göçmesi sonucu toprağın kayması üzerine 9 işçi göçük altında kaldı. Liç yığını altında kalan 9 maden işçisinden 35 yaşındaki Uğur Yıldız'ın cansız bedenine kazadan 53 gün sonra ulaşılmıştı. 
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.