İlker Kuran, Kanunî Sultan Süleyman'ın Muhibbî mahlasıyla Hz. Peygamber (as) hakkında yazdığı bir şiiri bulup göndermiş. Bazı kelimelerin de manasını eklemiş; kolaylık olsun diye. Bu şiiri okuyunca, ecdadımızın O yüce peygambere nasıl sevdalı olduğunu, dolayısıyla da, o sevdanın eseri olarak 600 yıl cihana nasıl hükmettiklerini daha iyi anlarız.
Nûr-ı Âlemsin (Muhibbî "Kanuni Sultan Süleyman 1494-1566)
Nûr-i âlemsin bugün hem dahî mahbûb-i Hudâ
Eyleme âşıkların bir lahza kapından cüdâ
Gitmesin nâm-ı şerîfin bu dilimden dem-be-dem Dertli gönlüme devâdır cân bulur ondan safâ
Umarım her bir adın başka şefâ'at eyleye
Ahmed ü Mahmûd Ebü'l-Kâsım Muhammed Mustafâ
Çünki denildi ona "Ve'ş-Şems" dahi "Ve'd-Duhâ"
Rûyuna alnına mihr ü mâhı benzetsem n'ola
Bu libâs u hây hûy u tantana nedir dilâ
Eğnine hil'at yeterken bir palâs u bir abâ
Cürm ü isyânım bir birundur gerçi hadden serverâ
Sen şefâ'at kânısın geldim sana şefkat uma
Bu Muhibbî tövbe eyler tövbesin eyle kabûl
Fitne-i şeytândan sakla O'nu yâ Rabbenâ
***
Nûr-i âlem: Âlemin nuru
Mahbûb-i Hudâ: Allah'ın sevgilisi, (Hidayet edenin sevgilisi)
Lahza: An Cüdâ: Ayrılık, ölüm
Nâm-ı şerîfin: Şerefli ünün
Dem-be-dem: An be an
Şefâ'at: Araya girme, ricâcı olma. Âhirette Peygamberimizin bazı müminler için ricâcı olması
Ve'ş-şems: Güneşe andolsun
Ve'd-duha: Kuşluk vaktine andolsun Rûy: Yüz
Mihr ü mâh: Güneş ve ay
Libâs: Giyilecek şey, elbise
Dilâ: Gönül
Hil'at: Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise, kaftan
Palâs: Eski ve basit kıyafet
Abâ: Giysi
Cürüm: Suç, günah
Birun: Fazla, dışarı
Had: Sınır
Serverâ: Baştan arkaya
Kân: Kaynak
Rabbenâ: Rabbimiz
Kurtlar Vadisi'ne senaryo
Abbas Kermalli dostumdan geldi.
Olay Yeri: Gebze'de büyük bir mağaza
Bir yalnız bayan mağaza ziyareti yapıyor, mağazaya ardından bir erkek de (düzgün giyimli) giriyor. Bayanı belirli mesafeden devamlı takip edip, bayanın asansöre binmesini bekliyor. Ve bayan asansöre binince arkasından şahıs da biniyor ve asansörde bayana kuvvetli bayıltıcı sprey sıkıp asansör 2. kata gelmeden bayanı etkisiz hale getirip kata geldiğinde "karım fenalaştı imdat yardım edin!" şeklinde panik olmuş şekilde çevreden yardım istiyor. Herkes yardıma koşup hastaneye acilen ulaşması için çevredeki taksi durağından araba çağrılıp bey ve bayana taksiye bindirip gönderiyorlar. Taksi sürücüsü hastane istikametine doğru hareket ettikten sonra erkek şahıs karısının bu tür hastalığı olduğunu söyleyip ilacının evde olduğundan eve gitmelerinin gerek olduğunu sürücüye aktarıyor. Sürücü tarif üstüne adrese geldikten sonra kişiye yardım ediyor ve bayanı tek katlı evin kapısına kadar taşıyıp yardımcı oluyor şahıs teşekkür ederek birazda fazla ücret verip taksiciyi gönderiyor. Taksici semt taksicisi olduğundan o evin devamlı boş olarak durduğunu bildiğinden şüphelenip mağaza yönetimine gelerek olayı anlatıyor. Mağaza yetkileri polise haber vererek olayın araştırılmasını ister. Mağaza içi bulunan gizli kameralar sayesinde şahısların tüm hareketleri izlenir ve erkek şahsın organ mafyası elemanı olduğu tespit edilir. Taksiciden alınan bilgi doğrultusunda adrese baskın yapılır. Kimse bulunamaz. Kişi bir kaç gün sonra İstanbul'da yakalanır. Ama bayandan halen bilgi alınamamaktadır. Şahıs bayanın yaşamadığını beyan etmiştir.
Durumdan vaziyet çıkarmak
Sağolsun Turgut İzmit, ne zaman İstanbul dışına çıksam imdadıma yetişir. Tabii bu ara diğer dostlarımın da hakkını yememek lazım. İşte Turgut'tan gelen fıkra.
Okula yeni bir din öğretmeni atanmış. İlk derste, adettendir, önce kendini tanıtmış hoca.
Sonra da: "Ben de sizleri yavaş yavaş tanıyacağım artık. Mesela oğlum senin adın ne?" demiş.
Ögrenci: "Fatih"
Hoca: "Hadi bi fatiha oku da dinleyelim"
Öğrenci güzelce okumuş fatihayı.
Hoca: "Kızım senin adın ne?"
Öğrenci: "Kevser hocam."
Hoca: "Hadi sen de Kevser Suresini oku da dinleyelim."
Öğrenci okumuş.
Hoca sınıfta yürürken köşeye sinmiş bir öğrenci görmüş
Hoca: "Oğlum senin adın ne?"
Öğrenci: "Hocam benim adım Yasin ama arkadaşlar bana kısaca Sübhaneke derler."
Nûr-ı Âlemsin (Muhibbî "Kanuni Sultan Süleyman 1494-1566)
Nûr-i âlemsin bugün hem dahî mahbûb-i Hudâ
Eyleme âşıkların bir lahza kapından cüdâ
Gitmesin nâm-ı şerîfin bu dilimden dem-be-dem Dertli gönlüme devâdır cân bulur ondan safâ
Umarım her bir adın başka şefâ'at eyleye
Ahmed ü Mahmûd Ebü'l-Kâsım Muhammed Mustafâ
Çünki denildi ona "Ve'ş-Şems" dahi "Ve'd-Duhâ"
Rûyuna alnına mihr ü mâhı benzetsem n'ola
Bu libâs u hây hûy u tantana nedir dilâ
Eğnine hil'at yeterken bir palâs u bir abâ
Cürm ü isyânım bir birundur gerçi hadden serverâ
Sen şefâ'at kânısın geldim sana şefkat uma
Bu Muhibbî tövbe eyler tövbesin eyle kabûl
Fitne-i şeytândan sakla O'nu yâ Rabbenâ
***
Nûr-i âlem: Âlemin nuru
Mahbûb-i Hudâ: Allah'ın sevgilisi, (Hidayet edenin sevgilisi)
Lahza: An Cüdâ: Ayrılık, ölüm
Nâm-ı şerîfin: Şerefli ünün
Dem-be-dem: An be an
Şefâ'at: Araya girme, ricâcı olma. Âhirette Peygamberimizin bazı müminler için ricâcı olması
Ve'ş-şems: Güneşe andolsun
Ve'd-duha: Kuşluk vaktine andolsun Rûy: Yüz
Mihr ü mâh: Güneş ve ay
Libâs: Giyilecek şey, elbise
Dilâ: Gönül
Hil'at: Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise, kaftan
Palâs: Eski ve basit kıyafet
Abâ: Giysi
Cürüm: Suç, günah
Birun: Fazla, dışarı
Had: Sınır
Serverâ: Baştan arkaya
Kân: Kaynak
Rabbenâ: Rabbimiz
Kurtlar Vadisi'ne senaryo
Abbas Kermalli dostumdan geldi.
Olay Yeri: Gebze'de büyük bir mağaza
Bir yalnız bayan mağaza ziyareti yapıyor, mağazaya ardından bir erkek de (düzgün giyimli) giriyor. Bayanı belirli mesafeden devamlı takip edip, bayanın asansöre binmesini bekliyor. Ve bayan asansöre binince arkasından şahıs da biniyor ve asansörde bayana kuvvetli bayıltıcı sprey sıkıp asansör 2. kata gelmeden bayanı etkisiz hale getirip kata geldiğinde "karım fenalaştı imdat yardım edin!" şeklinde panik olmuş şekilde çevreden yardım istiyor. Herkes yardıma koşup hastaneye acilen ulaşması için çevredeki taksi durağından araba çağrılıp bey ve bayana taksiye bindirip gönderiyorlar. Taksi sürücüsü hastane istikametine doğru hareket ettikten sonra erkek şahıs karısının bu tür hastalığı olduğunu söyleyip ilacının evde olduğundan eve gitmelerinin gerek olduğunu sürücüye aktarıyor. Sürücü tarif üstüne adrese geldikten sonra kişiye yardım ediyor ve bayanı tek katlı evin kapısına kadar taşıyıp yardımcı oluyor şahıs teşekkür ederek birazda fazla ücret verip taksiciyi gönderiyor. Taksici semt taksicisi olduğundan o evin devamlı boş olarak durduğunu bildiğinden şüphelenip mağaza yönetimine gelerek olayı anlatıyor. Mağaza yetkileri polise haber vererek olayın araştırılmasını ister. Mağaza içi bulunan gizli kameralar sayesinde şahısların tüm hareketleri izlenir ve erkek şahsın organ mafyası elemanı olduğu tespit edilir. Taksiciden alınan bilgi doğrultusunda adrese baskın yapılır. Kimse bulunamaz. Kişi bir kaç gün sonra İstanbul'da yakalanır. Ama bayandan halen bilgi alınamamaktadır. Şahıs bayanın yaşamadığını beyan etmiştir.
Durumdan vaziyet çıkarmak
Sağolsun Turgut İzmit, ne zaman İstanbul dışına çıksam imdadıma yetişir. Tabii bu ara diğer dostlarımın da hakkını yememek lazım. İşte Turgut'tan gelen fıkra.
Okula yeni bir din öğretmeni atanmış. İlk derste, adettendir, önce kendini tanıtmış hoca.
Sonra da: "Ben de sizleri yavaş yavaş tanıyacağım artık. Mesela oğlum senin adın ne?" demiş.
Ögrenci: "Fatih"
Hoca: "Hadi bi fatiha oku da dinleyelim"
Öğrenci güzelce okumuş fatihayı.
Hoca: "Kızım senin adın ne?"
Öğrenci: "Kevser hocam."
Hoca: "Hadi sen de Kevser Suresini oku da dinleyelim."
Öğrenci okumuş.
Hoca sınıfta yürürken köşeye sinmiş bir öğrenci görmüş
Hoca: "Oğlum senin adın ne?"
Öğrenci: "Hocam benim adım Yasin ama arkadaşlar bana kısaca Sübhaneke derler."
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024