Yaklaşık kırk seneden beri okuduğumuz gazete ve dergilerden, etrafımızda konuşulanlardan, lise yıllarımızda çeşitli derslerimize gelen hocaların anlatımından hatırlıyoruz ki bu adamlar yarım asırdan beri adam yetiştiriyorlar.
Şu evler bu evler, şu dershane bu dershane, şu kitap bu risale… Yarım asrı aşkın bir süreden beri yetiştirdikleri adamlar bu gün devletin çeşitli kademelerinde, en üst makamlardalar.
Son on yılda ise mevcut iktidar partisi ile kurdukları resmi, gayri resmi ortaklıklar sayesinde devletin bütün katmanlarında iş başındalar.
Ne fark eder, falancalar olacaktı da filancalar oldu diyebilirsiniz?
Çok güzel, adam gibi görev yaptıktan sonra, devletin kırmızı çizgilerini, devletin ağır başlılığını koruduktan sonra, milletin, tüyü bitmemiş yetimin malını kendi mallarından daha titiz koruduktan sonra bizce de fark etmez, Hasan olmamış da Osman olmuş…
Ama manzara böyle midir?
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yaşında kabul edersek, son on yıldaki kayıpları daha önceki seksen yılından daha fazla.
Son on yıldaki maddi kayıplar sensek yıldan daha fazla.
Son on yıldaki manevi kayıplar, var olan hassasiyetlerin törpülenmesi, yıpratılması seksen yıldan daha fazla.
Son on yılda küresel güçlere verilen tavizler, onların dayatmalarını millete hazmettirme gayretleri, onların dayatmaları sonucu devletin yapısı ve milletin kimyası ile oynamalar seksen yıldaki tahribattan daha fazla.
Özelleştirme adı altında elden çıkarılan kamu kurum ve kuruluşları, üst üste yapılan düzenlemelerle yabancılara satılan vatan toprağı miktarı seksen yılda satılanlardan kat kat fazla.
Son on yılda misyonerlerin önlerinin açıldığı kadar, gençliğimizin bu tür tuzakların ve tuzakçıların önlerine atıldığı kadar sorumsuzluk hiçbir dönemde yaşanmamıştı.
Haçlı-siyonist dünyayı memnun etmek için, onların çıkarlarına hizmet etmek için hiçbir dönemde komşu kardeş ülkelerle bu kadar kavgalı duruma düşmemiştik.
Elli yıldır yetiştirdik dediğiniz adamaların yönettiği ülkenin hali orta. Dünü şöyle bir hatırlayarak bu günü sağlıklı değerlendirmek mümkün.
Son on yılda üretilen iftiralar, yayılan ve yayınlana iftiralar ve bu iftiralar sonucu, hayatı kararan insanlar, sönen ocaklar, zindanları boylayan suçsuz-günahsız insanlar…
Bütün bunları hatırlayarak, sesimizi duyan herkese çocuklarını bunlardan uzak tutmalarını salık veriyoruz.
Elli yılda yetişenler gibi olacaksa, kalsın, lazım değil.
Şu evler bu evler, şu dershane bu dershane, şu kitap bu risale… Yarım asrı aşkın bir süreden beri yetiştirdikleri adamlar bu gün devletin çeşitli kademelerinde, en üst makamlardalar.
Son on yılda ise mevcut iktidar partisi ile kurdukları resmi, gayri resmi ortaklıklar sayesinde devletin bütün katmanlarında iş başındalar.
Ne fark eder, falancalar olacaktı da filancalar oldu diyebilirsiniz?
Çok güzel, adam gibi görev yaptıktan sonra, devletin kırmızı çizgilerini, devletin ağır başlılığını koruduktan sonra, milletin, tüyü bitmemiş yetimin malını kendi mallarından daha titiz koruduktan sonra bizce de fark etmez, Hasan olmamış da Osman olmuş…
Ama manzara böyle midir?
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yaşında kabul edersek, son on yıldaki kayıpları daha önceki seksen yılından daha fazla.
Son on yıldaki maddi kayıplar sensek yıldan daha fazla.
Son on yıldaki manevi kayıplar, var olan hassasiyetlerin törpülenmesi, yıpratılması seksen yıldan daha fazla.
Son on yılda küresel güçlere verilen tavizler, onların dayatmalarını millete hazmettirme gayretleri, onların dayatmaları sonucu devletin yapısı ve milletin kimyası ile oynamalar seksen yıldaki tahribattan daha fazla.
Özelleştirme adı altında elden çıkarılan kamu kurum ve kuruluşları, üst üste yapılan düzenlemelerle yabancılara satılan vatan toprağı miktarı seksen yılda satılanlardan kat kat fazla.
Son on yılda misyonerlerin önlerinin açıldığı kadar, gençliğimizin bu tür tuzakların ve tuzakçıların önlerine atıldığı kadar sorumsuzluk hiçbir dönemde yaşanmamıştı.
Haçlı-siyonist dünyayı memnun etmek için, onların çıkarlarına hizmet etmek için hiçbir dönemde komşu kardeş ülkelerle bu kadar kavgalı duruma düşmemiştik.
Elli yıldır yetiştirdik dediğiniz adamaların yönettiği ülkenin hali orta. Dünü şöyle bir hatırlayarak bu günü sağlıklı değerlendirmek mümkün.
Son on yılda üretilen iftiralar, yayılan ve yayınlana iftiralar ve bu iftiralar sonucu, hayatı kararan insanlar, sönen ocaklar, zindanları boylayan suçsuz-günahsız insanlar…
Bütün bunları hatırlayarak, sesimizi duyan herkese çocuklarını bunlardan uzak tutmalarını salık veriyoruz.
Elli yılda yetişenler gibi olacaksa, kalsın, lazım değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025