Duruşumuz varışımızı belirleyecek

Nerede ve nasıl durduğumuz nereye ve nasıl varacağımızı belirleyecek.
Burada bir ve beraber olduklarımız, orada bir ve beraber olacaklarımızın referansı olacak.
Onun için ısrarla her zaman ve zeminde haykırarak diyoruz ki; ey bize "şah damarımızdan daha yakın olan", ey "kişi ile kalbi arasına giren" Rabbimiz! Şahidimiz ol ki biz seni seviyoruz, senin sevdiğin tüm elçilerini ve hasseten son elçini seviyoruz ve o elçinin evlad u iyalini, Ehl-i Beyt'ini seviyoruz.
İkrarımız ve ısrarımız budur.
Biz biliyor ve ilan ediyoruz ki; nerde başlamış ve nerede bitmiş olursa olsun Emevi hareketi, son elçi ve onun ailesine karşı başlatılmış bir huruç hareketidir, bir başkaldırı, bir isyan ve bir yok etme hareketidir.
Gönlümüzün onlardan yana kaymasından Allah'a sığınırız.
"Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir." (Nisa: 115).
Allah'ın insanoğluna gönderdiği son mesajını sulandırma gayretlerine bakınca, bu son mesajı tebliğ eden son elçiye ve evlad u iyaline karşı takınılan düşmanca tavırları inceleyince şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki; Emevi hareketi son elçiye karşı başlatılmış bir "şikak" yani bir eşkıyalık hareketidir ve tuttukları yol elbette ki Müminlerin yolundan başka, bambaşka bir yoldur.
Binbir hile ile gözenin başını tutan, iktidar koltuğuna kurulan ve elde ettiği iktidar gücünü, Ehl-i Beyt fertlerine hayatı zehir etmek için kullanan malum şebekenin yolu da yoldur, Ehl-i Beyt fertlerinin tuttuğu yol da yoldur, ikisi de doğrudur diyenler, Peygamber evladına karşı işledikleri cinayetleri izah etmek zorundadırlar ki hiçbir zaman izah edememişlerdir.
Aklı başında, iz'an ve idrak sahibi herkes bilir ki; tarih içerisinde bir çok peygambere ve ailelerine karşı savaş açanlar onlarla mücadele edenler hem kendi dönemlerinde hem de sonraki dönemlerde hep lanetlenmişler ve kötü sıfatlarla anılmışlardır ama son elçi ve ailesine karşı savaş açan, baş kaldıran, aile fertlerini zehirleterek, üzerlerine ordu göndererek şehit eden söz konusu şebeke, sürekli zeytin yağı gibi üste çıkmayı başarmış, haber kaynaklarını kontrolüne alarak suret-i haktan gözükmeye çalışmıştır.
Kerim Kitabımızın verdiği haberlerden biliyoruz ki; Allah'ın elçisi Musa Peygambere karşı mücadele eden Firavun ve avanesi hep kötü sıfatlarla, hep aşağılanarak anılırken, Firavun ailesinden olduğu halde Hz. Musa'dan yana tavır koyan, hemşehrilerine karşı hakikati haykıran o er kişi Kur'an'da bir sureye isim olmuştur, "Mümin" suresine adını vermiştir:
"Firavun ailesinden olup imanını gizleyen bir mümin şöyle dedi: "Siz bir adamı, 'Rabbim Allah'tır diyor' diye öldürecek misiniz? Halbuki o, Rabbinizden size apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği azabın bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan ve yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez."
"Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım edebilir?" Firavun, "Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum" dedi.
"İman etmiş olan kişi dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nûh kavminin, 'Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi toplulukların başlarına gelen bir sonuçtan korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.
Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağırışıp çağırışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur." (Mü'min: 28-33).
Biz de diyoruz ki; ey ümmet-i Muhammed! Son elçi son Peygamber Hz. Muhammed ve ailesine karşı savaş açmış olan, onun getirdiği son dini sulandırmak ve çığırından çıkarmak için şeytanın bile aklına gelmeyecek hile ve desiselere başvuran bu ailenin cürümlerine ve cinayetlerine sahip çıkmaktan artık vaz geçin ve tavrınızı mazlumdan yana koyun.