15-16 yaş altı çocuklarımızın 2013 yılından bu yana okumaktan mahrum kaldığı Öğrenci Andı'nın yeniden okunmasını mümkün kılan Danıştay 8. Dairesi kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından geçtiğimiz günlerde bozuldu.
Kararla birlikte 1933'ten 2013 yılına kadar ilkokullarda okutulan Öğrenci Andı'nın yeniden okunmasının önüne set çekilmiş oldu.
İddialar doğru ise; Andımızla ilgili daha önceki yıllarda kaldırılması yönünde Danıştay'a açılan davalarda, 'Andımızın okunması gerektiğine dikkat çeken Milli Eğitim Bakanlığı, konjonktür değişikliğinden midir yoksa başka bir nedenle midir bilinmez son temyizde ise Andımızın kaldırılması yönünde görüş bildirmiş. Dolayısıyla da Danıştay'ın son kararının çıkması bu şekilde mümkün olmuş.
Umarım Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yönettiği bakanlıktaki bu 'radikal' politika değişikliğinin sebebini açıklar biz de öğreniriz.
Yine bir başka iddiaya göre ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na yapılan son itiraz, gündeme alınmasına rağmen görüşülmesi için kurul üyelerinden 7'sinin değiştirilmesi beklenmiş ve çoğunluk sağlanması üzerine dava ele alınarak 11'e karşı 4 oyla son karar çıkmış.
Ben çıkan sonucu konuşmaktan öte andımızdan neden rahatsızlık duyulduğu üzerinde durmak istiyorum.
ABD'de de çocuklar 'bağlılık andı' okuyor
Kimileri andımızın okutulmasının 'çağ dışı' olduğunu iddia edebilmektedir.
Oysa bu 'çağdaş' zevatın hayran olduğu ABD'de bile ilkokullarda çocuklara; "Amerika Birleşik Devletleri'nin bayrağına, o bayrağın simgelediği Cumhuriyet'e, Tanrı'nın yönetiminde bir ulusa, bölünmezliğe, herkes için adalet ve özgürlüğe sadakatin" ifade edildiği bir 'bağlılık andı' okutulmaktadır.
"Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!" cümleleriyle hatırladığımız Andımızın hedef seçilmesinde –çoğu zaman itiraf edilmese de- temel neden içerisinde Türklük ve Atatürk vurgusunun yapılmasıdır.
Kendisini Türk milletine ait hisseden birisinin milletimize bir devlet kazandıran Atatürk'ten ve Türk kelimesinden rahatsız olması mümkün olmadığına göre Andımızı hedefe koyanların gizledikleri niyetleri ortaya çıkmaktadır.
6-7 yaşlarındaki evlatlarımızın gönüllerinde Türk, Atatürk, devlet, vatan ve millet kavramlarının vazgeçilmez önemde olduğunu ilmek ilmek nakşeden Andımızın 2013 yılından bu yana okunamıyor olmasının gençlerimizin milli bilincinde açtığı gediğin kapatılması belki de hiçbir zaman mümkün olmayacak.
Andımızı anlayamadılar
Andımızı hedef alan çevrelerin bu metinde ifade edilen değerlerimizi tam olarak idrak edemediklerinin farkındayız.
Oysa merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocam, bu konuyu en kalın kafalıların bile idrak edebileceği yalınlıkta her fırsatta ortaya koymuştu.
Üç yıl önce bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda yaptığı konuşmada Haydar Baş Hoca andımız konusunda şunları söylemişti:
"Anadolu'daki etnik gruplar Hacı Bektaş-ı Veli'nin Anadolu'ya gelmesine kadar millet değildi. Hacı Bektaş bunların hepsini Müslüman yaptı ve adına da Türk milleti dedi. Atatürk'ün felsefesi de bu değil mi? O da 'Ne Mutlu Türk'üm diyene' diyor. Türk doğana değil, 'ben Türk'üm diyene ne mutlu' diyor Atatürk. İşte bunun tamamına bir millet deniyor. Bu tarifi yapan Hacı Bektaş-ı Veli'dir. Allah aşkına bana söyleyin; andımızda mahsurlu ne var? Bunun kavmiyetçilikle, ırkçılıkla alakası yok. Bunu okuyan halk bir millet olur, onun adına da Türk milleti denir."
Andımızı okuyarak yetişen gençlerden ülkemize büyük hizmetler yapan kişilerin yetiştiğini hatırlatan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş da Andımızın bizi bir ve beraber tutan Türk kimliğini ifade ettiğini ve bizim birlik mayamız olduğunu vurgulamıştı.
Şimdi iktidar ortağı kimi siyasiler Danıştay'ın aldığı andımız kararına tepki gösterirken, bu kararın alınmasının sebebi olan Milli Eğitim Bakanlığı'na bir kelam bile etmemektedir. Onlar için kurdukları siyasi ittifakların ayakta aklamasının Andımızdan çok daha önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu da gösteriyor ki, Andımız ve Atatürk gibi bize kimlik kazandıran değerlerimizin kıymetinin bilinmesi ve hak ettikleri yere getirilmesi için Haydar Baş Hoca'nın yetiştirdiği kadroların işbaşına getirilmesi gerekiyor.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024