"Ey insanlar! Şu üç şeyi seviyorsanız, biliniz ki onlar sizlerin değildir. Nefsinizi ve canınızı seviyorsanız, onlar Allah-ü Teala'nındır. Malınızı seviyorsanız, onlar da varislerinizindir.
Alimlere ve evliyaya karşı çok hürmet gösteren Ebu Türab-i Nahşebi hazretleri buyurdu ki:
"Allah-ü Teala kimi felakete düşürmek isterse, ona alimlerin ve evliyaların aleyhinde bulunma hasletini verir."
"Alim olan, karşısındakinin anlayışına göre konuşur."
Ebu Türâb-ı Nahşebi haramlardan ve şüphelilerden şiddetle kaçınırdı. Bu hususta buyurdu ki:
"Kul bütün gücüyle günahlardan uzaklaştığı zaman, Allah-ü Teala'nın yardımı, ihsanı her tarafını kaplar. Kalbin günahlar ile kararmasının alameti üçtür. Birincisi günah işlemekten korkmamak, ikincisi ibadetlerde gevşeklik, üçüncüsü de vâz ve nasihatların ona tesir etmemesidir."
Hızır aleyhisselamla sık sık görüşen Ebu Türâb-ı Nahşebi, Hızır aleyhisselamla görüşmesini şöyle anlatır: "Bir gün çölde geziyordum. Birine rastladım. Kim olduğunu sordum. Hızır'ım dedi. Sonra bana; "Ebu Türâb! Şimdi Allah-ü Teala'nın sevdiği veli kullarının kalbini düzeltmeye memurum. Bu yolda ilk iş, yok olmak (benliğini öldürmek) ondan sonrası ise kurtulmaktır" dedi.
Ebu Türâb'ın, Cabir bin Abdullah'tan rivayet ettiği hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav); "Hastalarınızı yemek için zorlamayın, zira Allah-ü Teala onları yedirir ve içirir" buyurdu.
İbn-i Süfyan'dan (ra) rivayet ettiği hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (sav); "Bir kimse gösteriş ve yaptığını işittirmek isterse, Allah-ü Teala onu teşhir eder. Riya yapanın da, Allah riyasını gösterir" buyurdu.