Edebiyatımızın Güleryüzü/ Mehmet Nuri YARDIM
TE'LİF Mİ TELEF Mİ?
İbnülemin Mahmut Kemal hakında çok önemli bir eser hazırlayan yazar Dursun Gürlek, Kubbealtı'nda anlattı: Mahmut Kemal'in "Son Sadrazamlar" adlı eseri 1940'lı yıllarda Maarif vekaleti neşriyatı arasında basılırken gecikme olur. Kağıt yokluğundan eserin basımına bir süre ara verilir. Oldukça temiz bir tabiata ve hassas bir mizaca sahip olan İbnünemin'in bu gecikmeye canı sıkılır. Eseri bastıran zamanın marif vekili Hasan Ali Yücel'e şu mektubu yazarak gönderir: "Sen benim asar-ı bergüzidemi tevakkuf ettirip bir takım klasiklerle iştigal ettiğin mesmuum olmuştur. Anlaşılıyor ki mevcut kağıdı telifat namındaki telefata harcıyormuşsun!" Güzide eserlerinin baskısının durdurulup kağıdın bir kısım "telifat" ile "telef" edildiğini anlatan ve arkasından bir kaç tehdit savuran üstadın bu mektubundan sonra "Son Sadrazamlar'ın" kağıdı alelacele bulunup abidevi eser basılır ve kültür hayatına kazandırılır.
DİZİNE DURSUN
İbnülemin'in dindarlığı kadar "kindarlığı da" malum. Çocukluğundan beri tanıdığı Mithat Cemal Kuntay'a bir gün fena halde darılır. Gazaba gelir ve şu bedduayı eder: "Yıllarca ırz-u namusuna nigehban olduk. Nan-u nimetimizle perverde eyledik. Biraderim merhumun mübarek elleriyle hazırladığı nar ve trunç şerbetlerini içe içe büyüdü. Gözüne dizine dursun mel'unun!" Mithat Cemal'in farklı türleri denediği halde edebiyatımızda önemli bir yer işgal etmemesinde bu sağlam bedduanın etkisi mi vardır, bilinmez ki?
PEYNİR DÜŞMANI
Ramazanda iftarlar veren İbnülemin'in konağına yakın dostları ve sohbetine iştirak edenler yağ, şeker, pirinç ve güllaç gibi yiyecek gönderirdi. Bir Ramazan günü Prof. Kazım İsmail Gürkan da bir hamal yükü ile erzak gönderir. Ancak üstadın peynirden tiksindiğini ve ömrü boyunca ağzına koymadığını bilmediği için bir tekerlek kaşar, bir teneke de beyaz peynir yollar. Ertesi gün Gürkan'a gelen mektupta sevgilerini belirten İbnülemin peynirin derhal aldırılmasını ister.
ALAFRANGALIK
İbnülemin Mahmut Kemal, bir Ramazan günü nefis Türk yemeklerinin ikram edildiği Necmettin Molla beyin Cihangir'deki konağında iftarını açar. Yemekten sonra tuvalete girmek ister. Hizmetçi kendisini götürür. Kapıyı açan üstat ilk defa gördüğü alafranga tuvalete hayret ve ardından telaşla bakar. Nasıl kullanılacağını bilmediği için hizmetçiye seslenir ve yardım ister: "Nereye gidiyorsun, beni bu acayip yerde bırakıp da? Gel bakalım ne yapacağız? Beraber karar verelim!"
BİYOGRAFİ YAZMAK
Biyografi yazmak kolay değil. Bu işin ilk çilekeşlerinden ve kültürümüze "Son Asır Türk Şairleri" gibi bir şaheseri kazandıran İbnülemin Mahmut Kemal, devasa kitabı hazırlarken, hayat hikayelerini ve fotoğraflarını istediği şairin ihmalinden ve lakayidi davranışlarından şikayetçidir. Bu husustaki derdini şöyle dile getirmiştir: "İhtiyarlardan taleb-i mal, gençlerden taleb-i visal edercesine niyaz ediyoruz!"
TE'LİF Mİ TELEF Mİ?
İbnülemin Mahmut Kemal hakında çok önemli bir eser hazırlayan yazar Dursun Gürlek, Kubbealtı'nda anlattı: Mahmut Kemal'in "Son Sadrazamlar" adlı eseri 1940'lı yıllarda Maarif vekaleti neşriyatı arasında basılırken gecikme olur. Kağıt yokluğundan eserin basımına bir süre ara verilir. Oldukça temiz bir tabiata ve hassas bir mizaca sahip olan İbnünemin'in bu gecikmeye canı sıkılır. Eseri bastıran zamanın marif vekili Hasan Ali Yücel'e şu mektubu yazarak gönderir: "Sen benim asar-ı bergüzidemi tevakkuf ettirip bir takım klasiklerle iştigal ettiğin mesmuum olmuştur. Anlaşılıyor ki mevcut kağıdı telifat namındaki telefata harcıyormuşsun!" Güzide eserlerinin baskısının durdurulup kağıdın bir kısım "telifat" ile "telef" edildiğini anlatan ve arkasından bir kaç tehdit savuran üstadın bu mektubundan sonra "Son Sadrazamlar'ın" kağıdı alelacele bulunup abidevi eser basılır ve kültür hayatına kazandırılır.
DİZİNE DURSUN
İbnülemin'in dindarlığı kadar "kindarlığı da" malum. Çocukluğundan beri tanıdığı Mithat Cemal Kuntay'a bir gün fena halde darılır. Gazaba gelir ve şu bedduayı eder: "Yıllarca ırz-u namusuna nigehban olduk. Nan-u nimetimizle perverde eyledik. Biraderim merhumun mübarek elleriyle hazırladığı nar ve trunç şerbetlerini içe içe büyüdü. Gözüne dizine dursun mel'unun!" Mithat Cemal'in farklı türleri denediği halde edebiyatımızda önemli bir yer işgal etmemesinde bu sağlam bedduanın etkisi mi vardır, bilinmez ki?
PEYNİR DÜŞMANI
Ramazanda iftarlar veren İbnülemin'in konağına yakın dostları ve sohbetine iştirak edenler yağ, şeker, pirinç ve güllaç gibi yiyecek gönderirdi. Bir Ramazan günü Prof. Kazım İsmail Gürkan da bir hamal yükü ile erzak gönderir. Ancak üstadın peynirden tiksindiğini ve ömrü boyunca ağzına koymadığını bilmediği için bir tekerlek kaşar, bir teneke de beyaz peynir yollar. Ertesi gün Gürkan'a gelen mektupta sevgilerini belirten İbnülemin peynirin derhal aldırılmasını ister.
ALAFRANGALIK
İbnülemin Mahmut Kemal, bir Ramazan günü nefis Türk yemeklerinin ikram edildiği Necmettin Molla beyin Cihangir'deki konağında iftarını açar. Yemekten sonra tuvalete girmek ister. Hizmetçi kendisini götürür. Kapıyı açan üstat ilk defa gördüğü alafranga tuvalete hayret ve ardından telaşla bakar. Nasıl kullanılacağını bilmediği için hizmetçiye seslenir ve yardım ister: "Nereye gidiyorsun, beni bu acayip yerde bırakıp da? Gel bakalım ne yapacağız? Beraber karar verelim!"
BİYOGRAFİ YAZMAK
Biyografi yazmak kolay değil. Bu işin ilk çilekeşlerinden ve kültürümüze "Son Asır Türk Şairleri" gibi bir şaheseri kazandıran İbnülemin Mahmut Kemal, devasa kitabı hazırlarken, hayat hikayelerini ve fotoğraflarını istediği şairin ihmalinden ve lakayidi davranışlarından şikayetçidir. Bu husustaki derdini şöyle dile getirmiştir: "İhtiyarlardan taleb-i mal, gençlerden taleb-i visal edercesine niyaz ediyoruz!"