Muhittin Nalbantoğlu'nun hatıralarından öğreniyoruz. İlhami Bekir Tez, Necip Fazıl'ın yüzündeki kırışıklıkları göstererek, "Şu simadaki kırışıklıklara bak üstat!" deyince önce hafakanların sanatçısı, daha sonra huzur ve teslimiyetin şairi olan Necip Fazıl tokat gibi cevap verir: "Bu dehanın kalıbını yapacak yetenek sende varsa o kalıbı yap alnına bas."
ÇAPLI DÜŞÜNCE
Necip Fazıl'ın "Müdafaalarım"ında geçiyor. Yıl 1939... "Çankaya"nın kalemşörü Falih Rıfkı Atay, Caddebostan'daki villasına Necip Fazıl'ı yemeğe davet eder. Bir ara sofrada şöyle der: "Yahu, Necip Fazıl, senin tarızında, senin çapında bir adam, nasıl Müslüman olur?" Necip Fazıl'ın cevabı, anlayana zehir zemberek: "Benim çapımı geç; fakat insanın çapı yükseldikçe Müslümanlığa bağlanmak ve ondan başka hiç bir şey tanımamak şansı artar."
NEDENDİR NEDEN?
Şeyhü'l-muharririn Ahmet Kabaklı'nın "Sultan'üş Şüara" isimli eserinde Necip Fazıl'ın dil meselesine bakışını okuyoruz: "Türkiye'yi batıran saiklerin bir müessire bağlanamamasındaki amil sebep nedendir, nedir? Kafamızdaki nisbet renkleri ve mana tonlarının ne türlü törpülendiğini ve silindiğini ve herşeyin nasıl gaga şangırtısına terkedildiğini lütfen görünüz. Nedenlerin nedenindeki neden nedir? Tımarhanedeki bir zeka gerililiği..."
YÜZEREK GEÇMEK
Necip Fazıl bir gün vapurla Kadıköy'den Sirkeci'ye geçerken biriyle tanışır. Adam bilgiçlik taslar: "Efendim! Aslında rehbere, kılavuza ne ihtiyaç var. Herkes aklı ile istediği noktaya ulaşabilir. Aklın kendisi zaten rehber değil mi?" İşte Necip Fazıl'ın cevabı: " O zaman vapura niye bindin. Yüzerek geçsene karışıya!"