İlkokuldan üniversiteye kadar eğitim kurumları, ülkeye hizmet eden kuruluşlardır. Ne yazık ki ülkemizde eğitim-öğretim yaz-boz tahtasına döndü. Yalnız bu iktidar zamanında mı? Hayır, ben kendimi bildim bileli eğitimin başında olanlar eğitimde kendi ideolojilerini egemen kılmak istemişlerdir.
Ortaöğretimde olsun üniversitelerimizde olsun planlama yapılmadan açılan okullar, özellikle üniversitelerde boşuna zaman harcanmıştır. Öğretim kadrosu yetersiz, taşıma yöntemiyle verilen derslerin yeterli olduğunu savunmak güçtür. Bu kuruluşlarımızda kimi derslerin boş geçmekte veya ilde, ilçede o alanda eğitim yapmış kişilere ders verdirilmektedir. Bu yaklaşımla yararlı sonuçlar beklemek giderek güçleşmektedir. Bu tür kurumlarda nicelik niteliğin önüne geçerse yarardan çok zarar getirir.
Hele köylerdeki o güzelim okulları kapatıp öğrencileri merkeze taşımak telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Bu yapılanmaya önem veren yöneticiler gerçekten eğitimin yararına inanmıyor. Çünkü köyde yaşayan imamlar, insanlarımızı hurafelerden ve din tüccarlarından korumakla görevlidirler. Öğretmenler ise köyün insanını tarımdan ve ulaşımdan tutun da diğer kültür alanlarında aydınlatmak sorumluluğunu taşırlar. Öğretmeni yalnız kara tahta başında öğrencilere ders veren kişi olarak düşünenler, hem öğretmene hem de eğitime dar açıdan bakmış olur.
Gencimizi niteliksiz bir üniversitede okutacağız ve bu gencimizi dört yıl boyunca hem ekonomik bakımdan hem de zaman bakımından kayıplara uğratacağız, sonra da 'iş yok' deyip sokağa atacağız, sonunda işsizler ordusunu çoğaltmış olacağız.
Okullarımız, çağdaş eğitimle donatılmalıdır. Bu kurumları miskinler tekkesi biçimine çevirirsek hem o kişilere hem de ülkemize zarar vermiş oluruz. Atatürk'le birlikte başlayan ve geliştirilen çağdaş eğitimin önüne her nedense geçilmek ve o tasarıyı yok etme çabasında olanlar vardır. Cumhuriyete bağlılık geriye atılmaktadır. Bağımsızlık Savaşı önderlerini karalama yoluna gidilmektedir. Bu yaklaşım tarihimizi inkâr olur.
Okullarımıza atanan bazı yöneticiler, üniversitelere atanan kimi rektörlerin birilerine yaranmak için geçmişimizi, özellikle Cumhuriyetle gelen kazanımları nasıl yok saydıklarını, basından ve bulundukları kurumlardan öğreniyoruz. İktidara yaranma ve daha yüksek veya daha deneyimli üniversitelere atanmak için karalama yarışı içinde olanları basından okuyor, duyuyoruz da.
Ülke sorunları, yaşamsal değerler, ulusal ilkeler konusunda okullarımız gereken titizliği gösteremiyor. Bize göre okullar, konuların tartışıldığı, birlikte doğruların bulunduğu kurumlardır. Böylece kişilikli gençlik yetiştiririz. Araştıran, sonuca giden nesil yaratmak birinci derecede okulların yanı öğretmenlerin ve öğretim üyelerin temel görevidir.
Öğretmenlerin mesleki eserlerin yanında roman, öykü, deneme gibi sanat ve fikir kitapları okumaları, dünya klasiklerine ilgi duymaları sonucunda ufukları genişlemiş olacaktır. Dünyaya ayak uydurmak için iyi matematik, Türkçe vesaire öğretmeni olmak veya alanında bilgili profesör olmak yeterli değildir. Ulusuyla ve sokakla bütünleşemeyen birey hangi makamda ve kurumda olursa olsun yeterli sayılmamaktadır.
Eski bir eğitimci olarak, eğitim kurumlarımızdan daha güzeli, daha iyiyi bekliyoruz.
Haydi kolay gelsin.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023